Serap Kanay
serapkanay@gmail.com
Geçtiğimiz pazar sabahı Girne’de tura çıkmakya hazırlanırken, Pazar günaydın dileklerimi sunmak için internete bağlandığımda, çeşitli çiçekler eşliğinde; 8 Mart Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun, Günü/n/müz Güzel Geçsin, Gönlüm/n/üzce Olsun, Kadın/Bayan arkadaşlarıma Gitsin, Hayata güzellik katan kadınların günü kutlu olsun vb. sosyal medya paylaşımları ile başladım güne...
Ben sevmez miyim çiçekleri?
Malezyalı acentecilerden oluşan misafirlerimi otelden almaya gittiğimde orada çalışan iki genç kızı, çok da fazla bir merasime gerek duymadan, kahvaltı salonundaki misafir kadınlara koyu pembe ve kırmızı karanfil dağıtırken buldum... Misafirlerden biri nedir nedendir diye sorunca, ‘Womens Day’ diye yanıtladılar basitce. Bana da verdiler... Oysa ben bu sabah sosyal medya paylaşımımda bugün biz kadınlara verilen insanca saygı olsun karanfil yerine demiştim... Çıkarken ‘günümü’ sessizce ‘kutlayan’ çiçeğimi masa kenarına bırakıtım...
Öğlen yemeği arasında gittiğimiz otelde lobideki gazetelere bir göz atayım dediğimde de ilginç manzaralarla karşılaştım tirajı yüksek gazetelerin manşetlerinde...
Kıbrıs gazetesi “ 8 Mart Dünya Kadınlar Günü” başlığı altında “Kadına Şiddet Kabul Edilemez” demiş siyasi parti, sivil toplum ve sendikaların ortak görüşü olarak gün adına... Havadis Gazetesi’nin başlığı köşeye yazılmış: 2005-2013 evlilik ve boşanma istatistikleri eşliğinde; boşanmalar artışta. “EvlilikKurumunun Temelleri Sarsıldı”. Küçük yazılarla sağ tarafta da Gün Emekçi Kadınların Günü başlığı altında, akşam 17.00 ve 18.00’deyapılacak yürüyüş ve gösteriden söz etmiş... En rahatsız edici Yeni Düzen’deki manşetti belki de. Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve Acı gerçek sürmanşet altında, “Şiddetin ‘Resmi’ manşeti ve 1 Senede 245 Kadına Şiddet” vakası rapor edildi diye yazmış. Tacizden tecavüze çeşitli vakaların %60’a varan çoğunluğu da KKTC vatandaşı-genelde düşünmek istemediğimizin aksine- ve sosyal hizmetler dairesinin açıklamasına göre ayda 10 vaka da polise yansımıyormuş...
Eve dönerken sosyal medyadaki paylaşımar coşmuş. Bir yandan kadınların kadın arkadaşlarını etiketledikleri ‘ günümüzü’ kutlayan çiçekli paylaşımlar, diğer yandan da kadınlar günü kutlamalarına başkaldıran, hatta sırf kadın olduğumuz için kutlanmayı hakaret adleden, başaran, üreten olmanın kutlanması gerektiğini savunanlarla, bu günün “ayrımcılık” olduğunu iddia edip “insan” olmayı kutlamak isteyenler vardı...
Yani 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün de fıcırığını çıkarmayı da becerdik. Yıl be yıl daha da bir soyutlananarak uzaklaştırılıyor bu gün balangıç nedenlerinden. Adı da değişti zaten ve ‘Emekçi ‘ bölümü çoktan unutuldu; gazetelerde bile, ‘Kadınlar Günü’ oldu.
Peki, nedir tam olarak kutlanan? Neden 8 Mart?
1908 yılında genelde kadınlara olan baskı ve cinsiyete dayalı eşitsizlik hat safaya çıkmış, özelde emekçi kadınlara uygulanan koşullar ve kadınları organize olup sesini yükseltmeye yönlendirmiş ve Amerika Birleşik Devletleri’nde New York kentinde 15000 kadının kısaltılmış çalışma saatleri, eşit ücret ve seçilme hakkı istemleri ile mümayiş yapmasına yol açmıştı. Ardından 1909 yılında Amerikan Sosyalist Partisince, New York’ta düzenlenmiş ilk organize ‘Uluslararası Kadınlar Günü’ buluşması, 28 Şubat 1909’da. Amerika’daki kadınlar hak, eşitlik ve insanca çalışma koşulları istekleri yaptıkları bu günü 1918 yılına kadar 28 Şubat’ta gerçekleştirdiler. Ağustos 1910 yılında Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da yapılacak olan Sosyalist İkinci Enternasyonal (Socialist Second International)öncesi bir Uluslararası Emekçi Kadınlar Konferansı düzenenmiş. On yedi ülkeden 100 delegenin katıldığı bu konferansta, Amerikalı sosyalistlerden esinlenen, Alman sosyalist Luise Ziets’in sunduğu ve sosyalist yoldaşı Clara Zetkin tarafından desteklen yılda bu günün her ülkede, “Uluslararası Kadınlar Günü” (Internatıonal Woman’s Day) olarak ayrılması teklifi, kadına seçilme hakkı da dahil, eşit haklar kazandırma stratejisi geliştirme ve tanıtma fikri olarak delegeler tarafından da kabul edilmiş. Uluslararası Kadın Günü, 19 Mart 1911 tarihinde, 300 ayrı gösteri, bir milyonun üzerinde katılımla ilk kez gerçekleşmiş. Bu gösterilerde kadının seçme seçilme ve eğitim hakkını isteyen ve iş hayatında cinsiyet ayrımcılığını protesto eden pankartlar taşınmış. 19 Mart’ta gerçekleşen bu coşkulu gösterilerin ardından, 25 Mart’ta genellikle göçmen kadınların çalıştığı fabrikada çıkan yangında 140 üzerekadının hayatına mal olması iş yeri ve çalışma koşullarının yetersizliğine dikkat çekmiş. Amerika’daki emekçiler kanununun bir sonraki Uluslararası Kadınlar Günü’nün odak noktası olmuş ve “Ekmek ve Güller” (Bread and Roses)kampanyasının da başlangıcı olmuştur.
Barış istekleri ile mücadele eden Rus kadınları, bu günü ilk kez, 1913 yılında şubat ayının son pazarında gözlemleyen Rus kadınları, toplantılarda yapılan tartışmalarla daha sonra günü 8.Mart olarak belirlemiş ve o zamandan itibaren öyle kalmış. Ardından 8 Mart 1917’de St. Petersburg meydanında, “Ekmek ve Barış” sloganlı I.Dünya savaşına son, yiyecek sıkıntılarına ve Çarlık yönetimine son çağrıları yapan kadınlar, Rusya’da Şubat devrimini başlatan ve çeşitli tekstil fabrika işçi kesimlerinden destek görüp toplu grevlerlere yol açarak 1917 Rus devrimini başlatan gün olmuştur. 1914 8 Mart, Almanya buluşması kadının seçme hakkını istemesi adına gözlemlenmiş, İngiltere’de bu bağlamda düzenlenen yürüyüş sonrası gösteride kadın hakları konuşması yapacak olan Sylvia Pankhurst, polis tarafından tren istasyonunda tutuklanmıştı.
Çeşitli ülkelerde bir yandan emekçi kadınların gerçekleştirdikleri eylemler, diğer yandan da sosyalist ve komünist kadınların konferanslarda verdikleri mücadeleleri resmeden bu listeyi çok daha fazla uzatmak mümkün. Ancak görülen şudur ki dünya çapında, kadının eşit haklar, eşit ücret ve barış uğruna verdiği mücadelelerde belli bir yol katedildiği halde 20. yüzyılın üçüncü çeyreğinde hak ve özgürlükleri eşit koşullarda olmayan, eşit ücret ödenmeyen, hatta seçme ve seçilme hakkını hâlâ daha alamayan birçok kadın varmış ki, Birleşmiş Milletler 1975 yılının TÜMÜNÜ Kadın Yılı olarak ilan etmiş... 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günün de 8 Mart olarak sabitlendiği 1975 yılı sonrası da 1985’e kadar ‘Uluslararası Kadın On Yılı’ olarak ilan edilmiş ardından. Bu on yıl 1975 yılından başlayarak, kadına her alanda eşitlik, cinsiyet üzerinden ayrımcılığa, erkekten daha fazla şiddet gören kadına karşı şiddete, kadına kendi ve görünebilir olma işinde yükselme ve fırsat eşitliği tanınması konularına dikkat çekmek için dünyanın birçok yerinde konferanslar, seminerler ve etkinlikler düzenlenmiştir Birleşmiş Milletler Kadın Örgütleri Organizasyon komitesi tarafından...
Kıbrısımızın Kuzeyinde Durum
Yani anlaşılan şudur ki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öyle durupdurduk yerde sırf kadın olduğumuz için bize kutlanacak bir gün olarak bahşedilmemiştir. Politik olarak dünyadan kopmuş küçük ülkemizde, bu kopmuşluğumuza ve birçok eksiklerimiz olmasına karşın dünyanın bazı ülkelerinden daha iyi konumdadır ülkemiz kadınının çoğunluğu. Tarih süresince tüm emekçi kadınlar adına yapılan bu mücadelelerden doğan birçok hakka sahip, çalışma koşulları, sendikal, emeklilik ve ücret hakları özellikle kamuda çalışan kadınlarımız için yaşanılabilir derecededir iş yerinde yükselebilme her zaman çok kolay olmasa da... Bu ülkede zorluğu çeken özel sektörde çalışanlardır maalesef ve bunların arasında da en çok sendikalaşabilmelerine yol açacak yasaları bile gerçekleştiremediğimiz kadın emekçiler. Uzun ve düzensiz çalışma saatleri, neredeyse yok haftalık izinler, kısıtlı yıllık izinler (varsa) sosyal ve emeklilik yatırımlarının işveren tarafınan yapılmama riski, ev içlerinde çalışan kadınların çeşitli tacize maruz kalması ve benzeri birçok durum hala daha mevcuttur ve çoğu kez bu kadınlarımız değildir 8 Mart “kutlamalarına” katılabilenler...
Bu yıl 8 Mart günü yer alan Türkiye futbol liginde oynanan Galatasaray-Fenerbahçe maçı sonrasında sosyal medya paylaşımlarında, gerek sosyalist gerek aydın, gerekse ilerici sayılan/geçinen erkek yoldaş, arkadaş, ve eşler tarafınan “Herkes KOCASINI bilecek”, “Bu anlamlı günde bana verdiğin bu hediye için teşekkürler Karıcığım (cin con)” gibi, kadının aşağılayan eril dilde bildirimlerde günü kapatabilen küçücük adamızda hakim erkek egemen toplumda yapacak çok iş vardır daha.
Bu yüzdendir ki biz kadınlar başta olmak üzere bu günün öncelikle bir anma, bir bizden önce insanca kadın hakları için yapılan mücadelelere müteşekkir olma günü olduğunun bilincine varalım, cinsiyetçiliği içselleştirmekten vazgeçelim. Ardından da 1908 yılı ve hatta öncesinden ölümüne verilen çeşitli mücadelelerden kazanılan haklarımız ve bunları günümüze taşıyabilmek adına verdiğimiz mücadeleleri her kesimdeki emekçi kadınlarımızla birlikte kutlayalım... Erkek egemen düzene alışmış erkeklerimiz de bilmelidirler ki ezilen tüm halk ve kesimlerin özgürlüğü kadının özgürlüğünden, toplumsal cinsiyet eşitliğinden geçer. Bunu sağlamak, kadın üzerinde var olduğunu sandığınız haktan vazgeçmek için kendinizi gerçek anlamda eğitip yanımızda yer almalısınız.
Barış sevgi, saygı ve eşitlik dolu bir Kıbrıs’ta yaşamak için zor günlerimizde içimizi açan güzellikler sunulan cömert doğamızdan ödünç aldığım çiçekler hediyem olsun hepinize…