Seçimlerde tercihlerden biri de “boykot”tur ve demokrasi içerisinde bu da bir yöntemdir.
İrade beyanının araçlarından biridir sonuçta… Çok da etkin olabilir, kimi dönemlerde, kanımca…
İstenci “boykot” yönünde olanlar aslında uzun yıllardır bireysel ya da örgütlü olarak bu tercihlerini ortaya koyuyorlar.
Yeni Kıbrıs Partisi yıllarca seçimleri boykot etti, bir tavır sergiledi, bu tavrını kendi söylemi ile bütünleştirdi.
* * *
Boykotu bu süreçte çözüm görenlerden değilim.
Toplumsal kimliğimizle uluslararası hukuk, siyaset ve ticaretin içine girmek, Kıbrıs’ı bütünlemek ve dünyayla bütünleşmek, yüzümüzü Avrupa’ya çevirmek, yalanlarımız ve talanlarımızla yüzleşmek, kendi irademize sahip çıkmak, muhtaçlık ilişkisinden kurtulmak, milliyetçilik ve soydaşlık değil insanlık siyasetiyle ilerlemek, ilhaktan uzaklaşmak, gelecek hayalleri kurulacak bir ülkede yaşamak gibi düşlerim var.
Boykot seçeneğinin bu süreçte bu hedeflere ulaşmam yönünde bir araç olacağını düşünmüyorum.
Böyle düşünenlerin öfkelerini, kırgınlıklarını, isyanlarını da anlıyorum.
Umarım bu tavırlarını örgütlü ve yığınsal bir yere taşıyarak, Kıbrıs’ın geleceği için yapıcı bir sonuç üretirler.
* * *
Seçimlerde oy kullanarak ve “iyi insanları” göreve getirerek, yeniden umudu arayanlardanım.
Öyle büyük dönüşümler beklemiyorum.
Kazanmanın ve kaybetmenin, yani oyunun kuralları biliniyorken, seçimle olacak iş değil bu!
Çok geniş yığınlar bedel ödemeden ve inkârdan vazgeçmeden zor.
Jacques Lee Goff’ın sözüyle, “Zihniyet en yavaş değişen şeydir ve zihniyetler tarihi, tarihte yavaşlığın tarihidir."
Hem kafalarımızı, hem de gücümüzü aşan dayatmaları bir anda değiştirmek çok mümkün değildir.
Yine de seçimler, hayatımıza dayatılan vasatlığın, sıradanlığın, kötülüğün önüne geçebilir.
“İyi insanlar” derken de bilgiden, kapasiteden, dürüstlükten, yönetim becerisinden, kriz çözme kabiliyetinden, sahici ve samimi bir tavırdan, eşitlikçi ve hakça bir eylemden söz ediyorum.
Bertolt Brecht’in sözüyle “Anladık iyisin, ama neye yarıyor iyiliğin” gibi bir hissi anlatmıyorum.
Siyasi irade ve cesaretle hayatımızı değiştirecek, dönüştürücü bir iyilikten söz ediyorum.
Başımıza örülmüş yavanlığı ortadan kaldırmak için “seçme” şansım varken, ne kadar başarabilirsek, bunu kullanmak istiyorum.
Çok daha bilgili, görgülü, gaileli, demokrat, çoğulcu, dürüst ve ideal sahibi insanlara “bu ülkeyi senin yönetmeni istiyorum” demek umudunu elimin tersiyle itemiyorum.
Belki büyük değişimler başaramayız ama gündelik hayatımıza dokunan pek çok sıradanlıktan ve ilkellikten kurtulabiliriz az az da olsa…
Kim bilir belki büyük değişimlerin ilk ışığı doğar, yeniden...