“Bu adada ortak bir barışçıl gelecek kurmanın temelinde, kayıp şahıslarla ilgili acıların ortak olduğunu, etnisite ve sınır tanımadığını kabul etmek yatıyor…”

Sevgül Uludağ

İki toplumlu kayıp yakınları ve savaş mağdurları örgütü “Birlikte Başarabiliriz”, her yıl Kasım ayının ilk haftasının “Kayıplar ve iki toplumlu çatışmalar ile savaş mağdurları”na adamaya karar vermiş olduklarını belirterek, önümüzdeki günlerde ve aylarda düzenleyecekleri etkinlikler hakkında bilgi verdi…

İki toplumlu kayıp yakınları ve savaş mağdurları örgütü “Birlikte Başarabiliriz” adına açıklama yapan Müge Beidoğlu ve Hristos Eftimiu, şöyle dedi:

“Geçtiğimiz Temmuz ayında bir basın toplantısında duyurmuş olduğumuz gibi, her yıl Kasım ayının ilk haftasını “Kayıplar ve iki toplumlu çatışmalar ile savaş mağdurları”na adamış bulunuyoruz.  Bu çerçevede her iki taraftan kurbanları anma etkinlikleri düzenlemek, her iki tarafça masum sivillere karşı işlenmiş suçlar hakında toplumlarımızı bilgilendirmek için aktif önlemler almak, her yıl çeşitli etkinlikler organize etmek, çalışmalarımızı gözden geçirmek ve gelecek haftalarda ve aylardaki etkinliklerimizi duyurmak üzere çabalarımızı sürdürüyoruz…”

“KRİTİK BİR DÖNEMEÇ...”

“Kayıp şahısların gömü yerlerinin bulunarak kalıntılarının kimliklendirilmesine dair çalışmalar son derece kritik bir dönemeçtedir. Yeni bulgular ve kimliklendirilen kayıp sayısı azalmaktadır ve bu düşüşün ardındaki gerçekleri incelemeliyiz. Kayıp yakınları olarak, tüm kayıpların akıbeti belirlenene kadar çabalarımızı hiçbir şekilde azaltmayacağız. Kendi adımıza konuşacak olursak, bilgi elde etmeye ve insanların ortaya çıkıp kanıt sunmasını teşvik etmeye yönelik çabalarımızı arttırmamız gerekir.”

“SADE YURTTAŞLARI ONORE EDİYORUZ...”

“Her iki taraftan sade yurttaşların bu sürece katkıda bulunmasını yaşamsal olarak görüyoruz ve bu nedenle gömü yerlerinin bulunmasına yardım eden insanları her sene onore ediyoruz. Geçmişte de bunu yaptık ve gelecek aylarda da bunu yapmayı tasarlıyoruz.”

“KAYIPLAR KOMİTESİ ÜÇÜNCÜ ÜYESİ’YLE GÖRÜŞECEĞİZ...”

“Bu arada Kayıp Şahıslar Komitesi Üçüncü Üyeliği’ne yeni atanan Sayın Pierre Gentile’e “Kıbrıs’a hoşgeldiniz” diyoruz. Çalışmalarımız hakkında kendisine bilgi vermek ve olumlu sonuçlar elde etmek üzere işbirliğimizi nasıl geliştirebileceğimizi kendisiyle tartışmak üzere onunla bir buluşma ayarlamış bulunuyoruz.”

PLANLANAN ETKİNLİKLER...

“Gerek kayıp yakınlarıyla birlikte çalışmalarımız, gerekse her iki tarafın işlemiş olduğu suçları duyurmak üzere toplumlarımızı bilgilendirmek maksadıyla başka sivil toplum örgütleriyle birlikte uğraşlarımız çerçevesinde, önümüzdeki dönem yapacağımız etkinliklerden bazıları şöyledir:

1.      “Birlikte bir gelecek kurarken acımız ve umudumuzun önemi” başlığı altında, Aşşa Omonya sivil toplum örgütüyle birlikte 26 Kasım 2024 tarihinde Lefkoşa’da Strovulo Belediye binasında ortak bir etkinlik düzenliyoruz. Bu etkinlikte “Birlikte Başarabiliriz” örgütü olarak deneyimlerimizi paylaşarak kayıplar ve ülkemizin yeniden birleştirilmesine dair mücadelemizden örnekler vereceğiz. Bu etkinlikte ayrıca Kıbrıs’ta insaniyet için umut arayışımızda gerek 1963’te, gerekse 1974’te insanların hayatını kurtaran Kıbrıslı Türkler'le Kıbrıslı Rumlar’ın öykülerini aktaracağız.

2.      Her iki taraftan savaş suçlarının kurbanlarını anma etkinliklerimiz çerçevesinde gömü yerlerini ziyaret edeceğiz ve şiddet yüklü geçmişimizin gerçeklikleriyle toplumlarımızın yüzleşmesi ve yeniden uzlaşma yolunun açılması için uğraş vermeye devam edeceğiz. Bu çerçevede başka sivil toplum örgütleriyle istişare halindeyiz ve detaylar önümüzdeki dönem açıklanacaktır.

3.      Bu süreçte sanatçıların çabaları da yaşamsaldır. Geçmişte de sanatçılarla birlikte çalıştık ve halen de “Acıdan Umuda” başlığı altında çalışmalar yapan ve yalnızca kayıp şahısların ve savaş kurbanlarının acısını değil, aynı zamanda ortak bir gelecek kurma umudu üzerinde de kafa yormakta olan iki toplumlu bir grup ressam ve sanatçıyla işbirliği yapmaktayız. AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu Lefkoşa’da 28 Ocak 2025’te açılışı yapılacak olan bir sergi organize etme hedefiyle bizleri davet etti. Bu serginin gelecek yıl Kıbrıs’ın başka kentlerin de götürülmesi planlanmaktadır.

4.      Kıbrıs’ın tüm toplumlarından çatışma ve savaş kurbanlarının anısına ortak bir anıt yaratma konusu da ilerletilmektedir. Son derece hassas bir konu olduğu için bu konu, dikkatle ele alınmayı gerektirmektedir, bu nedenle dikkatli adımlar atarak bu yönde ilerlemekteyiz.

5.      Toplumlarımızın farklı kesimleriyle birlikte bir dizi başka insiyatif de geliştirme sürecindeyiz ve bu insiyatifler sonuçlandıkça, detaylar açıklanacaktır.”

“ORTAK GELECEĞİN TEMELİ...”

“Kıbrıs sorununun kalbinde, her iki tarafça işlenmiş suçlara dair gerçeklikler vardır. Bu adada ortak bir barışçıl gelecek kurmanın temelinde, kayıp şahıslarla ilgili acıların ortak olduğunu, bu acının etnisite ya da sınır tanımadığını anlayıp kabul etmek yatıyor…”


GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYE DAİR FİLMLER...

“Donga’nın barış çağrısı...”

Murat TÜRKER/BİANET

19 yaşından itibaren kamerasıyla Libya’daki savaşa dahil olmuş Donga, savaşta kazanan taraf olmadığını idrak ediyor...

Fotoğrafta, açık bir aracın kasasında seyahat eden bir grup insan görülüyor. Arka planda gökyüzü açık ve hava güneşli. Önde, mavi-beyaz çizgili bir tişört giyen ve omzunda büyük bir video kamera taşıyan bir gazeteci veya kameraman var. Kameraman doğrudan kameraya bakarak hafifçe gülümsüyor ve başparmağını kaldırarak olumlu bir işaret yapıyor. Aracın kasasında ayrıca kamuflaj desenli kıyafetler giymiş bir asker ve sivil giyimli birkaç kişi daha bulunuyor. Bu kişiler de kameraya başparmaklarıyla "tamam" işareti yaparak poz veriyorlar. Ortam, dostane ve rahat bir havada; grup arasında gerginlik değil, aksine rahat bir iletişim havası hakim. Görüntü, çatışma bölgelerinde görev yapan gazetecilerin çalışmalarına dair bir anı yansıtıyor.

Tarihe mümkün olduğunca hakiki belgeler bırakmak üzere Libya isyanına dahil olmaya karar vermiş Donga, görüntülerin sözlerden çok daha tesirli olabildiğinin farkındaydı. Yakın arkadaşı Ali’den öğrendiği fotoğrafçılık, eline silah almayı istemeyen biri olarak devrime iştirak açısından idealdi.

Fakat şahit oldukları onu fazlasıyla yıpratan, psikolojik ve fiziksel açılardan tüketen dinamiklerdi.

Ülkenin diktatörü Kaddafi’nin acımasız rejimini bitirme ülküsüyle yola çıkıldıktan sonra bir türlü bitmeyen ve gittikçe çetrefilli hale gelen Libya savaşı silah endüstrisinin resmigeçidine dönüşecek, sonunda Donga’nın yaralanıp iyileşme sürecinde İstanbul’daki lüks bir otelde uzun vakit kalmasına yol açacaktı.

Savaş sırasında tanıştığı birçok insanla paylaştığı mevzubahis otelde kendisini travma haline gelmiş hadiseleri gözden geçirirken izliyoruz.

Yönetmenliğini Muhannad Lamin’in üstlendiği 2023 Libya yapımı 90 dakikalık Donga adlı belgeselde, kahramanımızın dünyasına hem şahsen çektiği arşiv görüntüleri, hem de kendisine odaklanmış  kamera aracılığıyla dahil oluyoruz.

Hollywood’un bize gösterdiği savaşlardan çok daha farklı ve ağır bir boyuta dahil olmanın getirdiği tecrübeyle Donga savaş karşıtı mesajını layıkıyla ifade ediyor.

FUTBOLCU OLACAKTI...

10’lu yaşlarındaki futbolculuk hayallerini bir tarafa bırakarak savaş muhabirliğine gönül vermiş Donga yıllar içinde fotoğrafçılığını geliştirmiş, video görüntüleriyle muhtelif haber kaynaklarına katkıda bulunur hale gelmişti.

2011 yılından itibaren coğrafyayı allak bullak eden hadiseler dizisinde halkın dayanışma içinde olması onu cesaretlendirmiş, istikbale ümitle bakmasına neden olmuştu.

Fakat zamanla savaşa dışarıdan dahil olanlar artmış, silah endüstrisinin çağdaş teknolojiyle donatılmış ürünleri çatışma alanlarını çok daha riskli hale getirmişti. Tanıdığı ve tanımadığı birçok insanın gözünün önünde ölmesi, birçok arkadaşını kaybetmesi onu ağır tesir altında bırakmış, aradan uzun vakitler geçmiş olmasına rağmen travmalarından kurtulmasına imkân tanımamıştı.

İstanbul’daki gündelik hayatında da bazı seslerin, kokuların veya renklerin onu savaş anlarına sürüklediğini görüyoruz. Mümkün olduğunca şükretmeye meyilli olsa da, kâbuslardan dolayı uyuyamayan bir arkadaşı gibi savaşın izlerini silmekte fazlasıyla zorlanıyor.

IŞİD’in Libya’da da estirdiği vahşetin hafızasında ayrı yeri var demek yalan olmaz.

TRAJİK HAKİKAT...

Dünya prömiyerini IDFA’da yaptıktan sonra Kızıldeniz Uluslararası Film Festivalinde de gösterilmiş olan Donga,  kahramanı gibi savaş karşıtı ve barış yanlısı mesajını layıkıyla aktarıyor.

Muhtelif cephelerde çekilmiş görüntüler seyirciyi diken üstünde tutarken filmin yönetmeni bizi kanlı hadiselere mümkün olduğunca yaklaştırmıyor. Şiddetin pornografisine asgari ölçüde yer verilirken idealist bir gencin geçirdiği evrim teferruatıyla aktarılıyor.

Donga’nın çekmiş olduğu videoların birinde, savaş sırasında çocukluğunu yaşayanların nasıl tesir altında kaldığını, oyuncak da olsa silahlarla savaş mizansenlerine ne kadar meraklı olduklarını bir kez daha idrak ediyoruz. Bu vaziyetten şikâyetçi olan annelerin katıldığı bir çalışma grubunda onlara tavsiye edilen metot çocuklarının ısrarla başka oyuncaklara yönlendirilmesi, silahlardan uzak tutulması ve savaştan bahsedilmemesi yönünde.

Oysa seyrettiğimiz bir diğer arşiv görüntüsünde, çocukları savaşa iyice alıştırma denemesi fazlasıyla manidar. Yalnız savaş alanlarının değil, ağır yaralıların kaldırıldığı hastanelerin de maket biçiminde küçültülerek çocuklara oyun platformu olarak sunulması savaştan nemalananların kafasından çıkmış olsa gerek. Erkek çocuklarına ellerinde silahlarla yaptırılan askerlik müsameresi de cabası!

Yumuşacık enerjisiyle seyirciye kendini sevdiren Donga ise artık sıradan yaşantısına özlem duyduğunu, arkadaşı Ali gibi evlenip çoluk çocuk sahibi olmak istediğini belirtiyor. Savaşın kazananı ve kaybedeni diye bir şey olmadığını, iki tarafın da mutlaka kaybettiğini ifade ederken sağlıklı herhangi bir ferdin savaş istemesinin mümkün olmadığını da sözlerine ekliyor.

Değişime mutlaka inanıyor ve barıştan yana vizyonunu istikrarlı bir gelecekle harmanlamak istiyor.

(BİANET.ORG – Murat TÜRKER – 9.11.2024)