• Öyle görünüyor ki nüfusu çok yerleşim birimlerinde şömine-soba’ya yasaklama getirmek gerekecek
Hava kirliliğinden sözedelim dedik, daha büyük bir tehlikeyi gördük; ağaç katliamı…
Son bir hafta içinde medya ve sosyal medyaya yansıyanlar, şömine-soba kullanımının, orman varlığımızı tehdit eder boyuta vardığını ortaya koydu.
Gazeteciler el atsın demiştik
Geçen haftaki köşemizde, kısa bir yazı ile hava kirliliğinin artık önemli bir sorun haline geldiğini belirtmiş ve gazetecilerin konuya el atması gerektiğini söylemiştik. Konuya facebook’ta ilgi gösteren Tarık Ertuğ, yaklaşık iki yıl önce Öntaç Düzgün’ün Poli dergisinde yayınladığı yazısını bilgimize getirdi. Ardından Mustafa Gürsel, kesilen bir ağacın fotoğrafını “Şömine-soba furyası ağaç ve ormanlarımızı yok ediyor…” yorumuyla paylaştı. Ardından Meltem Sonay’ın Yenidüzen’de 6 Ocak’ta yayınlanan haberinde odun satışlarının büyük oranda yasadışı yapıldığını öğrendik. Ardından 7 Ocak’ta gazetelerde çıkan haberde Büyükkonuk Belediye Başkanı’nın isyanı yansıtıldı:
Ağaç katliamına karşı Polis, Orman Dairesi ve Kaymakamlık önlem alsın…
Düzgün: İngiliz döneminde odun politikası vardı
Ortaya konan memleket manzaraları, soba-şömine rejiminin sürdürülebilir olmadığını gösteriyor. Önce kısaca Öntaç Düzgün’ün iki yıl önce Poli dergisinde neler yazdığına bir bakalım. (https://www.havadiskibris.com/Ekler/poli/161/eskiden-her-koyun-yakacak-odun-urettigi-alanlari-vardi/1194)
Öntaç Düzgün, hava kirliliği ile ağaç katliamı arasındaki ilişkiye dayandırdığı yazısında çok değerli bilgiler veriyor. Yazıda Lefkoşa Surlariçi’nde neredeyse her iki evden birinde soba kullanıldığı belirtiliyor ve daha iki yıl önceden bölgede nefes almanın zorlaştığını anlıyoruz. Buna orta sınıfın giderek artan şömine keyfinin de eklenmesi, orman katliamına zemin hazırlıyor. “Eskiden her köyün yakacak odun ürettiği alanları vardı” başlığını taşıyan yazısında Düzgün, İngiliz döneminde ormanların korunması amacıyla oluşturulan odun politikası ve sıkı denetimi konusunda önemli bilgiler veriyor. Yazıda ilginç bilgilerden biri olarak da motorlu bıçkıların ancak Orman Dairesi’nin izni ile satılabileceğini ama uygulamada böyle olmadığı, değişik dükkanlarda bolca motorlu bıçkı satıldığı, bunun da kontrolsüz ağaç kesimi anlamına geldiği yazıyor.
Yazı, “Bu günlerde Lefkoşa’da özellikle akşamları nefes almayı bile zorlaştıracak kadar hava kirliliği yaşanmasının hikayesi bu. Birilerinin önlem alması gerekiyor” uyarısı ile bitiyor.
Önlem yok
Meltem Sonay’ın geçen hafta Orman Dairesi Müdürü’nden aldığı bilgiler, Öntaç Düzgün’ün iki yıl önce yaptığı uyarıdan bugüne hiçbir önlem alınmadığı, hem hava kirliliğinin hem de ağaç katliamının artarak devam ettiğini ortaya koyuyor: (https://www.yeniduzen.com/Haberler/ozel-haber/hepsi-kacak/59921)
“Orman Dairesi Müdürü Cemil Karzaoğlu, ‘Odun satmaya yetkili tek kurum Orman Dairesi’ derken, kayıtlarına göre ‘yasal olarak odun satışı yapan’ başka bir işletme olmadığını söyledi.” Buna karşın haberde çok sayıda şirket ve kişinin açık reklam ve ilanlarla odun satışı yaptığı belirtiliyor. KEMA VAKFI Mütevelli Heyeti Başkanı Orhan Aydeniz’in, ağaç katliamı konusunda “Polis denetim yapmıyor” sözleri, adeta ormanların şöminecilerin insafına kaldığının bir itirafı gibiydi.
Ağaç katliamından şikayet edenler kervanına bir resmi otoritenin de katılması, trajedinin boyutlarını kavramak açısından anlamlıydı. Kesilen ağaçların yanında poz veren Büyükkonuk Belediye Başkanı Ahmet Sennaroğlu, “ağaç katliamlarını yapanlar en ağır cezalara çarpırılmalıdır. Belediye olarak ne gerekirse yapmaya hazırız”.
Şömine yasağı gündeme gelmeli
Umarız, bu kadar söylenenden ve Sennaroğlu’nun isyanından sonra denetim konusunda ciddi adımlar atılır. Ancak şömine keyfi ve soba kullanımı bu kadar hızlı arttığı koşullarda, sadece denetimlerin artması ile ağaç katliamının durdurulması olası görünmüyor. Şu bir gerçek ki, bu ülkenin iklimi, ağaç potansiyeli ve orman miktarı, şömine ve sobaların talep ettiği odunu karşılayacak durumda değil.
Acil olarak, şikayetten öteye geçmeli ve şömine-soba kullanımına nasıl ciddi sınırlamalar getirileceği tartışılmalı. Öyle görünüyor ki nüfusu belli bir rakamın üzerinde olan yerleşim birimlerinde şömine-soba’ya yasaklama getirmek gerekecek. Mesela Lefkoşa’da yapılacak yeni binalara, şömine varsa inşaat izni verilmemeli.
Bütün bunlar tartışılabilir. Ama öncelikle konu devlet düzeyinde ele alınmalı, ilgili sivil toplum kuruluşlarının da dahil edileceği tartışma süreci başlatılmalı.
-----------------------------------------------------
Avcılar Kirletsin Biz Temizleyelim
• Topladığımız fişekleri gösterdiğimiz avcılar havaya ateş açarak bize yanıt verdi: herkes kendi işine baksın
Fotoğrafta gördüğünüz fişekleri dün Kormacit’in batısındaki bir toprak yolda topladık. Hem de yolun sadece 100-150 metrelik bölümünde.
Kormacit’ten denize doğru yönelen yollarda dün ailece güzel bir doğada ve güzel bir havada keyifli bir yürüyüş yaptık. Keyfimizi tek bozan avcıların bıraktığı çöpler ve bazı avcıların davranışları oldu. Avcıların çok rağbet ettiği anlaşılan bölgede yolun çöplerle ve özellikle boş plastik fişeklerle dolu olması dikkatimizi çekti. Ne kadar toplarsak kardır diyerek yerdeki fişekleri toplayıp naylonlara doldurmaya başladık.
“Fişekleri biz atmadık”
Bu arada rotamız üzerinde dinlenen bir çok avcı grubuna rastladık; bazıları kebap keyfini de yaşıyordu. Bazılarına, naylonlara doldurduğumuz fişekleri gösterip çevre konusundaki duyarlılığımızı paylaşmak istedik. Hemen hemen bütün avcılar “biz yapmadık, fişeklerimizi topluyoruz” diyerek sorumluluk almak istemedi.
Peki kim atıyordu bu fişekleri doğaya? Bu sorumsuz avcılar nasıl bulunabilir? Bu sorulara yanıt bulmak kolay değildi, yine de avcıların çoğu bize nazik davrandı, hatta bazıları kebap teklif etti.
Havaya ateş açarak bizi korkutmaya çalıştılar
Ancak birkaç avcı grubunun davranışı olumsuzdan öte düşündürücüydü. Topladığımız fişekleri gösterdiğimiz ve etrafları boş fişek dolu bir grup avcı sohbet girişimimize karşılık “bizim işimiz atmak sizin işiniz toplamak” diye küstahça bir cevap verdiler.
Birkaç laf daha etmeye çalıştık, “hade herkes işine” diyerek işi daha da çirkinleştirdiler. Bu yetmezmiş gibi 20 metre uzağımızda havaya ateş açarak bizi korkutmaya çalıştılar. Adeta “elimizde silah var, ona göre ha” demek istediler.
Avcılar Federasyonu’na sorular
Ülkemizde avcılığın bu haliyle sürdürülebilirliği tartışılırken, “avcı” niteliği taşıyan kişiler sorumlululularını biliyorlar mı? Avcılar ellerindeki silahla başka insanları tehdit edemeyeceklerini biliyorlar mı? Onları bu bakımdan kim denetliyor? Çevreyi kirleten avcılara şimdiye kadar ne gibi yaptırımlarınız oldu? Dağ taş fişek, pet şişe, naylon, konserve ve başka çöplerle dolar taşarken Avcılar Federasyonunun yapacağı birşeyler yok mu? Konu, “bazı sorumsuz avcılar” edebiyatıyla geçiştirilecek kadar basit mi?