Şimdiki hükümet üç ortaklı azınlık hükümeti; dışardan üç bağımsız milletvekili destekli… Yani şeklen altı ortaklı çünkü üç bağımsız milletvekilinin ayrı ayrı fikrini sormadan, isteklerini yerine getirmeden, onaylarını almadan hükümetteki diğer üç ortak siyasi parti icraat yapamaz…
Genel görüntü bu ama işin gerçeği böyle değil… İki milletvekilli YDP, mecliste iki ayrı irade; Zaroğlu kendi bildiğini okumakta, Başbakan Saner de hükümete desteğinin sürmesi için ricacı… Dolayısıyla, hükümet ortalığında aslında Zaroğlu da ayrı bir ortak…
Üç milletvekilli DP üç parça… Başkan Ataoğlu’nun diğer iki milletvekili olan Denktaş ve Çağman ile arası bulanık değil, fırtınalı… Denktaş – Çağman ilişkisi sakin ama bir ve aynı değiller; Çağman tahammül edebildiği yere kadar Denktaş ile benzer hareket ediyor, tahammül edemediği noktada da kendi kararı ile devam ediyor… Yani belli ki DP iki-buçuk parça…
UBP? Saner, Sucuoğlu, Taçoy… İlk elden üç parça… Ruhani lider Eroğlu cephesinde görülen Taçoy, farklılaşmaya başladı çünkü Eroğlu kızı baskın olmaya başladı… Kendinden sürgün Özgürgün ayrı parça, her konuştuğunda UBP paramparça… Atun atağa kalkmak istiyor, AKP ile de buzları kırmak istiyor; ilahiyat eğitimi için yaptığı girişimin misyonu bu… Meğer Eğitim Bakanının da haberi yokmuş… Yani Atun altıncı parça… Eski Sağlık Bakanı Pilli, kim ne derse desin, intikam peşinde, yedinci parça… Dokunulmazlığı kaldırılmış olan Çaluda demir çiğner; pusuda bekliyor, partisini köşeye sıkıştırmakta tereddüdü yok… Hasipoğlu Genel Sekreter oldu ama gözü halen Dış İşleri Bakanlığında; punduna getirme çabasından caymış değil… Berova ne bakan olabildi ne de Genel Sekreter; pek öyle kuzu kuzu hükümeti destekleyecek değil. Ünal Üstel bakanlık karşılığında parti başkanlığı iddiasında vazgeçti diye görenler yanılıyor; eşref saati bekliyor, aday olmazsa kriz çıkaracak talepleri var… Zorlu Töre her göreve aday, hiçbir göreve ulaşamamış; Parti başkanlığına adaylığını açıkladı bile ve Başbakan Saner’e ver yansın ediyor. İskele milletvekilleri Çavuşoğlu ve Sennaroğlu birbirleriyle uyumsuz milletvekilleri; çatışmalı dense yeridir. Daha da uzar gider bu parçalar… UBP’nin her milletvekili kendince bir parçadır ve hükümetin ensesinde Demokles’in Kılıcı gibi durmaktadır.
Hükümet ortağı partilerin kendi iç yapıları böyle iken, birbirleri ile ilişkileri nasıl?! Daha iyi değil… DP-YDP ilişkileri gergin… UBP’nin iki ortağı ile uyum sıkıntısı var, meclis grubunu rahatsız eden konular var ama Başbakan Saner devekuşu modunda; onun derdi seçim tarihini olabildiğince ileri atabilmek için ortakları ile olan uyum sorununu saklamakta…
İç yapısı böyle olan bir hükümetin, Kuzey Kıbrıs’ın sorunlarına odaklanması olası değil… Derdi kurultay olan, korkusu genel ve yerel seçimler olan bir Başbakan’ın Kuzey Kıbrıs sorunlarını çözmek için konulara yoğunlaşıp, çözümlemeleri kavrayıp vaktin de ve doğru uygulaması olası değil… Hükümetin her bakanı Ankara yolcusu, çok da gerekli olmasa bile her biri kendini Türkiye hükümetindeki muhatabı ile imza töreni fotoğrafı içinde görmeye ve göstermeye çalışıyor. Hade bu neyse ne de Fuat Oktay ile de görüşmek ve haberini anında medyada yaymak da ne oluyor?! Fuat Oktay’ın muhatabı Başbakan Saner; yetiştiren muhataplık alıyor… Hepsi de Saner’e gizli-açık rakip… TC Lefkoşa Büyükelçiliği bu randevuları ayarlamaya çalışmaktan yorgun, Fuat Oktay bu göstermelik fotoğraflar için zaman ayırmaktan sıkıntılı… Ama Başbakan Saner’in bakanları kendi özel misyon ve vizyonları için onları rahat bırakacak değil… Kaç yazar Kuzey Kıbrıs’ın sorunlarını çözmeye uğraşmak, hem sırası da değil; şimdi sırada, yaklaşan UBP Kurultayında başkanlık dahil, bir köşe taşı tutmakta, gelecek seçimlerden kişisel olarak muzaffer çıkmakta… Onlar için; hükümetin bireyleri için…
Ekonomi her gün kötüleşiyormuş, sektörler her gün vurgun yiyormuş; halk geçim derdinde ve yarınından umutsuz imiş; kusura bakmasınlar ama hükümet bu ara kendileri ile ilgili konulara zaman ve enerji ayırabiliyor. Pandemi koşulları her şeyi zora sokuyormuş; kusura bakmasınlar ama onun zorluklarını alt etmesi gereken hükümet bu aralar kendi özeli ile yoğun… On bir üyeli hükümet içerde on bir parçalı, dışardan yirmi sekiz parçalı… Kendisi yardıma muhtaç… Yani halk ve ekonomi için sorunların ana kaynağı aslında hükümetin kendisi… Turizm, üniversite, ticaret, sanayi, tarım, hayvancılık, inşaat, esnaf, ulaştırma sektörleri ve esnaf dert küpü… Özel sektör çalışanı işi-aşı varsa güvencesinin derdinde, işsiz-aşsız ise yaşam kavgasında… Hepsinin gözü sorunları çözmesi gereken hükümette, hükümetin üyelerinde… Onların gözü ise başka tarafta… Üç ortak üç maymunlar; dışardan destek veren üç bağımsız milletvekili de diğer üç maymunlar… Bunların kendine faydası yok; kendilerine fayda bir yana zararları var kendilerine… Ama hükümetteler ve hükümette kalmaya da azimliler ve genel seçimi de ne kadar geciktirebilirlerse o kadar mutlu olacaklar; seçimlerin ufku onlara iyi görünmüyor. Ama, arkalarına Türkiye’nin bir ayağı çukurda AKP hükümetini almışlar, onlardan kişisel hırsları için umut yakalamaya çalışıyorlar… Kuzey Kıbrıs halkı da derdine yansın…
Söz Kuzey Kıbrıs’ın yurtsever insanına ve muhalefet partilerine; bu makus talihi değiştirme gücüne sahip olanlara… Yüzlerini birbirlerine dönerlerse, döndüklerinde birbirlerine bakarlarsa, baktıklarında birbirlerini görebilirlerse, görebildiklerinden geleceğe dair hedefleri birlikte okuyabilirlerse, okuduklarını birlikte hayata geçirmek için el-ele omuz-omuza olurlarsa, kurtuluş var… Değilse, yok olmak tehdidi var… O kadar kesin… Çünkü KKTC, AKP’nin 2023 seçimlerinde başarılı olmak için kendi milliyetçi muhafazakar siyasetleri için kullanmak isteyeceği bir unsur olacaktır. Ve KKTC’deki taşeronları ile başarabilir; taşeronlar da sonunda ırgat olacağını göremedikleri için…
Bu hükümetin kendine faydası yok, Kuzey Kıbrıs halkına ise zararı var; halkın demokratik gücü zararın neresinden dönülürse kar olduğunu ispatlayacaktır.