Bu ara herkes ama herkes, yüzündeki anlamlı tebessümle ‘Ejder Aslanbaba Olayını’ konuşuyor. Olay tekrar tekrar anlatılırken kimileri gülümsüyor, kimileri başını iki yana sallayarak “Daha neler duyacağız, daha neler göreceğiz acaba ?” diye soruyor da soruyor. Bu arada, “Bu sefer amma ucuza gitti haaaa...”diyenler de çok. Bunlar olurken Ejder Bey ise “Şaka yaptıııımmmmmm...” diyerek dostu düşmanı güldürdü.
En anlamlı ve uzun yorumu bir ‘büyüğüm’ yaptı bana. Sanki birilerinin dürtüklemesini bekliyor gibiydi. Konuştu da konuştu... “Yazacam ha...” dedim, “Yaz” dedi. İsmini de verebilir miyim ?” dedim, “Yok verme” dedi. Ve başladı.
“ Şimdi bu olaya neden şaşırdığımızı kimse anlatamaz bana. Şaşıracak hiçbir şey yoktur aslında. Hiç ama hiç kimse mazeret aramasın. Bu Meclistekiler bizim milletvekillerimiz değil mi ? Onları bu Meclis’e biz göndermedik mi ?
Adayları kim saptar ? Partiler...Sıralamaları kim yapar ? Partiler... Gösterdiği adaylar için oy isteyen kim ? Partiler....Ve sonuçta, ısrarla partilerimiz tarafından şiddetle tavsiye edilen bu adayları kim gönderir Meclis’e ? Seçmenler..... Yani biz...Eeee ? Şimdi ne bu şikayet ?”
Hade bakalım. Yalansa “Yalandır” deyin....
Bitmedi daha. Başka başka şeylere de parmak bastı saygıdeğer büyüğüm...
“Yani siz zannedersiniz ki, daha önce hiç rüşvet veya para dönmedi bu memleketteki partiler veya milletvekilleri arasında ? Eğer öyle zannederseniz çok yanılırsınız. Şimdikinin farkı Ejder Aslanbaba’nın farklı karakteri. Olayın kökünde komplo var mı yok mu, bilmem. Ama sonuçta o Meclis kürsüsündeki manzara kara lekemizin açığa çıktığı an oldu. Yoksa geçmiş zamanlarda dönen paraları ve miktarları siyasetle birazcık ilgilenen herkes bilir. En azından duymuştur. Duymuştur da sesini çıkarmamıştır....”
Hade bakalım..Yalansa “Yalandır” deyin...
Devam ediyor ‘büyüğüm’...
“En tepeden en aşağıya bir garip olduk. Biz böyle değildik ama böyle olduk. Yahut da böyle yaptılar... Rüşvetmiş !!!! Kim deyebilir ki eskiden rüşvet, para yoktu ? İhaleler neydi ? Rüşvet değildi ?... Gavurun evleri, tarlaları, arsaları neydi ? Rüşvet değildi ?... İskan’da dağıtılanlar neydi ? Rüşvet değildi ?... Dağıtılan sahiller, ormanlar neydi ? Rüşvet değildi ?... İstihdamlar neydi ? Rüşvet değildi ? ...Dağıtılan makamlar deydi ? Rüşvet değildi ?...”
Hade bakalım... Yalansa “Yalandır” deyin...
Devam...
“Eskiden anlatırlardı , ‘Türkiyede polisi, gümrükçüsü, memuru rüşvet alır. Rüşvet vermezsen işin olmaz’ diye. Anlatırlardı da hayret eder inanmazdık, inanmak istemezdik. Ama ben hep düşünürdüm ‘Polisi, memuru rüşvet alırsa,milletvekili bakanı almaz mı ? diye... Şimdi biz da ayni olduk. Rüşvet kelimesinin anlamını bile bilmeyen Kıbrıslı Türk de rüşvetçi oldu. Rüşveti alır da verir de... Deminki soruyu tersten sormak gerekmez mi şimdi ? ‘Milletvekili rüşvet alırsa, polis, memur, gümrükçü almaz yani ?’ diye... Bozulduk evlat bozulduk. Hem de çok bozulduk. Ben artık tanıyamıyorum bu ülkeyi de bu ülkenin insanını da...”
Hade bakalım... Yalansa “Yalandır” deyin...