Öğretmen emeklisi anneannemin telefonu çalar.
Saat sabah 9'u göstermektedir…
Telefondaki ses, yardımsever bir tavırla kendini tanıtır.
Herhangi bir yetkisi yoktur, yardım etmek istediğini ifade eder, bir sorundan bahseder.
Sevecen bir ses tonu vardır.
Anneanneme "Sizin adınıza Ayşe isimli biri 4 bin sterlin borç aldı, biz de sizin paranızı kurtarmaya çalışıyoruz" der.
Bu güne kadar kimseye zararı olmayan, sadece kendi mütevazi yaşamları ile bilinen ikisi de öğretmen emeklisi dedem ile anneannemin telefonlarına ayrı ayrı çağrılar gelmeye başlar.
Arayanlar isimlerini bilmektedir, telefonlarını, mesleklerini…
***
Senaryo hazırdır!
Ayşe isimli biri bir borç almıştır ve bu borç da anneannemin adınadır!
Hikâye böyle uydurulmuştur!
"Hem siz hem de eşiniz tüm birikiminizi bankadan çekin" diye çıkışır arka arkaya gelen telefonlardaki kişi.
Bizimkiler de bu sahte senaryoya inanır, ikna olur ve ne yazık ki bizden birini de aramazlar!
Adeta hipnotize olurlar.
Bankanın yolunu tutarlar…
Telefondaki ses der ki "Paranızı kurtarmak istiyorsanız gidin ve hepsini çekin!"
Tam da öyle yapar bizimkiler…
Arabalarına binerler ve çalıştıkları bankadaki az miktarda birikimlerinin tümünü çekerler!
Telefondaki ses ile telefon görüşmeleri öğle 2'ye kadar sürer.
Durumun 'ciddiyetini' anlatır sürekli o ses, mutlaka paralarını çekmelerini ister, mutlaka.
"Çünkü Ayşe o borcu çekmiştir…"
Öğlene doğru senaryo değişir, "Parayı çektiniz mi", "Evet çektik", "Şimdi bir banka ismi vereceğim oraya gideceksiniz"
Bir Türkiye bankası…
Oraya gider bizimkiler.
Peki sonra?
"Önder" isimli bir hesaba bu parayı yatıracaksınız ama korkmayın paranız yine sizindir".
Dedem bu noktada durumu anlar!
Elindeki paralarla banka içerisinde kararsız ve gergin tavırlar sergilerler.
Anneannem ise hâlâ telefondaki o sesle konuşmaktadır.
Telefondaki ses bu kez sertleşir!
O yardımsever sevecen tavrının yerini gergin bir hâl alır.
Başka bir adama verir telefonu bu kez, güya telefonu alan şahıs "Cumhuriyet Savcısı"dır!
Kendini öyle tanıtır ve çok da ciddi tok bir tavırla girer söze.
Cumhuriyet Savcısı saat 5'e kadar serbest olduklarını ancak parayı "Önder’in hesabına" yatırmazlar ise tutuklanacaklarını söyler bizimkilere.
Panik yerini korkuya bırakır.
Dedem bankada vezneye yönelir, parayı bankoya koyar ve "Bu parayı kendi hesabıma yatırın lütfen" der…
Telefondaki ses hâlâ nenemi meşgul etmektedir.
"Ne yapıyorsunuz?" diye sorar, "kendi hesabımıza yatırıyoruz" yanıtını alır.
"Eğer bunu yaparsanız ikinizi de öldürecekler, evinizi biliyorlar" diye bağırır.
Sonra yine Cumhuriyet Savcısı alır telefonu ve küfürler savurmaya başlar…
Bankadaki güvenlik görevlisi durumu anlar ve bizimkilerin yanına yanaşır, onları sakinleştirir ve dedeme parayı kendi hesabına yatırmasını bir dolandırıcılık girişimi ile karşı karşıya olduklarını anlatır.
Güvenlik görevlisi polisi arar ve durumu aktarır, devreye polis girer.
Para bizimkilerin hesabına yatır ancak korku çok fazladır.
Şimdi öldürülme korkusu yaşamakta ve 3-5 kuruşluk birikimlerini kaybetme endişesi taşımaktadırlar.
***
80’li yaşlardaki iki emekli öğretmene yaşatılan bu durumun ibret olması için tüm bunları kaleme aldım.
Lütfen ama lütfen nenelerinize, dedelerinize, annelerinize, babalarınıza şunu söyleyin; telefon dolandırıcılığı çok sık yaşanmaktadır.
Böylesi bir durumla karşılaşırlarsa sakın inanmasınlar.
Derhal ailedeki diğer üyelere ulaşsınlar.
Telefondaki sesler ikna yeteneği yüksek, profesyonel dolandırıcılardır.
Yaşlı insanlarımızı korumak için bu yazıyı PAYLAŞINIZ, bu olayı herkese anlatınız.
Huzurumuzu bozmak, bizi dolandırmak isteyen bu çeteye ne olur geçit vermeyelim.
İbret olsun, örnek olsun.
Tarihe de not olsun.
Bunu da yaşadık, yaşattılar.