Sonunda iş insanları da isyan edip enflasyona karşı bayrak açtı. Ama tesbit ve önerileri ne derece doğrudur tartışılır! Bu çerçevede bu yazıyla verilere dayalı düşüncelerimizi ve birkaç soru soralım ki kamuoyu tartışsın...
Aşağıda kanaatimce bu işin bayraktarlığını yapan KTTO'nın kendi web sayfasından aldığım üyelerine yönelik yaptığı çağrı ve yine örgütler adına yapılan açıklamadan bir kesit.
KTTO'nın üyelerine 28 Ekim Tarihli eyleme katılım için web sayfasından da yayınladığı aşağıdaki 1. paragrafta eylem gerekçelerini 2. paragrafta ise hayat pahalılığına yönelik çözüm yani hükümetten talepleri belirtilmektedir.
''Pahalılığın esas kaynakları, elektrik, akaryakıt ve temel gıda ürünlerinin fiyatlarındaki artışlardır. Hükümet, bu ürünlerin fiyatlarını düşürmeye çalışmak yerine hayat pahalılığının peşinden sürüklenerek bizi bir pahalılık girdabına düşürmüştür. Bu girdaptan kurtulmanın yolu, pahalılığın kaynakları ile mücadele etmek ve bu kısır döngüyü kırmaya çalışmaktır.''
''Hükümet, elektrik ve gaz gibi temel girdiler ile et ve süt ürünleri gibi temel gıda fiyatlarının bir süre için de olsa kamu kaynakları ile sübvansiye edilerek fiyatlarının düşürülmesini sağlamalıdır. Ayrıca, hükümet mali politika düzenlemeleri yaparak kamuda tasarruf ve kayıt dışılığı önleyecek tedbirler almalıdır.''
İş insanlarının oluşturduğu örgütler adına eylemle ilgili yapılan açıklamadan bir kesit. (Kaynak Kıbrıs Postası 26.10.2024)
“Bu girdaptan kurtulmak zorundayız. Hükümetimize düşen görev, pahalılığın kaynaklarını kurutmaktır.''
İş insanlarının oluşturduğu örgütlerin tesbit ve hükümete yönelik çağrı/önerilerine tablomuzdan faydalanarak aşağıdaki tesbitleri yapıp sorular sormak farz oldu...
1-Tablodan görüldüğü üzere elektrik üretiminde 1 KWS elektriğin maliyetinde %80 payı olan FUEL-OIL fiyatı 2024 yılı başına göre CIF fiyatında artış oranı sadece %1,25 ama yakıtın Ton/TL fiyatı %15,55 arttı. Niçin? Çünkü herkes gibi sizlerin de bildiği gibi bu dönemde dolar kuru %15,2488 arttı.
2-Sizlerin de imzanızın olduğu ve destek verdiğiniz, detaylı çalışma yapılması gereken ama yapılmayıp apar, topar imzalanan AKSA 3 sözleşmesinin elektriğin KWS fiyatındaki artışına katkısı ne kadardır? bilginiz vardır değil mi?
3-Mevcut hükümet daha doğrusu 4-5 yıldır UBP yönetiminde olan Kıbtek'te üretimde bir arz sorununun olduğundan haberdarsınız değil mi? Nedenleri nedir acaba! Kurumun mevcut santrallarının bakımının doğru zamanda doğru şekilde yapılmamasından dolayı Güney'den kurumun elektrik üretim maliyetinin 2,5 katına yakın elektrik alındığını bunun da doğal olarak paçalda maliyetleri artırdığı bilinmiyor mu? Suçlu ayağa kalksın! Sorgulayın...
4- Zamanında santralların gerekli bakım onarımları yapılmadığı için kapasitesinin yarısı kadar üretim yapmak zorunda kaldığı için Türkiye'den apar, topar getirilen bildiğiniz mazotla çalışan verimli olmayan santralların kurumun dizel santrallarının ürettiği elektriğin 2 katı maliyetle elektrik ürettiği malumunuzdur. Tepkiniz!
5-Kamu kurumlarına yapıldığı gibi kuruma da münhalsiz sınavsız nitelikleri tartışılır 200 civarında istihdam yapıldı. Bunların da bir maliyeti olacaktır değil mi? Er veya geçte tarifelere yansıtılacaktır ki yansıtılıyor. Niçin zamanında tepki koyulmadı? Şimdi atı alan Üsküdar'ı geçti mi diyelim...
6-Siyasi popülizmin dik alası yapılarak genel seçimler, yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı hatta kurultay seçimleri nedeniyle aylarca yıllardır kurum nizamnameye aykırı zararına satış yaptı ve yapmaya devam ediyor. Bunun sonucu olarak kurum yakıt almak için bile ciddi borçlanmalar yapmak zorunda kalıyor. Doğal olarak ödediği faizler nedeniyle artan finansman giderleri 1 KWS elektrik maliyetinde %6-7 seviyelerine çıktı. Yani 700'e yakın çalışanın maaşlarının maliyet içindeki payına denk oldu. Reel sektörler olarak niçin zamanında tepki koymadınız?
7-Kuruma ihalesiz içeriğinin ne olduğu belirsiz tonlarca yakıt alındı. Bu yakıt nedeniyle kurumun dizel jeneratörleri çok ciddi kırıma uğradı ki bu ihalesiz yakıt alımı sayıştay raporlarına da yansıdı.
Sonuç: Yukarıda elektrik fiyatları öznelinde bir kısmını yazdığım faktörlere değinmeden ki esasen bugün gösterilen tepki tüm bu olumsuzluklar yaşanırken vakti zamanında gösterilmeliydi. Gösterilmediği için de bugün bu durumdayız.
İş insanlarının açıklamalarında AKARYAKIT fiyatlarına yönelik tespit ve açıklamalarına yönelik tablomuzdan yararlanarak tespit ve sorularımız:
1-Tablomuzdan görüldüğü üzere fuel-oıl cıf fiyatlarında olduğu gibi akaryakıt fiyatlarında da sırasıyla 2024 yılı başına göre 95 oktan benzinde %4,12, Gazyağında %13,01 ve Euro dizelde %10,51 dolar bazında düşüş olurken pompa fiyatları sırasıyla %16,79, %14,03 ve %14,03 ARTTI. Çünkü bu dönemde bu emtiaları ithal ederken ödediğimiz dolar kuru TL'ye karşı %15,2448 değer kazandı.
2-Tablomuzun en alt kısmında 2020 yılında ve an itibariyle 1 LT yakıttan pompa fiyatına göre alınan FİF oranı görülmektedir. 2020 yılında pompa fiyatının %37,6435 - 52,2501 arasında 4 ürünün basit ortalamasında %47,5341 - 49,9281 yani neredeyse pompa fiyatının yarısı kadar fif alınırken 2024 yılında %10,4525 - 12,9294 seviyelerine 4 ürünün basit ortalamasında ise %11,7665 seviyesine geriledi.
Bu durum kaçınılmazdı. Çünkü ağırlıklı olarak TL kullanımından ve içeride bizim yarattığımız yanlışlar, siyasi popülizmler nedeniyle toplumun satın alma gücünü ciddi olarak geriye götürdü.
Euro, STG ve DOLAR bazında maaşlar artmış olmasına rağmen. Hali hazırda KKTC'de aylık 35-40 milyon LT yakıt satılmaktadır. 2020 yılında LT başına alınan FİF oranı kadar FİF alınabilseydi bugün kamu maliyesinin aylık bazda en az 400-500 milyon yıllık 6 milyar TL civarında daha fazla geliri olurdu. Ama bunu şimdi yapamazlar çünkü ne reel sektör ne de toplu taşımacılığın esamesinin okunmadığı bu ülkede mevcut fiyatları bile ödeyemeyen vatandaş artacak olan pompa fiyatlarını ödeyemez. Sebep nedir acaba!
Sonuç: Örgütler ''Pahalılığı kaynağında kurutun'' demişti... Pahalılığın kaynağı neresiymiş? Rakamlar ortada somut veri!
Örgütlerimiz hükümete ''mali politika düzenlemeleri yaparak kamuda tasarruf ve kayıt dışılığı önleyecek tedbirler almalıdır.'' talebinde de bulundu.
Kayıt dışılık ve tasarrufla ilgili adımlar sadece bu hükümetin değil tüm hükümetlerin asli görevi olup bunların yapılması zorunludur. Aynı görüşteyim ancak son 4-5 yılda kayıt dışılığın geldiği seviye de ortadadır. Sürekli olarak bunu resmi verileri kullanarak yazılarımda ve sosyal medyada paylaşıyorum. Tenzih ederek sorayım bu örgütlerin Kayıt dışılıkta payı var mı? Varsa ne kadardır?
İlaveten örgütlerin gözünden kaçmış veya atlamış oldukları! birkaç noktaya daha temas etmek zorundayım.
1-Kamuda tasarruf derken ve sürekli kamunun verimliliğinden şikayet ederken bu hükümetin istihdam politikasına yönelik bir şikayetiniz yok mu? Kamuya kurultay öncesi de dahil yüzlerce geçici işci statüsünde sınavsız/münhalsiz kamunun ihtiyacı olan alanlar yerine niteliğe bakılmadan yapılan istihdamlar kamuya külfet değil mi? Kamudan verim beklenildiği bir ortamda kamuda binlerce geçici işçi, memur olması sorun değil mi? Yıllardır sonuçlandırılmayan kamu reformu ilk defa son 3-4 yıldır laf ola bile olsa hükümet programlarına girmiyor! Niçin acaba?
2-Talep/önerinizde mali politikalar derken esas kastınız nedir? Kamunun gelirlerini artırma mı? (Yeni vergi ve oran artırımı yapmadan) Yoksa sizlerin de bir anlamda mal ve hizmet sattığınız binlerce kamu çalışanı, kamu emeklisi ve sigorta emeklisinin geriden de olsa satın alma gücünü kısmen de olsa koruyan hayat pahalılığının dondurulması veya kısıtlanması mı? Hükümetin hali hazırda böyle bir çalışması var da!
Açıkça ifade etmediniz ama niyetiniz HP'nin dondurulması ve kısıtlamasıysa hiç kusura bakmayın ama kendi ayağınıza kurşun sıkarsınız. Bu noktada da kamuoyu desteği de almazsınız. Bu talebiniz veya hükümetin yapmayı düşündüğü bu adım ekonomiyi küçültmekten yani başka sorunlar yaratmanın ötesine geçmez. Bu kitlenin ayrıca sizlerin satışa sunduğunuz mal/hizmetleri tüketen kesimlerin içinde ağırlıklı paya sahip olduğunu unutmayın.
SONSÖZ: Örgütler olarak ''Hükümet, elektrik ve gaz gibi temel girdiler ile et ve süt ürünleri gibi temel gıda fiyatlarının bir süre için de olsa kamu kaynakları ile sübvansiye edilerek fiyatlarının düşürülmesini sağlamalıdır.'' diyorsunuz, peki sizlere sorarım herkesin malumu olduğu üzere TL'nin yabancı para birimlerine karşı değer kaybının artmaması için dolar kuru hali hazırda baskılanıyor sizlerde ''bir süre de olsa'' diyorsunuz. Er veya geç kurlar gitmesi gereken yere gidecektir. O zaman bu ülkedeki fiyat istikrarının önündeki en büyük engel olan TL değer kaybettiği zaman ne yapacaksınız? Ben size söyleyeyim şimdi yaptığınız gibi olası kur artışlarına yönelik sermayenizi korumak için,
Önden yüklemeli fiyatlandırma politikalarınıza devam edeceksiniz...
Hali hazırda paranın sahibinin resmi kurumu TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranının çok üzerinde tedavülde TL emisyonu (M3) bulunmaktadır. Bunun yansıması da er veya geç çarpan etkisiyle fiyat artışları olacaktır. KKTC'ye yansıması da her zaman olduğu gibi daha yüksek olacaktır. İthalata dayalı bir ada ekonomisi olarak ne yapmayı düşünürsünüz? Bu konuda hükümete, Ülkeyi yönetmeye talip olanlara yani,
Siyasi partilere söyleyecek sözünüz var mı? Varsa ne zaman söylemeyi düşünürsünüz...
Yoksa hükümet gibi sizlerde imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği anlaşmalarının bu sorunlara çare olduğunu mu düşünüyorsunuz?