Anketlere ve tarafsız gözlemcilere göre Kemal Kılıçdaroğlu önde...
Kılıçdaroğlu taraftarlarına göre Recep Tayyip Erdoğan ciddi şekilde “geride”...
Ciddi şekilde geride olmak nedir?
Kılıçdaroğlu’nun ilk turda olmasa bile, ikinci turdaki kazanma olasılığının yüksek olması demektir.
Ancak son anketlere göre seçimin ilk turda bitme olasılığı da “düşük” görünmüyor...
Yani Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de 14 Mayıs 2023 Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanabilir...
-*-*-
Peki Erdoğan’ın hiç mi kazanma ihtimali yok?
Elbette var!
Devlet elinde ve istediği hileyi yapabilir!
-*-*-
Yani Erdoğan, sadece hileyle mi kazanabilir?
Ya hileyle, ya seçim rüşvetiyle, ya baskıyla!
Bunun dışında bir şansı yok!
-*-*-
Türkiye’de Erdoğan’ın yeniden kazanması ne demektir?
Önce şunu belirtmekte fayda var; ekonomik gidişat, kim kazanırsa kazansın, seçimin hemen ertesi günü “olumlu” bir gidişat yakalamayabilir...
Ama Erdoğan’ın kazanması halinde, ekonominin düzelme olasılığı imkansıza erişir...
Batı ile ilişkiler çok kötü olur.
Avrupa Birliği ilişkileri tamamen kopar...
-*-*-
Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde, TL’nin değer kaybı ilk anda durmayabilir ama hızı kesilir, bir süre sonra iyileşen demokrasi, güvenilen adalet ve yükselişe geçen insan hakları ile durdurulur!
Bunu ben söylemiyorum!
Bunu, konunun uzmanları söylüyor!
-*-*-
Peki neden?
Neden Erdoğan’ın kazanması, Türk ekonomisi için tehlikelidir?
Çünkü, Erdoğan’ın kazanması, Türkiye’de demokrasinin yenilgisidir de ondan...
İfade özgürlüğünü özellikle son 10 yılda iyice bastıran Erdoğan, yeniden seçilirse, bu özgürlüğü tamamen bitirir...
-*-*-
Medya üzerindeki kontrolü artar...
Ekonomiyi tek başına ve berbat bir şekilde yönetiyor olması hali daha ileri gider; faiz oranlarını düşük tutma ısrarı, Türkiye’de enflasyon oranının üç haneli rakamlarda sabitlenmesi anlamına gelir...
Ve Türkiye insanı daha da fakirleşir...
Fakirleşmenin sonucu daha çok baskıdır...
Daha çok iç kavgadır hatta ötesi, bölünmedir...
-*-*-
Türk Lirası, örneğin Dolar karşısında son yıllarda ciddi değer kaybetti.
2022 yılı sonlarında yapılan anketlere göre Türkiye nüfusunun yüzde 70’i, mutfak ve konut masraflarını karşılayamaz durumdadır...
-*-*-
Ve ne yazık ki siyasi olarak, tüm güç Erdoğan’dadır... Bu mahvolmuş durumun tek sorumlusu da kendisidir.
Erdoğan yeniden kazanırsa, bu gücü korumak için daha az demokrasi ve daha çok baskı kullanmak zorunda kalacaktır...
-*-*-
Yargı üzerindeki etkisi artacaktır...
Her diktatörde olduğu gibi eleştiriye müsamahası yoktur ve bu durum daha da kötüleşecektir...
-*-*-
Hepsinden acısı ya da kötüsü, “laikliğin tehlikeye girmesi trendinin yükselişi” olacaktır...
Elbette Avrupa bundan endişelidir...
Yanı başında, yeni bir Hizbullah, yeni bir Taliban istememektedir...
-*-*-
Erdoğan, ekonomideki çöküş yanında, özellikle kendisi için inşa ettiği saraylarla, araba ürettiği yalanlarıyla, petrol ve doğal gaz bulunduğu propagandasıyla, silahlarını kendi ürettiği abartısıyla, yakınlarına sağladığı maddi avantajlarla farklı açılardan çok acımasız bir şekilde eleştiriliyor...
Ama ne ilginçtir, hala kazanma şansı yok değildir...
-*-*-
Bir çok yabancı yorumcuya göre Erdoğan’ın şansının hala yüksek olmasının birinci sebebi yarattığı korku çemberidir...
-*-*-
Herkes, şu anda fotoğraflarına da yansıyan ürkütücü bakışlarından ciddi anlamda korkar haldedir...
Bu korku çemberinin bir de ilginç sonucu olabilir... Mevcut anket sonuçlarına kadar yansıyan korku, eğer Pazar günü sandıkta duvarlarını kırarsa, ilk turda Kılıçdaroğlu’nun oy oranının yüzde 60’a ulaşması hatta aşması dahi sürpriz olmaz...
-*-*-
Erdoğan’ın hala kazanma şansından az da olsa söz ediliyor olmasının bir başka sebebi ise Kılıçdaroğlu’nun “cılız” karizmasıdır... Ya da karizmasındaki eksikliktir...
-*-*-
Cumhuriyet Halk Partisi'ni neredeyse 10 yılı aşkın süredir yöneten Kılıçdaroğlu, son altı aydaki çıkışını, son altı yılda gösterebilmiş olsaydı, bugün Erdoğan karşısına aday dahi çıkmayabilirdi...
-*-*-
Ancak tekrar edeceğim; şu açık bir gerçektir: Erdoğan kazanırsa, Türk demokrasisi, laiklik, adalet ve insan hakları mutlak anlamda kaybedecektir...
Bu yüzden, seçimin ilk turda bitmesi; aradaki farkın da Erdoğan’ın itirazına hatta taraftarlarının “ayaklanmasına” izin vermemesi gerekmektedir...
Birlikte izleyeceğiz!
Bu film 14 Mayıs Pazar akşamı bitecek mi yoksa 15 Mayıs Pazartesi sabahı Türkiye karışacak mı?
O başka bu başka mı?
Devlet Bahçeli’nin sözleri bir yana...
Büyükelçi’nin KKTC’de, “itfaiye aracı aldık, sağlık merkezleri yapıyoruz” gibi açıklamalar yapması, Meclis Başkanı ve bazı bakanlarla “sömürge valisi ve yerel işbirlikçileri” endamında gezmeleri öte yana...
-*-*-
Şu soruyu sormak isterdim...
Suriyeli ya da Afgan göçmenlerle ilgili “kovacağız” noktasından başlayan en sert çıkışları sergileyenlerle sözde “geri döndüreceğiz” diyen daha yumuşak ama sonuçta hep “ırkçı” tavırları sergileyenler; Kıbrıs’ta Türkiye’den getirilen ve hala gelmekte olan nüfusla Kıbrıslı Türklere ait siyasi iradenin gasbedildiğine inanıyor mu inanmıyor mu?
-*-*-
Yoksa o başka bu başka mı?
-*-*-
Bir soru daha:
Kıbrıs’ta “Türk etnisitesine dayanan” egemen ve eşit bağımsız bir devlet iddiasındaki Türk milliyetçiliği, çok daha masum “Kürt talepleri” konusunda ne kadar “objektif”tir?
-*-*-
Yoksa o başka bu başka mı?
-*-*-
Değil işte...
O başka bu başka değil...
Suriyeliler turist olarak ya da yaşamak için veya yaşamlarını kurtarmak için Türkiye’ye gelebilmelidir...
Türkiyelilerin Kıbrıs’ta turist olarak, yaşamak için veya iş yapmak için bulunmaları da veli nimettir...
-*-*-
Ama “geleceğime karar vermek” olmaz!
İrade gasbı başka bir şeydir!
-*-*-
Ne dersiniz?
Rumcu muyum, Kürtçü müyüm, Suriyeci miyim?
Yoksa dürüst bir yurtsever miyim?
Sizin gibi en azından!
Yorum yapmaya gerek yok... Emirhan Peker çizmiş... Ellerine sağlık...