T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 Temmuz Kutlamaları bağlamında KKTC Meclisinde yapacağı konuşmayı sol muhalefetin boykot etmesi Kuzey Kıbrıs’ın iç siyasetine duhul ve müdahil olup, kendi iradesini KKTC hükümeti ve UBP iradesi yapan AKP ve Erdoğan’a karşı doğru bir tavırdır.
Elbette ziyareti sırasında Erdoğan tepkisini kendi tarzında ve gücünde Kıbrıs Türk sol siyasetine karşı koyacaktır; gelecek seçimlere daha da hoyratça ve hiç sakınmadan, saklanmadan müdahale edecektir… Yani önümüzdeki seçimler Kıbrıs Türk sol siyasi partileri ile AKP-Erdoğan arasında olacaktır. Ayrıca, Kıbrıs sorunu çözümsüzlük sürecini uzatmalara oynayacak olan AKP-Erdoğan, Kıbrıslı Türk barış güçlerinin çözüm sürecini hayata geçirmeye dair çalışmalarını da engellemeye çalışacaktır.
Evet, boykot kararı haklı ve doğrudur; Kıbrıslı Türklerin kimliğini ve varlığını koruması için, barış sürecinin çözümsüzlükten çözüme geçirilmesi için ve en önemlisi de Kıbrıs halklarının adada sürdürülebilir geleceği için önemlidir. Bu bağlamda da boykot kararı alan siyasi partilerin ve bu kararda yoldaş olan tüm sivil toplum örgütlerinin ve hareketlerinin 21 Temmuz’dan itibaren izleyeceği yol haritasını çıkarması gerekmektedir. Bu yol haritası, Kıbrıslı Türklerin sol partilerinin üzerine tüm cüssesi ile yüklenecek olan Erdoğan’ın muradına erememesi için kaçınılmazdır. Bu boykot kararı, askeri tabirle bir taarruzdur ve gene askeri strateji ile, taarruzda geri istihkamın gücü kadar ilerleyebilirsiniz. Dolayısıyla, boykot kararının gerisine şimdi yığınak yapmak gerek…
Yol haritasının bir ekseni yirmi yıl önceki gibi sokak eylemleri, diğer ekseni de gene yirmi yıl öncesi gibi yerel ve genel seçimlerde stratejik başarılar kazanmaktır. Bu Memleket Bizim Platformu’nun kısa süre önce gerçekleştirdiği Kutlu Adalı temalı yürüyüş ve miting artık Kıbrıs sorununa BM Ölçütlerinde çözüm ve barış temasına odaklanmalı ve art arda sokak eylemleri ve meydan mitingleri yapılmalıdır. Konjonktür yirmi yıl öncesine çok benziyor, bir yanı hariç: Uluslararası siyaset artık Kıbrıslı Türk barış güçlerini biliyor, tanıyor ve onların dirayetinin çok şeyleri değiştirebileceğine de deneyimlerden dolayı güveniyor. Dolayısıyla, bu hareketlerin muhatabı olacak olan AKP-Erdoğan ve onların yedeğine aldığı Kıbrıs Türk sağ siyaseti uluslararası sorun olan Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Kıbrıs Türk sol siyasetini anti-demokratik yöntemlerle sindirmeye ve ezmeye çalışırsa, uluslararası siyaset onlara geçit vermeyecektir; tevessül eden de zaten uluslararası siyasetin tepkisi karşısında kendi yolunu yürüyemeyecektir.
Diğer eksen olan yerel ve genel seçimlere gelince… Sol siyasetin genel seçimlerde seçmenin sandığa gideceği heyecanı ve geleceğe dair güçlü umudu vermesi gerekir. Onlar sandığa giderse, sonuçtan sol siyasetin endişesi olmayacak… Dolayısıyla, barışa ve sürdürülebilir geleceğe dair siyasi projeler ve planlar halk ile paylaşılmalıdır, hakka benimsetilmelidir. Bunun için de köy köy, mahalle mahalle dolaşılmalıdır. Sosyal medya bu çabaya sadece katkı yapabilir ama kişisel temasların etkisine ulaşmaz. Barış güçlerinin örgütlü çalışma ile yaratacağı sinerji başarılı sonuç almaya yetecektir.
Erken genel seçimlerin hemen ardından da yerel seçimler gelecek… Kendisi de belediye başkanlığından gelme olduğu için Erdoğan ve dolayısıyla AKP, yerel yönetimlerin toplam genel siyaset üzerindeki etkisini biliyorlar, Türkiye’deki son yerel seçimlerde uğradıkları hezimetten de geleceklerine dair endişeye girmiş durumdalar… Dolayısıyla, AKP-Erdoğan ve yedeği UBP yerel seçimlerde başarıya yoğunlaşacaktır, hele ki erken genel seçimde yenik düşerlerse… Barış güçlerinin yerel seçimlerde de yirmi yıl önceki stratejik başarıyı tekrarlaması, yol haritasında ilerlemek için kaçınılmazdır. Özellikle Lefkoşa Türk Belediyesi ve Mağusa Belediyesi kazanılmalıdır. Lefkoşa Türk Belediyesi’nin uluslararası tanınmış kimliği barış güçlerinin yol haritasının hedeflerine ulaşmakta hem yerel hem de uluslararası kapasitesi ve etkililiği vardır ve bunlara çok ihtiyaç vardır. Mağusa Belediyesi ise, Maraş açılımının uluslararası toplumla iş birliği içinde sürdürülmesi için önemlidir ve barış güçlerinin bu belediyeyi de kazanması gerekiyor. Girne Belediyesi… Semboldür, Anadolu’ya yol bağlayıp, biat edenler indinde… Bu indin inine girip Girne’nin Kuzey Kıbrıs insanı için kendine özgü değerlerinin öne çıkarılması gerekir.
Boykot kararı almak en kolay aşama idi, aslolan sonrasını tasarlamak, uygulamak ve yönetmektir. Kuzey Kıbrıs insanının geleceği buna bağlıdır. Sol siyasetin toplam unsurları, siyasi partisinden sivil toplum örgütlerine ve hareketlerine kadar hepsi bu yol haritasına birlikte çıkarıp uygulama sinerjisini yaratabilirse, Türkiye siyasetinin unsurları Kıbrıslı Türkleri alt edemeyecektir, yirmi yıl öncesinde olduğu gibi onlar Kıbrıslı Türklerin çoğunluğunun vizyonu olan BM Ölçütlerinde çözüm ve barışa biat edeceklerdir.
Boykot kararı için teşekkürler… Hade bir teşekkürü de yol haritası için yapalım önümüzdeki günlerde… Ve hade, sonrasında da genel ve yerel seçimlerle makus talihimizi yenelim…