Sabah sabah durdum, yol üzerindeki simitçiden bir poğaça aldım.
Hellimli vardı bir sene evvel…
Şimdi şimdi yok.
“Hellim kaç para biliyor musun be ya!”
***
Türkiyeli usta hep olduğu gibi güler yüzle karşıladı.
Ne zaman memleket sorunlarını konuşsak, “nasip, kısmet” der.
Hiç dertlenmez, isyan etmez, yakınmaz.
En fazla kullandığı iki sözcüktür, nasip, kısmet…
O nedenle şaşırtır beni…
***
Bir poğaça aldım, elli lira uzattım.
“Bozuk paran var mı” dedim, dil alışkanlığı olsa gerek…
Yüzüme baktı, baktı, baktı…
Bu kez “nasip, kısmet” demedi.
Tam da gediğine koydu lafı:
“Paranın kendisi bozuk be ya…”
Birbirimizin farklı kültürlerine koşmak
Tatlısu’dan bir dostum aradı, 74 sonrası adaya ilk gelen ailelerin çocuklarından…
Şimdi koskoca adam…
“Tatar’ın fotoğrafı ile ilgili yazdıkların için teşekkür ederim” dedi.
İlk gelen telefon değildi bu üstelik…
“Siyasetine dair eleştirilecek onca unsur varken, yöresel bir etkinliği alay konusu yapmak bana gereksiz geliyor; böylesi bir yaklaşımla Tatar'ı değil sadece, kendi kültürlerini yaşatmak gailesi ile bir araya gelen insanları da yaralıyorsunuz” demiştim.
Şu anısını anlattı…
“Tatlısu’ya yerleştiğimiz zaman Kıbrıslı bir komşumuz vardı, Akatulu… Bahçesinde fırın yakar, zeytinli ekmek yapardı. O fırının yanmasını bekler, koşar giderdik. Nasıl da severdik. O komşumuzun çocuğu da annem yufka açtığı zaman bizim eve gelir, yere çömelerek o yufkaları beklerdi, aynı heyecanla… Öyle büyüdük biz… Birbirimizin farklı kültürlerine koşarak…”
***
Tatar’a siyasi bir öfkeyle “alay” maksatlı yazılan onca yorumu kendi kültürlerine, değerlerine, varlıklarına bir saldırı gibi görüyor bu insanlar, çünkü o an, bir geleneğin kendini var etme heyecanını yaşıyorlar.
Nasıl biz Kıbrıslılar, aynı duygusu hissediyorsak, kültürümüze, değerlerimize, varlığımıza saldırı olduğu zaman…
***
Türkiye’nin Kıbrıs siyasetiyle sorunumuz olabilir ya da o siyasetin buradaki kuklalarına öfkemiz!
Ama ne halkların, ne kültürlerin bir suçu var.
Ne göçmenlerin, ne de çocuklarının…
Kıbrıs tam da farklılıklar içinde bütünlüğün yeri…
Öyle güzel…
Toprak!
“Kapalı Maraş, KKTC toprağıdır” buyurdu Dışişleri!
Asıl soru şu:
“KKTC” ne toprağıdır?
Kısmet, Teslimat
İki sinema insan doldu…
Sevgili Vasfi (Çiftçioğlu) ve Doğuş (Özokutan)’ın kısa filmlerini izledik, yüzlerce insan…
“Kısa Film” çok da tanıdık olduğumuz bir tür değil.
Öyle hevesin kursağında kalıyor gibi…
Beş dakikada bitiyor.
Ama etkisi uzun…
Özellikle “Teslimat” mülteci dramı ile evrensel bir yaraya dokunuyor.
Sinemadaki etkinliğe insanların ilgisinin asıl sebebi ise dünyaya açlık.
Çünkü bu filmler onlarca uluslararası festivale katılmış.
En fazla da dünyayı özlüyor bu toplum…
Çok geniş yığınlar, kendini dünyaya taşıyacak siyaset neyse, orada toplanacak eninde sonunda...
İşte o nedenle, Kıbrıs’ın geleceği ne “kısmet”, ne de “teslimat.”