Sorunlarla, sıkıntılarla dolu bir eğitim-öğretim yılının ilk dönemi tamamlanmak üzere… Perşembe günü karneler alınacak…
Karne, her dönem sonunda öğrenci ve veliyi bilgilendirme amaçlı verilen, öğrencilerin derslerdeki başarı durumlarını gösteren belgedir.
Ancak hemen şunu söylemeliyim ki, karne sadece öğrenciye ait değildir… Karne, aynı zamanda anne-babanın performansının da göstergesidir... Yalnızca bunlar da değildir… Karne, bir bütün olarak eğitim sistemimin bulunduğu düzeyin göstergesidir…
Karne, anne-babanın tutum ve davranışları, çocukla kurduğu iletişimin ve ilişkinin niteliğini, karne sahibi öğrencinin olduğu kadar, anne-babanın, öğretmenin ve bir bütün olarak eğitim sisteminin de başarı ve başarısızlığını göstermektedir.
Karnenin neleri gösterdiğine şöyle bir bakalım:
Karne; anne-baba olarak bizlerin, en başından çocuğumuzu yetiştirirken kendi sorumluluğunu bilecek, ödevini, dersini sahiplenecek bir çocuk olması için ortaya koyduğumuz performansı gösterir…
Onlar için en iyi şeyleri istediğimiz kesindir de okullarını seçerken onların özelliklerini, yeterliliklerini değerlendirdik mi? Yoksa kendi hırslarımızın kurbanı mı olduk? İkilemindeki verdiğimiz ya da veremediğimiz doğru kararları gösterir…
Onlara gerçekten bir çocuk, bir genç gibi mi davrandığınızı, yoksa o özel ders senin, bu dershane benim diye yarış atı gibi koşuşturtup, “defterini, çantasını, kıyafetini, cep telefonunu, bilgisayarını, cebinden harçlığını ve özel ders parasını ihmal etmedik, daha ne yapacaktık” tutumlarınızdan hangisini yerine getirdiğinizi gösterir…
Onlara zamanında öğretmen yollayıp-yollayamadığımızı, nitelikli bir eğitim ortamı hazırlayıp-hazırlayamadığımız, ders kitaplarını, öğretim programlarını ve diğer ders araçlarını temin edip etmediğimizi gösterir…
Onlara grup çalışması, arkadaşlık, işbirlikli öğrenme, sağlıklı sosyal ilişkiler kurabilen birey olmayı mı? Yoksa “nasıl kolej sınavını” kazanacağını, sorulan sorulara istenen yanıtları vermesi için nasıl ezberlenmesi gerektiğini öretip, öğretemediğimizi gösterir…
O karne; sadece o öğrenciye ait değildir… O karne; anne-babanın, öğretmeninin, daire müdürünün, eğitim bakanının kısacası bir bütün olarak eğitim sisteminin karnesidir…
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Z - Kitaplar
“Z–Kitap” kavramı, eğitim teknolojindeki gelişmenin ortaya çıkarttığı, ses, grafik, video, animasyon, benzetim, etkileşimli oyun gibi unsurlar “zenginleştirilmiş kitap” anlamında kullanılıyor…
Ancak kimileri tarafından da Z-kitapların; mutlaka bir enerjiye (pil) ihtiyaç duymasının ortaya çıkardığı olumsuzluğun yanı sıra kitap okumanın keyfini, kitapla duygusal bir bağ kurmanın kazandırdıklarını ve onun zihnimizde yarattığı etkiyi yaratamayacağını vurgulamaktadır…
Ben de Z-Kitapların, her an elimizin altında bulunan başucu kitaplarımızın bize verdiği hazzı verebileceğini sanmıyorum ama ne kadar dirensek de sonunda teknolojiye yeni düşeceğimiz aşikardır…
ANLAYANA - GÜLMECE
At ve Eşek
Bir at ve eşek, belirli bir zaman için insanların arasına katılıp orada yaşadıklarını birbirlerine anlatmaları için anlaşırlar ve farklı yönlere doğru giderek birbirlerinden ayrılırlar. Anlaştıkları gibi belirli bir süre sonra ayrıldıkları noktada buluşurlar. Perişan halde geri gelen at dayanamaz ve hemen söze başlar:
- Ben, gittiğim yönde bir grup insanla karşılaştım. İlk anda beni aralarına almak istemedir ama sonra at olduğumu anlayınca beni hemen aralarına alıp bütün işlerini bana yaptırdılar. Perişan ve yorgun bir halledeyim...
Bunun üzerine eşek, keyifle gülerek yanıt verir:
- Ben de gittiğim yönde bir grup insanla karşılaştım. Karşılar karşılaşmaz güçlü ve gür bir şekilde “aaaiiiii, aaaaiiiii” diye konuşmaya başlayınca beni hemen aralarına aldılar. Bir süre sonra da başkan seçtiler. Bu nedenle çok rahat bir zaman geçirdim… Etrafımdaki herkes bana iyi görünmek için çabalayıp durdu… Ben ise sadece “aaaiiii, aaaiii” diye bağırıp durdum…
- Nasıl olur? Senin eşek olduğunu anlamadılar mı?
- Valla yarısı anladı da, diğer yarısına bir türlü anlatamadı?
BURAYA DİKKAT
Kolej Giriş Sınavı
Kolej Giriş Sınavları’nın birinci basamağı olan KGS-1 geçtiğimiz Cumartesi günü yapıldı… 1522 öğrencinin girdiği sınav, geçmiş yıllarda yaşanan tartışmalardan uzakta, sınavın uygulanması ve sonuçlandırılması açısından herhangi bir sıkıntı ve sorun yaşanmadan tamamlandı… Bu konuda görev alanların büyük bir titizlikle çalıştığı açıklıkla görülüyor…
Ancak yine de ilkokul sonrasında yapılan bu sınavın öğrenciler üzerindeki olumsuz etkisi kendini gösterdi… Yine heyecandan titreyen, mide rahatsızlıkları, uykusuzluk, baş ağrısı gibi fizyolojik rahatsızlıkların yanında 11 yaşındaki öğrencilerin psikolojilerin bozulmasına neden oldu…
Öğrenciler üzerinde yaşanan bu psikolojik baskının nedenli büyük boyutlarda olduğunu daha iyi anlamanız için bana ulaşan bazı değerlendirmeleri sizle paylaşmak istiyorum.
Sınava hazırlanan öğrencilerin “Bu sınavı kazanamazsan ne olur?” sorusuna verdiği yanıtlardan bazıları:
- Kazanmayacağımı bilirim ama annem bana kazanacaksın diyor…
- Benim için dünyanın sonudur. Mutlaka kazanmam lazım…
- Kazanamadığımı kimseye söyleyemem, ne arkadaşlarıma ne de öğretmenime…
Çok, çok kötü olur… Lazım kazanayım