Sosyal medya son zamanlarda siyasetçiler arasında da son derece popüler.
Dünya liderleri sırf sosyal iletişim alanları için iletişim danışmanları tutuyor. Facebook, twitter, youtube gibi sosyal paylaşım siteleri üzerinden gönderdikleri mesajlar konusunda profesyonel çalışıyorlar.
Küresel iletişim yöntemlerine dahil olan bizim siyasetçiler de sosyal medyadaki paylaşımlarıyla gündem olmaya, bu alandaki tartışmalarıyla gündem yaratmaya başladılar.
Tabii ki bizimkilerin ya da Türkiye’de twitter ve facebook’u aktif kullanan siyasetçilerin önemli bir bölümünün böylesi bir profesyonel yardım almadığı ortada.
Yine de gelişen iletişim yöntemlerine dahil olduklarını görmek daha geniş çerçevede ve daha dokunulur düzeyde paylaşıma geçtiklerini izlemek sevindirici.
Kudret Özersay’ın geçtiğimiz gün “sizi bilmem ama bu meclis beni temsil etmiyor” twitti sonrasında ortaya çıkan tartışma ortamı aslında sosyal paylaşım alanının da ne kadar güçlendiğini ve siyasetin içine girdiğini ortaya koyuyor.
Mesela yapılan araştırmalarda Türkiye sosyal medyayı en çok kullanan 4üncü ülke. İlk sırada ilginç bir şekilde Amerika, İngiltere, Fransa gibi ülkeleri çok gerilerde bırakan İsrail var!
Amerikan Başkanı Barack Obama ise sosyal medyayı en etkili kullanan siyasetçi olarak çoktan tarihe geçmiş durumda. Obama zorlu başkanlık yarışını neredeyse sosyal medyadaki aktif çalışmalarıyla kazandı.
Bu süreçte medyaya yansıyan son derece çarpıcı sonuçlar var;
Örneğin 1 buçuk milyon bağışçıdan 200 milyon dolar topladığı açıklanan Obama, 850 bin takipçisini sosyal medya aracılığıyla cezp etti, haberlere göre.
Google Obama için takipçileriyle doğrudan soru cevap yöntemiyle iletişim kurduğu bir program geliştirdi.
Aynı programın Türkçe versiyonunu ise Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için hazırladı.
Liderler sadece sosyal medyada mesajlarını paylaşmakla kalmıyor artık doğrudan iletişime geçiyorlar.
Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül sosyal medyayı en etkili kullanan dünya liderleri arasında ilk 10’da gösteriliyor.
Dün akşam bu yazı yazılırken Gül’ün sadece twitterde 1,121,092 takipçisi vardı!
Gelelim, Cumhurbaşkanlığı Özel Temsilcisi Kudret Özersay’ın twittlerine;
“Bu meclis beni temsil etmiyor” ifadeleri mecliste ağır eleştirilere ve yoğun bir gündeme neden olup, Cumhurbaşkanlığını temsil eden bir kişinin sorumlu davranması, özür dilemesi ya da istifa etmesi gerektiği söylenmeye başlayınca Özersay, akşam saatlerinde paylaştığı twittlerinde de görüşlerinin Cumhurbaşkanlığı’nı değil, bir aydın olarak sadece kendisini bağladığını yazdı.
Yani özür dilemedi.
Dahası son derece de aktif şekilde yazdıklarının paylaşıldığına dair mesajlar aldı. Yani aslında başarılı bir sosyal iletişim kurdu.
Ancak Özersay her ne kadar Cumhurbaşkanlığı ile ilgili değil dese de bu tartışmada öne çıkan, aslında Saray erkanıyla hükümet kanadı arasında perde gerisindeki hesaplaşmanın izleri.
Özersay’a en hızlı ve sert yanıtlardan biri Dışişleri Bakanı Özgürgün’den geldi. Daha önce Cumhurbaşkanı tarafından “Özgürgün laletayın biri değil” şeklinde paylanan Özgürgün’ü Cumhurbaşkanı bu kez de yanıtlayacak mı bilinmez ancak doğal şartlarda medya önünde ya da değil, bu raundun daha sert geçmesi beklenebilir.
Zira Özgürgün, Özersay’ı sorumsuzlukla suçlayarak istifaya davet etti.
Şüphesiz ki sadece meclise yönelik sözleri değil, önceki twittlerinin de Özgürgün’ü kızdırdığı düşünülebilir.
“Dibe vurmadan yukarı itemezsin kendini, elde kalan devletin bütüncül dönüşümü ancak bunla mümkün, biraz cesaret ve kendine güven gerek... Mevcut siyasi aktörlerle bütüncül bir dönüşüm mümkün değil, 2002’de Türkiye'de siyasette yaşanan devrim benzeri bir momentum elzem ...” sözleri de yine Özersay’a ait.
Burada muhalefete de bir gönderme olmakla birlikte temel sözlerin aslında mevcut iktidara olduğu açık.
Saray erkanıyla hükümet kanadı arasında son dönemlerde depreşen duyguların da bundan farklı olduğunu söylemek zor.
Özersay, kendi düşüncelerini paylaşırken sadece toplumun değil, belli ki Cumhurbaşkanı’nın da duygularına tercüman olmuş!
Bunun ilerleyen günlerdeki etkilerini göreceğiz. Ama özellikle altını çizmekte fayda var;
Özersay’ın söyledikleri aslında toplumun neredeyse tamamının duyguları. Yapılan araştırmalar zaten toplumun siyasetçiye yönelik duygularını ortaya koyuyor. O yüzden şimdi sırayla Özersay’ı sadece paylamak, toplum için çok da bir şey ifade etmiyor.
5 yaş grubu gibi itişip kakışan, kavga ortasında elma yiyen, bardak savuran, gülüşen, kendini parodi sahnesinde sanan milletvekilleri artık toplumun tahammül sınırını zorluyor.
Eylemin başarısı aldığı sonuçla ortaya çıkar. Toplumun beklentisi kavga çıkarmak değil, sonuç üretmektir.
Gerisi gösteriden öteye gitmez. Ne yazık ki, TDP’nin kürsü eylemi de bunun ötesine geçemedi.
UBP’li vekillerin hırsla yaptıkları ise utancın en büyük örneğiydi.
O yüzden her şeyden öte belki de ilk kez Özersay’a yürekten katılıyorum.
Bu meclis beni de temsil etmiyor.
Utandırıyor!!!