Ah bu zihniyet ah!
Saray’a “kral” olsan ne olacak?
***
Tahammülsüz!
Belki de “süklüm püklüm” eğilişlerin öfkesini başkalarından alıyor.
İnsan kendini bilir en nihayetinde!
Demokrasi dışı bir seçimle göreve geldiğini biliyor, seçilmediğini, seçtirildiğini…
Bu yükün altında eziliyor.
Bu zehri her an soluyor.
***
Kıbrıs’ta barış değil nefretin, hıncın ve ötekileştirmenin büyümesini istiyor.
Yalan, riya, hile, talan böylesi bir siyasetin altına gizlenebilir çünkü…
Çapsızlık ve basitlik ve sıradanlık ancak bağıra çağıra örtülür…
Yaygarayla…
***
Basın, düşünce, ifade özgürlüğüne karşı çıkıyor.
Susturmak istiyor, çürümüşlüğü ortaya çıkartacak ne kadar ses varsa…
“Burada konuşamazsınız” diyor!
“Bunu soramazsınız…”
Suçluyor!
Ötekileştiriyor!
Hedef gösteriyor!
***
Bir doktoru susturmak…
Bir gazeteciyi kovmak…
Ah bu zihniyet ah!
Saray’a “sütun” olursun ancak!
***
Yüzdeki boyalar dökülüyor şimdi…
Özü çıkıyor insanın ortaya…
Devlet taklidi bu yapıda, başkan taklidi insanların üzerine birkaç beden büyük sıfatlar sırıtıyor.
Ne özgürlük kalıyor, ne irade!
Öfke!
Kendine, çevresine, ülkesine ve herkese öfke…
* * *
Ah bu zihniyet ah!
Saray değil de Külliyen olsa ne olacak?
İnsanlar ayıplıyorsa, gülüyorsa ardından, inanmıyorsa sözlerine, güvenmiyorsa…
Utanıyorsa insanlar…
Utanıyorsa, içten içe…