Bu karar, ülke turizmine ağır darbe vurabilir

Ödül Muhtaroğlu

Güney Kıbrıs Hükümeti, Güneyde konaklayan turistlerin, 31 Ağustos tarihinden sonra, Yeşil Hat üzerinden Kuzey Kıbrıs’a günübirlik geçişini engellemek için, KKTC’ye tur düzenleyen operatörlere, turist getirdikleri için sağladıkları teşvikleri keseceğini duyurması, ülkemizde hayal kırıklığı ve tepkilere yol açtı.

Bu bağlamda, Avrupa’nın önde gelen tur operatörlerinden İngiliz TUI’nin yerel ortaklarına gönderdiği bir e-posta ile bu durumu acentelere bildirdiğini ve bu gelişmenin ardından Güney’deki turizmciler, Kuzey Kıbrıs’a tur düzenleyemeyeceğini, Kuzey’ deki meslektaşlarına da bildirdi.

Sektör temsilcileri alınan bu karara büyük tepki gösterdiler. Sektör temsilcilerine göre, Güney Kıbrıs Yönetimi’nin, Kuzey Kıbrıs’a günübirlik geçen turistleri engelleme girişimleri, Yeşil Hat Tüzüğü’nde yer alan serbest dolaşım maddelerine de aykırıdır.

Bu karar sonrasında, yerel rehberler(Türk ve Rum) de olumsuz etkilenecektir. Turizmden hayatını kazanan insanlara zarar verecek bu uygulamadan vazgeçilmelidir.

Bu Ada’ya gelen turistler, her iki bölgeyi de serbestçe ziyaret etmelidir. turistlerin seyahat özgürlüğünün, serbest dolaşım haklarının kısıtlanması insan haklarına da aykırıdır.

Alınan bu karar, özellikle Kuzey Kıbrıs’taki hizmet sektörünü, restoranları, çarşıları ve müzeleri çok olumsuz etkileyecek, turist sayısı ve turizm gelirlerini azaltacak, ülke ekonomisine zarar verecektir. İşletmelerin gelirlerinin azalması, hem onları zayıflatacak, işçi çıkarmalarına ve vergi gelirlerinin de düşmesine yol açacaktır.

2023 yılında, Kuzey Kıbrıs’a, 3 milyon 53 bin Kıbrıslı Rum haricinde, 2 milyon 158 bin de  yabancı turist geçmişti. Kabaca hesaplarsak, 2 milyon 158 bin kişi, ortalama 25 Euro harcasa, toplamda yaklaşık  54 milyon Euro, yani bugünkü kurlarla yaklaşık 2 milyar TL yapmaktadır. Bu para da, bizim çarşılarımızda, piyasamızda harcanmaktadır.

Bu olay, toplumlararası güveni ve siyasetçiler arasındaki yakınlaşmayı da olumsuz etkileyecektir. Oysa iki toplum arasında hoşgörü ve barış iklimine ihtiyacımız vardır.

Güney Kıbrıs Hükümeti, bu yanlış girişiminden vazgeçmelidir. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler yetkilileri de, soruna kayıtsız kalmamalı, Yeşilhat tüzüğünün işleyişine, kişilerin serbest dolaşımına zarar verecek adımları engellemeli ve bahse konu soruna çözüm bulunması için inisiyatif almalıdır.

 

Güney Kıbrıs’ın, Kuzey Kıbrıs’ ta inşaat yatırımı yapan yabancılara ve Kıbrıslı Türk yatırımcılara yönelik baskı ve tutuklamalardan sonra, turistlerin Kuzey’ e geçişi ile ilgili bu kararı alması, 2 toplum arasındaki ekonomik işbirliği fırsatlarına da zarar vermektedir.

Bu tür olumsuz kararlar, Kıbrıs’taki halklar arasındaki yakınlaşmaya, kültürlerin kaynaşmasına ve toplumlararası görüşmelere de zarar verir.

AB, vatandaşı olan Kıbrıslı Türklerin ekonomik ve sosyal anlamında zarar görmesini engellemeli,  yeni izolasyonların oluşmasına ve barış sürecine zarar vermesine engel olmalıdır.

Hükümet yetkililerinin konu ile ilgili yaptığı , ‘’Turizm, siyasete kurban edilemez, ‘’ ‘’Bu karar kabul edilemez. Ekonomimizi batırmaya çalışıyorlar ’’ şeklindeki açıklamalar doğru olsa da, yeterli değildir. Bu tür açıklamalar sözde kalmamalı, eyleme dönüşmelidir.

Hükümet ve Turizm Bakanlığı, sektör temsilcileri ve sivil toplum örgütleri ile birlikte hareket etmeli, Güney Kıbrıs’taki muhatapları turizm örgütleri ve işletmeleri ile istişare ve işbirliği halinde bu kararın kaldırılması için mücadele etmeli ve baskı unsuru oluşturmalıdır.

Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı, 2 toplumlu komiteler vasıtasıyla ve liderler düzeyinde, Güney Kıbrıs Hükümeti ile irtibata geçmeli ve Birleşmiş Milletler’ i de devreye koyarak, alınan bu haksız karardan vazgeçilmesi için, gerekli istişare ve kulisleri mutlaka yapmalıdır.

Güney Kıbrıs, BM parametreleri çevresinde görüşmelere başlayabileceğini açıklıyor. Ayni zamanda ise, Kuzey Kıbrıs ekonomisini zora sokacak adımlar atmayı sürdürüyor. Kendisini de çözüm isteyen taraf olarak Dünya’ ya göstermeye çalışıyor.

Son zamanlarda, KKTC’deki İnşaat sektörüne, Üniversitelere ve şimdi de Turizm alanına yaptığı hamleler, bu sektörlere zarar vermek içindir.

Güney’ den bu hamleler gelirken, bizim ise, BM parametreleri çerçevesinde görüşmelerden ve diyalogdan kaçınan taraf pozisyonunda görülmemiz, uluslararası arenada ve diplomasi de bizi zora sokmaktadır.

Bu bağlamda, BM parametrelerinden ve görüşmelerden uzaklaşmamız, aslında geçmiş deneyimlere baktığımız zaman, hem Annan Planı, hem de Crans Montana'da çözümden kaçan Güney Kıbrıs tarafının, samimi olmadığı halde, sanki de çözüm isteyen tarafmış gibi algılanmasına yol açmaktadır.

BM ve AB, bu konuda hassas davranmalı ve yaşanılan gelişmelerden ve Kuzey Kıbrıs ekonomisine zarar verecek adımlar atan Kıbrıslı Rumların haklı olduğu anlamını çıkarmamalıdır. Zira Kıbrıs Türk halkı geçmişte çözüm istediğini defalarca ispatlamıştır.