Bu ülkeyi “mide bulantısı”na dönüştürdüler

Cenk Mutluyakalı

Dünyanın en itibarlı gazetelerinde Kıbrıs’ın kuzeyi seks videoları, kara para, şantaj, yasa dışı bahis, fuhuş, kumar hesaplaşmaları, mafya ve demokrasiye yönelik müdahaleler ile anılıyor.

Kimsenin bu ülkenin yetenekli gençlerini, kültür ve sanat alanında pırlanta gibi evlatlarını, sporcularını ve üreten insanlarını gördüğü yok.

***
 

Ulusal Birlik Partililer kendi içinde bir yarış yaşıyor.
Toplantılar yapıyorlar.
Özel tasarlanmış görsellerini paylaşıyorlar.
Köy köy geziyor, birbirlerini kötülüyorlar.
Videolar gönderiliyor bir telefondan ötekine…
 

Kim çekmiş, içeriği neymiş, mağdur ya da fail kimmiş ötesinde bir durum anlatıyorum.


Bu nasıl bir sevgisizliktir, bu nasıl bir hırs!

Bu nasıl bir düzeysizliktir, bu nasıl bir ihtiras!


Sürükleniyoruz peşlerinde…

***

Kendilerini bu partinin “müridi” gibi görenlere lafım yok.
“İğreniyorum” diyen de var, “size ne” sözüyle meydan okuyan da…
Birbirlerine karşı böylesine samimiyetsiz bu gruptan ülke insanının yüzünü güldürecek, toplumsal barışı tesis edecek, geleceği iyileştirecek bir sonuç beklemek mümkün mü?

Yaşadığımız onca rezilliğin sebebi; hırsın aklın önüne geçmesi, bilginin ya da kapasitenin değil entrikanın hüküm sürmesi, ilişkilerin kirlenmesi, yozlaşmanın iliklerimize kadar işlemesi değil mi?
Bu "zihniyet"ten kurtulmalıyız.
Çok süratle kurtulmalıyız hem de...

Uyanmalıyız!

***
Eğilip büküldükleri, süklüm püklüm ezdikleri ve ezildikleri, talimatla ve biatle yürüdükleri yetmedi.

Bu yurdu “mide bulantısı”na dönüştürdüler.
Şimdi birbirlerini doğruyorlar adeta...

Dünyanın dört bir yanında eğitim alıyor çocuklarımız ve bu tabloya rağmen yine de memleketlerini özlüyorlar delice…

Kirletiyorlar yaşadığımız her yeri…
Bir “partiden” değil sadece, bir “zihniyetten” söz ediyorum.
Köhnemiş bir “saadet zinciri”nden aslında!

***

Şimdi artık başımızı yukarıya kaldırmanın ve yeniden dünyaya bakmanın zamanıdır.

Kıbrıs’ın tümünde ve Avrupa’da bir gelecek aramalıyız kendimize; turizmde, ticarette, ekonomide, kültürde, sanatta, hukukta yönümüzü değiştirmeliyiz.

İyice içimize işleyen “alt yönetim” dayatmasını reddetmeliyiz.
Öyle günü kurtarmakla, kendi konfor alanlarımıza çekilmekle, bedel ödemedikçe olmuyor.

Bu “mide bulantısı”nı kusmalı ve kendimize gelmeliyiz.
Böyle yaşanmıyor.