Hayır, bu bir Hollywood filmi değil, 15-16 yaşlarında beş-altı kişilik bir genç grubunun çifte cinayete tanıklık edip de ömür boyu sessiz kalacakları bir Amerikan macera filmi değil… Bu gerçek… Tanık oldukları soğukkanlı infazı kendi aralarında bile konuşmayacakları bir film değil… Böylesi filmleri televizyonda da, sinemada da çok gördük… Ama bu film değil gerçekti… 15-16 yaşlarındaki beş altı kişilik gençler grubunun arasından bir tanesi ortak bir arkadaşımızın onu epeyi bir cesaretlendirmesi sonucu en sonunda gelip benimle buluşmayı ve bildiklerini paylaşmayı kabul etmesi de gerçekti… Bir film senaryosu değildi…
Beş altı kişilik genç bir öğrenci grubuydular, yaşları 15-16’ydı, bir gün bir bahçeye meyva toplamaya gitmişlerdi… Mevsimlerden ilkbahar ya da yaz aylarının ilk günleri olabilirdi çünkü bana konuşan o zamanların genci, şimdilerin yaşlı adamı, kısa kollu gömlek giydiklerini hatırlıyor… Aylardan Nisan ya da Mayıs’tı, yıllardan 1964…
Bu olayın geçtiği mekan Lefkoşa’nın Strovulos bölgesindeki Parisinos yöresiydi, CINEPLEX yakınlarında bir yer…
Meyva toplamaya gittikleri bahçede portokal ağaçları vardı, incir ağaçları vardı, gonnara vardı… Belki okulu kırıp birazcık eğlenmeye ve meyva toplamaya gitmişler ve bu portokal bahçesini bulmuşlardı… Tellenmiş olan bu bahçeye girmişlerdi, meyva toplayıp yiyorlardı – tellenmiş bu alanın dışında binalar yoktu, bomboş araziler uzanıp gidiyordu çünkü yıllardan henüz 1964’tü, aylardan Nisan ya da Mayıs’tı, hava sıcak olmalıydı çünkü bu gençler kısa kollu gömlekleri içindeydiler, bahçede buldukları meyvaları koparıp koparıp yiyorlar, gülüşüyorlardı, 15 yaşlarının verdiği vurdumduymazlıkla…
Meyva toplayıp yerken, bir landroverin yaklaştığını duymuşlar, paniğe kapılmışlardı… Meyva hırsızlığı yaparken yakalanacaklarını sanıp paniklemişlerdi! Saklanmaya çalışıyorlardı, meyva çaldıkları anlaşılmasın diye…
Polis landroveri telli portokal bahçesinin hemen dışında durmuş, Sten tipi tüfekleriyle iki kişi landroverden aşağı inmişti. İki kişiyi landroverden dışarıya çıkarmışlardı, birisi orta yaşlı bir adamdı, diğeri bir gençti…
Onları yan yana, yüzleri yola gelecek şekilde durdurup Stenleriyle ateş etmeye başlamışlardı.
Bu infazın gerçekleştirildiği noktada toprak yığınları bulunduğundan, gençler, bu adamların buraya önceden bir çukur kazmış olduğunu düşünmüşlerdi – böylece öldürülen bu iki kişiyi oraya gömeceklerini düşünmüşlerdi.
Gençler infaz edilen bu iki şahsın, Kıbrıslıtürkler olduğunu varsaymışlardı… Gündüz vaktiydi, öğleden sonranın erken saatleri…
Gençler bu ateş açıp öldürme olayı karşısında şoke olmuşlardı, tanık oldukları çifte cinayet karşısında dehşete düşmüşlerdi – infazdan sonra landroverin oradan ayrıldığını görmüşlerdi.
Ağızlarını sımsıkı kapatmışlar ve bir daha bu olaydan bahsetmemişlerdi – kendi aralarında bile bu dehşet verici olayı konuşmaktan kaçınmışlardı. Ömür boyu sürecek bir sessizliğe gömülmüşlerdi.
Aradan yıllar geçmişti, bu gençlerden ikisi ölmüştü… Şimdi bu dehşet verici infazı hatırlayıp da hayatta kalmış olanların sayısı üç-dört kişiydi bu gruptan…
Üç yıl kadar önce, 1964’te bu infaza tanıklık etmiş olanlardan birisi bir arkadaşıma bu olayı anlatacak, o da beni bularak duyduklarını aktaracaktı. Hatta alıp beni olayın geçmiş olduğu noktayı da gösterecekti.
Burası iki “kayıp” şahsın olası gömü yeriydi… Ancak ona bunu anlatan şahıs burayı gelip göstermeyi reddecekti – aradan onca yıl geçmiş olmasına karşın hala şoku atlatamamıştı…
9 Aralık 2013 Pazartesi günü, bana bu olayı aktaran arkadaşımla tesadüfen Alfamega’da karşılaşıyorum ve bana gösterdiği yere ilişkin bir gelişme olup olmadığını soruyor. Ona bu yeri Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş olduğumu ama arkadaşının önemli bir görgü tanığı olarak bizzat gelip bunu bize göstermesi gerektiğini, bunun çok daha iyi olacağını anlatıyorum. Hemen arkadaşını arıyor ve onu gelip bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine bu yeri göstermeye ikna ediyor. Hemen ertesi günü buluşmayı kararlaştırıyoruz. Derhal Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkililerini arıyorum ve ertesi günü bu şahitle görüşmeyi kabul ediyorlar.
Devam edecek