BU GÜN, O GÜN MÜ?

Tamer Öncül

Çoğu tarihi olayın; kavramın, ilkenin içini boşalttığımız gibi, 8 Mart’ın da içini boşalttık yıllardır…

Üç kişiden fazla insanın sokakta yürümesine yasak getiren sıkıyönetim günlerinde ve 12 Eylül faşist darbesinden sonra bir kadına kırmızı karanfil vermenin bile suç sayıldığı günlerden geçip geldik bu günlere…
Yıllarca, emeği, emekçiyi, kadını aşağılamayı marifet sayanların, çiçekçilere para kazandırdığı günlere geldik…

Büyük ŞOVLAR ve nutuklarla içini boşalttıkları 8 Mart’ı kutlamak(!) için yarışıyor herkes şimdi…

Ellerinden düşürmedikleri IPOD’larına bir göz atsalar neyi kutladıklarını(!) anlayacaklar ama; onların derdi yalnızca ŞOV yapmak olduğu için bakmaya bile gerek duymuyorlar…

8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir fabrikada başlattıkları grevde  polisin işçilere saldırıp, onları fabrikaya kilitlemesiyle başlamıştı her şey.  İşçilerin fabrikaya kilitlenmesinin ardından çıkan(çıkarılan) yangında, fabrika önüne kurulan barikatlarla işçilerin kaçması engellenmiş; çoğu kadın 129 işçi öldürülmüştü (Bu olayı bilmeyenlerin, Sivas’taki benzer katliamı da bilmediklerinden / hatırlamadıklarından, adım gibi eminim)...

Bu katliamdan 53 yıl sonra, 26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde düzenlenen 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihinde tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak anılması önerisini getirir ve öneri oybirliğiyle kabul edilir. Ancak, 8 Mart tarihinin Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak anılması,  1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda gerçekleşir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, ABD'de ancak 1960'lı yılların sonunda gündeme gelir. Sonunda, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul eder.

Türkiye'de ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak anılmaya başlansa da, hemen yasaklanır ve 1975 yılına kadar sokağa taşınamaz.

Kıbrıs’ın kuzeyinde kadınlarımız (Yurtsever Kadınlar Birliği) BM’den önce davranıp; ilk kez 1977 yılında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü anar.

12 Eylül 80 faşist darbesi, tüm ilerici örgütlere yaptığı gibi kadın örgütlerini de kapatır; 1 Mayıs’la birlikte 8 Mart’ı da yasaklar… Ve 4 Yıl boyunca, kitlesel anmalar yapılamaz… 

Ardından gelen Özalist anlayışla bütün değerler gibi 8 Mart’ın da içi boşaltılmaya çalışılır…

“Kadınlar çiçektir, onlara çiçek verelim… Onlar anamızdır, karımızdır, bacımızdır; fedakâr ve cefakârdırlar; bu yüzden onlara iyi davranalım”  boyutuna indirgenmiş bir 8MART, O GÜN MÜDÜR?..

Ortada kutlanacak(!) bir şey olmadığının; bu günün bir ANMA, ezilen, sömürülen, ötekileştirilen kadınlarla dayanışma günü olduğunun ayırdında olmayanların yapmacık şovlarına/kutlamalarına suç ortaklığı yapmayın lütfen… 

Çünkü BU GÜN, O GÜN DEĞİL…

 

AY YÜZLÜ KADIN

Tombul göbeğinin parçası sanırdım
avludaki beyaz mermer tekneyi.
Duru yüzünü,
çamaşırların üstünde tüten
ılık dumandı boyardı bir gün;
diğer gün, hamur teknesinden
uçuşan unlar…
Şakaklarında
zonklayan ayaz parlardı;
tombul Ay eskisi gerdanı süslerdi,
çook çocuklar büyüttüğü koynunu…
Hiç kolyesi olmadı nenemin
HERİF’inin arsız diş izlerinden başka…
İnce bilekleri çıplak,
mayalanmış avuçları gibi
kabarıktı yüreği…
Arada bir ördüğü saçları okşardı
utangaç yanaklarını;
Kuruyan, ağzının kenarında
hüzünlü gülüşüyle
hastalığı kadar ŞEKERDİ
O Ay Yüzlü Kadın…

25-01-2011