Siyasete güvenin giderek azaldığı, hemen her kamuoyu araştırmasında ortaya çıkan bir olgu. Siyaset, Yargı, Polis vd kurumlarla kıyaslandığında toplum tarafından itibar görmekten her geçen gün uzaklaşıyor. Sosyal gözlemler, günlük hayat de bunu doğruluyor, ne yazık ki !
Toplum kesimleri, siyaseti ciddiye, dikkate almıyor; siyasetçiyi, toplumun önünü açacak, program, proje üretecek; günlük acil sorunları ortadan kaldıracak; geleceğe dair belirgin, bütünlüklü görüşler ortaya koyacak; hayatı mutlu ve umutlu kılacak bir irade olarak görmüyor.
Eşitsizliğin, ayrımcılığın, adaletsizliğin, adam kayırmacılığın, yolsuzluğun, hırsızlığın, mafya düzeni ve ekonomisinin, kayıt dışılığın, denetimsizliğin, hayatın her yerine girdiği şu berbat üçüncü dünya düzeni ne yazık ki, siyasetin dönüştürücü gücünün gerilemesi karşısında giderek kanıksanıyor. Siyaset, sistemin içinde oyalanan (kişi ve partiye göre bunun anlamı değişebilir tabii ki) benzeşmiş kişiler toplamı olarak görülüyor.
Kanıksama, siyasetin dönüştürücü dinamiğini, ilkesini gözardı etme, yok saymanın diğer adı haline gelmiş durumda.
Küçük bir toplumda yaşıyoruz. Toplumun her bir bireyi, bu ülkedeki sistemin nasıl çalıştığını kendi pratiğinden öğrendi; biliyor. Yeniden keşif derdi yok.
Kimin üst, kimin alt yönetim olduğunu; herhangi bir sorunu kimin çözebileceğini, kimin çözemeyeceğini, kimin yönetim anlamında daha başarılı, kimin başarısız olduğunu, kimin dürüst, kimin ahlaklı kimin ahlaksız olduğunu yaşadı, sınadı, gördü.
Tüm bu deneyimler -ki siyaset için ötekileştirilmeden değerlendirilse, mükemmel sonuçlar çıkarılıp bugüne yansıtılabilir-, inançsızlığı artıran ana faktör haline geldi.
Ve siyaset, iktidar kapasitesini, paralel devletin bürokrasisine devretti. Geriye içi boş söylemler, iddiasız konuşmalar kaldı.
Demokrasinin özünü boşaltan, şekilsellikten başka birşey üretmeyen bu durum karşısında yüzeysel söylemler işe yaramıyor. Bu yaklaşım ve tercihler devam ettiği sürece, birşey olmak, bir yere gelmek adına bilinene teslim olan ve sistemi yeniden üreten siyaset anlayışı, sorunlara etkili çıkışlar yapamamanın bedelini ödemeye devam edecek.
Hükümet olmanın değil, artık iktidara gelmenin önemli olduğunu herkes biliyor. Veya iktidar olma yolunu döşemenin…
Toplumun temel beklentisi, daha iyi yaşam şartlarının yaratılmasıdır. Bunun için, siyasi iradenin “güce sahip olması” ve bunu kamu yararına kullanması önemli. Herşeyi izlemekte olan toplum küçük oy hesapları için siyasilerin sahte tavırlarını, siyasi benzeşmeleri, küçük yarışları, popülist söylemleri de görüyor.
Ama bunlara karnı tok !
Siyasetteki çeşitli kurumsal aktörler, sisteme makyaj yapma derdinde olacaksa, siyaseten ilkeli bir tavır sergileyip, asli rollerini oynamayacaklarsa, korkarım toplumdaki hakim “kanıksama”, “anlamsızlıkla”, giderek “değersizlikle” karşılanacaktır.
Umut aşılayan ve yeterince dönüştüren bir dinamik değil bugün siyaset…Güvensizlik algısını kendi yayan, tedirgin ve dilsiz bir halde.
Böyle giderse…
Yani, “Sistem forever, X Başbakan”a teslim “spor takımı” anlayışına indirgenmiş bir siyasi anlayış”ta ısrar, halkın da taraftar gibi gerekli ton ve içerikte tezahüratları ile cevap bulacaktır.