Bu neyin gezisi?

Yıllardır  hiç yapılmamış  bir etkinlik, yüksek bütçeli bir harcama ve bir o kadar da sorumlu insanın gerektiği büyük bir organizasyon.. Neden?

FEMA

Ne tatilini ne ikramını istemedik ki biz.. talep edilmeden lütfeder gibi önümüze sunulan “Çanakkale Gezisi” adı altındaki programın, yüzlerce, binlerce gence ne amaçla sunulduğunu hiç düşündünüz mü?  Yıllardır  hiç yapılmamış  bir etkinlik, yüksek bütçeli bir harcama ve bir o kadar da sorumlu insanın gerektiği büyük bir organizasyon.. Neden?

Biz istemedik kiii….  İSTEMİYORUZ… ama okul idarelerinde bir telaş, emir büyük yerden gelince uymamak olmaz. Nasıl bir hiyerarşi içindeyiz anlayın artık.. Sorgulanmadan, nedeni düşünülmeden.. belki de düşünülse de umursanmadan uygulanan bir emir…

Gidilecek yerin bilgileri  son dakika belli olan bu geziye giden öğrenciler, çok da hijyen olmayan tesislere yerleştirildi. Kendileri ile az yaş farkı olan görevlilerin sorumluluğunda, büyük baskı altında 3 gün geçirerek, gezmek değil resmen sıkıyönetim uygulanan bir programın içinde sürüklenip gittiler. Kız erkek ortak yapılmayan bu gezide, yolda yürürken karşıdan gelen kızlara bile bakmanın yasak olduğu bu sözde tatil günlerinde, ABİlerin ABLALARIN sert uyarılarına maruz kalan gençlerimiz, kendi aralarında bile odalarının önlerine çıkıp sohbet etmeyi bırakın, odalarının içinde bile özel alana sahip olamadılar. Gece yarısı olur olmaz vakitlerde odalarına girip kontroller yapılarak huzursuz edildiler. Kendi odalarında bile rahat bırakmayıp, kıyafet zorunluluğu var deyip  oda içindeki giyeceklerine karıştılar. Günümüz toplum yapısına uymayan akıl almaz bir düşünceye sahip kişilerin idaresinde geçen 3 günlerinde bu gençlerin karşı cinsle göz teması kurmasını bırakın, camdan bakarken görülme ihtimallerine karşı otobüsün camlarından taraf oturmalarına bile izin verilmedi. Şehitler için sela okutulurken uyuyakalan küçük yaştaki öğrencileri sandalyelerde bekletip odalarına gitmelerine izin verilmedi, yaşananlar ne uydurma ne de abartmadır. Öğrencilerin ağzından aktarılan bunca örneği nasıl göz ardı edip hiçbir şey olmamış gibi suskun kalınabildiğine hayret ediyoruz. .

Dini duyguların, milli duyguların empoze edilmesinin hedeflerinde olduğunu  defalarca yazdık zaten, buna bir de, oradaki SIKIYÖNETİM i  andıran davranışlarını eklersek , geziyi düzenleyen sorumluların, bizlere bakışı çok aşikar şekilde belli oluyor.  “Eğitilmesi gereken yoldan çıkmış kalabalıklar….”  Bu muydu yaşaması gereken gençlerimizin?

Bize yakışır mı bu duruma düşmek? Akıllanmadık mı daha? AKP’nin güdümünde burayı evire çevire istediği gibi yönetecek hale getiren tüm sorumlular… sizleri tebrik ediyorum.. KKTC Hükümeti olarak başta Eğitim Bakanı olmak üzere etkisi yetkisi olan tüm sorumluları da canı gönülden tebrik ediyorum.. Okullarımızda yıllardır sürdürdüğümüz Laik eğitimin çömesi için güç birliği yapmanızın meyvelerini alacağınızı sanıyorsanız, daha çook beklersiniz. Gençlerimiz kendinden emin, güçlü karakterli ve dış baskılardan etkilenmeyecek kadar kendini bilen sağlam bir nesil. Dünyayla aynı gündemi takip edip yaşayan gençler hafife alıp küçümsemeye kalkmayın sakın.

Her şeyi yapmaya uygun kanunsuz bir adada yaşayabiliriz, yönetenlerin el altından çevirdiği işler su yüzüne çıktığında bile ertesi gün unutabilecek balık hafızasında olanlar da olabilir aramızda ancak gençlerimize SIKIYÖNETİM uygulayıp zorla empoze edilmeye çalışılan ideolojilere kesinlikle tahammülümüz yoktur. Yapmayı planladığınız şey her ne ise bundan tez vakitte vazgeçip  bundan sorumlu olan herkesin, koltuklarını da terk edip gitmesini bekliyoruz.


Gençlerimizi gönderdiğiniz gezi kamplarında otobüsten iner inmez onları kapı girişinde  karşılayan ilk görüntü işte budur!!!!

Bunu mu onayladınız eğitim kampı olarak gençleri göndermeye?

Yoksa her sabah gün doğmadan namaz vaktini hoparlörle anons eden sesleri duymaya mi gitti yüzlerce genç öğrenci Çanakkale’ye?

Çanakkale Destanı yerine 15 Temmuz Destanı ile yoğurup beyinlerini mi yıkamayı planlıyorsunuz kademe kademe?

Biz elimize kalemi bu kelepçeleri çizmek için değil, özgür geleceğimizi çizmek için aldık.

Kalemin arkasındaki silgi ile özgür irademizi silip “kul” eğitimi ile sorgusuz itaat etmemiz için böyle gezilerle bizleri tavlayabileceğinizi sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz. Ne sıkıyönetim uygulamalarınızla, ne de bedava gezilerinizle gözümüzü boyayamazsınız. Vazgeçin sinsi planlarınızdan, bunu uygulayabileceğiniz kimliksiz kalabalıklar yok karşınızda!!!


MOR KİTAPLIK

UYANIŞ

Yazar: Kate Chopin
Çevirmen: Necla Aytür
Yayınevi :Zeplin Kitap

Uyanış 1899'da ilk olarak yayımlandığında evlilikte kadının sadakatini dürüst bir biçimde ele aldığı için okurları fazlasıyla sarsar. Viktorya dönemi romanının değer yargılarına alışmış sıradan okur, Chopin'in sunduğu cüretkâr kadın portresiyle âdeta şaşkına döner. Boğucu evliliğe sığmayan kalıbı ve tutku dolu fiziksel aşkı evinin sınırları dışında araması Uyanış'ın kahramanının ayrıksı konumuna işaret eder. Gerçekçi anlatısı, keskin toplumsal eleştirileri ve psikolojik çetrefilliği ile roman, Faulkner ve Hemingway'in ayak seslerini duyururken, yazarın Wharton ve James gibi çağdaşlarını da yankılar.

"Bayan Pontellier öyle başkalarına içini döken kadınlardan değildi; o güne gelinceye kadar yaradılışına ters düşen bir özellik olmuştu bu. Çocukken bile kendi küçük yaşamını tümüyle kendi içinde yaşamıştı; daha çok küçükken içgüdüleriyle yaşamın ikili niteliğini kavramıştı: Dışta kurallara uygun bir varoluş biçimi, içte bunları sorgulayan bir yaşam."
(Tanıtım Bülteninden)

Dergiler Haberleri