Din İşleri Başkanı’nın kadınları aşağılamasını geçtim…
Daha önce de yazmıştım, “hedeflenen Kıbrıs Türk toplumu ile Anadolu insanının arasını açmaktır” demiştim…
-*-*-
Başbakan ve iki ortağının Türkiye’ye çağrılması; Tayyip Erdoğan ile görüşmeleri ve akabinde “şunu yapacağız, bunu yapacağız, elektrik kablosu çekeceğiz” şeklindeki açıklamalara gelince…
-*-*-
Bu açıklamaların tümü; iki normal devlet arasında, normal ilişkiler açısından düşünülürse, “bravo be, çok iyi” diye yorumlanabilir…
-*-*-
Ancak, ortada iyi niyet aramak, artık çok zor hale gelmiştir…
Büyük olan tarafın “dayatmacı, buyrukçu tavrı” iğrenç bir görüntü ortaya koymaktadır.
-*-*-
Büyük olan tarafın, örneğin “Ersin Tatar’ı yok sayarak”, Erdoğan’ın huzuruna üç ortağı çıkarması, diplomatik denklik yani mütekabiliyet açısından rezalettir, fiyaskodur; “egemen ve eşit KKTC’nin aşağılanması”dır.
-*-*-
Yine Erdoğan’ın huzuruna, üçlü hükümet ortaklığını oturtup, aynı masaya TC Lefkoşa Büyükelçisi’ni de yerleştirmek ve KKTC Ankara Büyükelçisi’ni koridorda bekletmek, “devleti aşağılamak”tan başka hiçbir şey değildir!
-*-*-
Efendim, Türkiye bize yardım etmeye çalışmaktadır…
Eyvallah!
Şükran!
Ama bu yazdıklarım eğer dikkate alınmazsa; o zaman sizi Dünya’da hiçbir kimse “muhatap” almaz…
Ya Türkiye’nin masgarasısınız, ya Erdoğan’ın kullarısınız…
Eğer buysanız, “eşit egemen devlet tek çözümdür” demeyeceksiniz!
O eşitliği ve egemenliği, önce ispat edeceksiniz, sonra etrafa anlatacaksınız!
-*-*-
“Ya hu abartıyorsun, Anavatan – Yavruvatan kardeşliğini hazmedemiyorsun, sen hainsin, Rumcusun” diyenleri işitir gibiyim!
Kesinlikle reddederim!
Hatta sizden daha egemen eşit devletçi olduğumun farkındayım üstelik!
-*-*-
Faiz Sucuoğlu darbelendiğinde de aynı tepkiyi gösteren bir tek ben olmuştum!
İçinizden tek bir milliyetçi, tek bir egemen eşit devletçi, “Nasıl olur? Bizim seçtiğimiz bir genel başkanı nasıl yerle yeksan edebilirsiniz?” diye sormamıştı!
-*-*-
Kısacası, boş yere ne kendinize, ne bize yalan söyleyin!
Çıkın, cesur kardeşim Gülşah Sanver Manavoğlu’nun belirttiği üzere “adam gibi” gerçeği kabul edin!
-*-*-
Kuklasınız, işbirlikçisiniz, resmen masgara ediliyorsunuz, aşağılanıyorsunuz ve hepsinden acısı, makam – koltuk – belki biraz da maddi kazanım uğruna tüm tükürüklere “ilahi yarabbi şükür” demekten çekinmiyorsunuz!
-*-*-
Evet, doğrudur; bu toplumun itibarı hiçbir zaman bu kadar yerle bir edilmemiştir…
Conflict of interest
Neredeyse tüm modern yönetim bilimlerinde ya da Dünya’daki tüm demokrasilerde, devlet yönetiminin en temel ilkelerinin başında “conflict of interest” gelir…
-*-*-
Tam Türkçesi var mı?
Yoktur!
-*-*-
Bence yoktur!
Ama bazı “çevirmenler”, “çıkar çatışması” der…
-*-*-
Nedir conflict of interest?
Kişisel çıkarlar ile mesleki görev veya sorumluluklar arasındaki çatışma nedeniyle bir kuruluş veya bireyin güvenilmez hale gelmesidir…
-*-*-
Nasıl mı?
Mesela siz KKTC’de Maliye Bakanı’sınız…
Geçmişte size ait veya şu anda ailenizin olan sigorta şirketi, devletin neredeyse her şeyini sigortalayan şirket olamaz!
Sizin “kişisel çıkarınız”, devletin çıkarı ile çatışır hale gelir!
Ve bakanlığın itibarı sürüngene dönüşür!
-*-*-
Ama efendim “ben şirketimden istifa ettim” mi diyorsunuz?
Bunu ne olur bize söylemeyin!
-*-*-
Şu anda Maliye Bakanı’nın özel sigorta şirketi ile devletin örneğin bir ambulansının hatta laboratuvarının falan ve de filan arasında “hukuki sıkıntı”ya ulaşan “ödeme” krizi yaşanmaktadır.
Maliye Bakanı kimden yanadır?
Şirketinden mi yoksa başında olduğu bakanlıktan mı?
Özel çıkarı mı devletin hakları mı?
-*-*-
Efendim ne yapsın yani Maliye Bakanı?
Bakan olduktan ya da siyasete girdikten sonra şirketini devretti, hiçbir bağı yoktur!
Lütfen bunu söylemeye kalkmasın!
Yapması gereken gayet basittir!
İstifa etsin!
-*-*-
Ama olur mu?
Yani!
Haaaa, olmaz diyorsanız, o zaman kalkıp da KKTC öyleydi, şöyleydi, böyleydi diye övünmeyeceksiniz!
Diyeceksiniz ki, “korsan bir devlet, biz de idare ediyoruz”…
-*-*-
KKTC küçük bir ülkedir, bu tür şeyler geçmişte de olmuştur bundan sonra da olacaktır!
Hayır efendim!
Bunu savunamazsınız!
-*-*-
Geçmişte de bakanın kardeşi ihaleye girmiştir veya başka bir bakanın evladı ihale kazanmıştır…
“Aç mı kalsınlar?”
Hayır, ne münasebet!
Siyasete bulaşmasınlar canlarım benim!
Eğer oğlumuz, kızımız, anamız, babamız, kardeşimiz “yatırımcıysa”, siz bakan olamazsınız!
Olay budur!
Çünkü “an gelir”, çıkarlar çatışır!
Ve çatışınca, kuruma olan güven sarsılır!
O kurumun güveni sarsılmamalıdır!
Conflict of interest denen ilke, o kurumun itibarının korunması açısından çok değerlidir!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Ayrıca şunu eklemekte fayda görüyorum; “KKTC korsan bir devlettir” denildiğinde “bayrakla ezanla saldırmaktan lütfen vaz geçiniz!”…
Türkiye’de seçim bir ay erkene çekildi… Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ben bu satırları yazarken, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya gelecekti (Fotoğraf, iki bakanın daha önceki görüşmelerinden birindendir)… ABD Türkiye'ye, büyük olasılıkla “Doğu Akdeniz'de ve Ortadoğu'da müttefiklerle sorun çıkarma, Suriye'ye girme, Putin'le çok yakınlaşma, İsveç ve Finlandiya'nın üyeliklerini engelleme” diyecek… Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşması sonrası, bu ziyaret Kıbrıs sorunu açısından da bence önemli… ABD, Türkiye’ye, “Kıbrıs’ta egemen eşit ayrı devlet mümkün değildir” diyecek mi demeyecek mi