Elimizde hesap makinesi hep birlikte çalışıyoruz.
Patronlar değil çalışanlar!
“Müdür” maaşımız asgari ücret oldu (!)
Seviniyoruz.
Üzülüyoruz.
Elbette bu parayla yaşanmıyor.
Asıl sorun da bu ya!
Hem yaşanmıyor bu maaşla, hem de ödenmiyor!
* * *
Elimizde hesap makinesi “formül” arıyoruz.
Çünkü gelirlerimizde "olağanüstü" bir artışa ihtiyacımız var.
Hem evimizde!
Hem işimizde!
Satışlarımızın artmasına...
Reklam fiyatlarının uçmasına...
Cebimizin kabarmasına ihtiyaç var…
* * *
En alt maaşla en üst maaş arasında yüz lira fark olabilir mi?
İki yüz!
Üç yüz olmaz...
Yetmez!
* * *
"Kamu" olsa hâlbuki mesele kolay...
Hesapla, Maliye'ye gönder, aybaşı ödenmezse eğer kapının önünde pankart aç!
Grev de şart değil.
"İş yapmama eylemi" de...
Ödenir!
* * *
Çok daha iyi maaş alacağız diye sevinirken, iş yerimiz batacak diye üzülüyoruz.
"Eşit işe eşit ücret" öğretisiyle büyürken, "en düşük maaşa eşitlenmeye" teşekkür ediyoruz!
Sevincimiz ne kadar samimiyse, kaygımız da öylesine içten…
* * *
Adanın güneyinde, EDON örgütünden gençlerin bir isyanını okuyorum.
Diyorlar ki, “Bizim neslimiz, ebeveynlerimizin neslinden daha kötü yaşayan ilk nesildir. Ve bu tesadüf değildir! Bunun nedeni sağ siyasetin bilinçli, sınıfsal politikasının ve ekonomik felsefesinin başarısıdır. Bu durum devam edemez çünkü gençlik ve halk buna daha fazla dayanamaz.”
* * *
Mevcut kurulu düzeni yaşatmak adına sığ siyasetin ve sloganlar giyinmiş bir grup riyakârın yarattığı enkaz ortadadır. Kuşatılmış bu ülkede, sömürge artığı bu yapıda ve devlet taklidi böylesi bir zeminde çok daha radikal adımlara ihtiyaç vardır.
* * *
Evet!
“Bu durum devam edemez çünkü gençlik ve halk buna daha fazla dayanamaz.”