Boşluk

Tayfun Çağra

Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği’ne Covid-19’la ilgili 1.2 milyon adet aşı talebini iletmiş ve bu miktarın içinde Kıbrıslı Türklerin de olduğunu belirtilmiş.

Peki neden bu talebi Cumhurbaşkanı, Kıbrıslı Türklerin lideri olarak iletmemiş?

Veya bu talep iletilirken Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslı Türklerin liderini muhatap alıp da sormamış?

Bu açıklamadan sonra Akıncı’dan “ben söyledim” gibi bir açıklama gelmediğine göre demek ki böyle bir iletişim olmamış.

Peki neden olmamış?

Akıncı, neden böyle bir dönemde birlikte sağlık politikaları geliştirmek için girişim yapmamış.

Evet, iki toplumlu bir sağlık komitesi var, arada görüşüyorlar ama bu aşı talebiyle ilgili oradan da bir açıklama gelmiş değil.

Akıncı neden toplum liderliği vasfını kullanarak BM ve AB nezdinde böyle bir girişim yapmadı?

Böyle zamanlarda Saray, liderlik vasfını göstermezse ne zaman gösterecek?

***

Kıbrıslı Türklerle ilgili gerekli aşı miktarını Kıbrıs Cumhuriyeti tek başına mı belirledi?

Miktar, bizim taraftan mı bildirildi?

Veya Avrupa Birliği’ne böyle bir miktar bildirme olanağı varsaydı bu bildirimi neden biz yapmadık?

Kıbrıs Cumhuriyeti bizim için istememeliydi anlamında söylemiyorum ancak böyle önemli bir konu için Saray girişimci ve aktif olmalı.

Kıbrıs Cumhuriyeti tabii ki bildirebilir çünkü Kıbrıslı Türkler, AB nezdinde, dolayısıyla dünya nezdinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de vatandaşıdırlar.

Bu nedenle vatandaşlarının sayısı kadar aşı istemek kadar doğal bir şey olamaz.

Ancak değinmek istediğim; Sarayın, yani Cumhurbaşkanı’nın pandemi döneminde olması gerektiği gibi ve genelde de Kıbrıs sorunuyla ilgili aktif bir politika izlemesi beklenirdi ama maalesef böyle bir politikanın tanığı olamadık.

Sanki de Kıbrıs sorununda şimdiye kadar olan süreçte BM veya başka taraflarca hazırlanan bir görüşmeye/buluşmaya sadece katılım göstermişiz gibi oldu.

Oysa ki halkın oylarıyla Cumhurbaşkanlığı görevini, dolayısıyla görüşmecilik görevini, BM nezdinde toplum liderliğini üstlenmiş bir kişinin aktif politikalarıyla karşı tarafı zorlaması, seçilme nedeni olan barışı yakınlaştırması, farklı yaklaşımları ve girişimleriyle süreci sürekli canlı tutması beklenirdi.

***

Cumhurbaşkanı Akıncı, bu dönemde hükümetle de yetkilerini tartıştırır oldu. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Özersay’ın kendi ve kendisine empoza edilen, yapılması istenen politikalar çerçevesinde verdiği demeçler veya uyguladığı bazı şeyler nedeniyle Akıncı tepki gösterdi sadece…

“O yetki benimdir, onun değil” gibi…

“Hükümet değil, Saray yetkilidir” gibi…

İyi de bu boşluğu yaratan yine Saray’ın, yani kendisinin olduğu gerçeğinden hareketle biraz özeleştiri yapılmasında yarar var.

Yetkilerin tartıştırılmaması, ortaya konan aktiflikle, çabayla mümkün olur.

Boşluk yaratırsanız başkaları kendince doldurmaya çalışır...