Bu fırsat değerlendirilmeli

Yorgancıoğlu: “Güney’deki olumsuzlukları çözümün ertelenemez bir gereklilik olarak algılanması için bir fırsat olarak görüyoruz”

CTP Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, Güney Kıbrıs’ta yaşanan olumsuzluklar hoşlarına gitmese dahi, bunu, her iki tarafça çözümün ertelenemez bir gereklilik olarak algılaması için bir fırsat olarak gördüklerini belirtti.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası aktörlerin bu yeni süreçte daha aktif rol alması ve sonuca gidilmesini sağlayacak inisiyatifi üstlenmekten geri durmaması gerektiğini söyleyen Yorgancıoğlu, Türk tarafının da, bir an önce seyirci pozisyonundan çıkıp yeni dönem için yapıcı bir tutum takınarak hazırlıkları tamamlaması gerektiğini ifade etti.
CTP Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Güney Kıbrıs’ta gerçekleşen Başkanlık seçiminin ardından Birleşmiş Milletlerin gözetiminde Kıbrıs sorununa çözüm bulunması amacıyla sürdürülen müzakerelerde yeni bir dönemin başlatılacağının herkes tarafından bilindiğini belirtti.
Güney Kıbrıs’ta yaşanmakta olan ekonomik krizin aşılmasına ilişkin görüşme ve çabaların, müzakere sürecinde aksamaya yol açsa dahi, ciddi bir gecikmenin olmaması için ilgili bütün çevrelerin özen göstermesinin şart olduğunu dile getiren Yorgancıoğlu, Kıbrıs’ı çevreleyen ülkelerde yaşananlara bakıldığında, içinde bulunduğumuz dönemin son derece önemli gelişmelerin arifesi olduğunun açıkça anlaşıldığını kaydetti.

Özen gösterilmeli
Konu ile ilgili yapılan basın açıklamasının tam metni şöyle:
“Güney Kıbrıs’ta gerçekleşen Başkanlık seçiminin ardından Birleşmiş Milletlerin gözetiminde Kıbrıs Sorunu’na çözüm bulunması amacıyla sürdürülen müzakerelerde yeni bir dönemin başlatılacağı herkes tarafından bilinmekteydi. Güney Kıbrıs’ta yaşanmakta olan ekonomik krizin aşılmasına ilişkin görüşme ve çabalar, müzakere sürecinde aksamaya yol açsa dahi, ciddi bir gecikmenin olmaması için ilgili bütün çevrelerin özen göstermesi şarttır.

Kıbrıs’ı çevreleyen ülkelerde yaşananlara bakıldığında, içinde bulunduğumuz dönemin son derece önemli gelişmelerin arifesi olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Türkiye’de yıllardır devam eden Kürt sorununun çözümlenebilmesi için taraflar çok önemli bir inisiyatif üstlenmiş bulunmaktadır. Mavi Marmara baskınından sonra tamamen durma noktasına gelen Türkiye-İsrail ilişkileri İsrail’in özür dilemesi sonrasında yeniden gelişmeye açık bir hale gelmiştir. Güney Kıbrıs’ın ekonomik zorluğunun aşılması için sürdürülen görüşmeler sırasında yaşananlar Avrupa Birliği’nin Kıbrıs’a bakışını yeniden şekillendirmeye adaydır. Fransa Türkiye’nin AB sürecinde yeni başlıklar açılmasına yeşil ışık yakarken, Almanya Başbakanı Merkel Türkiye’ye karşı katı tutumunu ve söylemlerini yumuşatmıştır.”

Çözümün gerekliliği
“Adamızı çevreleyen denizlerde bulunan ve bütün Kıbrıslıların ortak varlığı olan hidrokarbon yataklarından çıkarılması olası doğal gazın Avrupa pazarlarına ulaştırılmasının en ekonomik ve güvenli yolunun Türkiye üzerinden olacağı genel bir kabul görmektedir. İsrail’in de dahil edilmiş olduğu bu konunun diğer bütün bileşenlerden bağımsız olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Dahası, Türkiye’nin ekonomik ve stratejik hedeflerinin Kıbrıs Sorununun çözümünü gerektirdiği apaçık ortadadır.
Tüm bu gerçekler ışığında yapılacak objektif bir değerlendirme, Kıbrıs sorununun çözülmemiş olmasının bölgesel istikrarsızlık yarattığı ortadadır. 2004 referandumunda Annan Planı’na evet diyen DİSİ Lideri Anastasiades’in Rum yönetimi liderliğine seçilmiş olması, çözüm dinamiğinin yeniden gelişebilmesi ve ada üzerinde yaşayan bütün halkların çıkarlarının gözetildiği bir çözüme ulaşılabilmesi için yeni bir başlangıç olarak değerlendirilmelidir.
Güney Kıbrıs’ta yaşanan ekonomik krizin etkilerinin giderek artacağı ve Kıbrıslı Rumlar kadar Kıbrıslı Türklerin de bundan olumsuz etkileneceği apaçık ortadadır. Biz bu krizi Kıbrıslı Rumların olduğu kadar kendi sorunumuz olarak da görmekteyiz. Bu yaşadıklarımız, küçük ölçekli ekonomilerin olumsuz gelişmeler karşısında direnme güçlerinin olmadığını bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Kuzey Kıbrıs olarak uluslararası hukuka dahil olmayışımız nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti yardımlarına rağmen, içinde bulunduğumuz ekonomik durum, aslında yıllardır Güney Kıbrıs’ın bugün geldiği durumdan çok farklı değildir.
İşte sırf bu koşullar dahi, adamızda karşılıklı kabul edilebilir bir federal çözüme duyulan gereksinimi bir kez daha ortaya çıkarmaktadır. Sadece adanın birleşmesi ve bizim de uluslararası topluma dahil olmamız değil, ekonomilerimizin de birleşmesi anlamına gelen çözümle yaratılacak yeni yapı, her türlü olumsuzluğa karşı daha dayanıklı ve hareket kabiliyetine sahip olunması anlamı taşıyacaktır.
Bütün bunları değerlendirdiğimizde, Güney Kıbrıs’ta yaşanan olumsuzluklar hoşumuza gitmese dahi, bunu her iki tarafın da çözümün ertelenemez bir gereklilik olarak algılaması için bir fırsat olarak görmekteyiz. Birleşmiş Milletler ve uluslararası aktörlerin bu yeni süreçte daha aktif rol alması ve sonuca gidilmesini sağlayacak inisiyatifi üstlenmekten geri durmaması gerekmektedir. Türk tarafı da, bir an önce seyirci pozisyonundan çıkıp yeni dönem için yapıcı bir tutum takınarak hazırlıklarını tamamlamalıdır.
Unutulmamalıdır ki, adamızdaki mevcut sürer durumu ancak ve ancak iki bölgeli, iki toplumlu ve toplumların siyasi eşitliğine dayalı bir federal çözümle değiştirmek mümkün olabilecektir. Çözümün adı, hem Kıbrıslı Türkler ve hem de Kıbrıslı Rumlar için federasyondur. Bunun dışında kalan bütün önermeler çözümsüzlüğün devamını talep etmekle eş anlamlıdır.” YD-TAK

Haberler Haberleri