Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir öncekine göre farklı denklemler barındırıyor içerisinde.
Nisan 2015 yarışı, 2020 senaryolarıyla kıyaslandığında, daha öngörülebilir bir sonuçla noktalanmıştı.
Yıpranan bir 5 yıllık Eroğlu dönemi…
UBP içerisinde var olan büyük çekişme…
Kudret Özersay’ın tavan yapan popülaritesi…
Sibel Siber’in, kendi partisi içerisinde dahi sorgulanan adaylığı…
Bütün bunları bir çuvala koyup da harmanladığınız zaman sandıktan, geçmiş referanslarıyla göz dolduran Mustafa Akıncı’nın çıkması, pek de öyle büyük bir sürpriz değildi.
Oysa şimdi karşımızda daha farklı, daha bilinmezli bir tablo var.
Mustafa Akıncı, 4 buçuk yılı geride kalan görev süresi boyunca, beklentinin aksine, Kıbrıs sorunu konusunda bir ilerlemeye imza atamadı, ancak özellikle son dönemde Türkiye hükümeti ile arasına koyduğu ‘mesafeyle’, sol seçmeninin gözündeki artı puanını koruyor.
Geçen seçimde sağdan da oy aldığını düşünecek olursak, bu bahse konu ‘mesafe’, Akıncı’nın ‘sağdan’ gelen desteğini elbette yaralamıştır ancak görünen o ki Akıncı hâlâ yarışın favorilerinden biridir.
CTP önümüzdeki seçime, bir öncekine kıyasla daha güçlü girecek, çünkü Siber’in aksine, bu kez partisinden tam destek alan bir adayla yürüyecek.
Her ne kadar, Türkiye ile ilişkileri sürdürme biçimi konusunda izlediği politika nedeniyle zaman zaman eleştiri oklarının hedefi haline gelse de, Erhürman faktörü, CTP’nin oy potansiyelini artırmak adına önemli sayılabilir.
Burada kritik noktalardan biri, sol oyların ne kadarının Akıncı’ya, ne kadarının Erhürman’a yöneleceğidir.
Buna ek olarak, gezgin durumda olan liberal oyların, Erhürman’ı bir alternatif olarak görüp görmeyeceği de önemli bir belirleyendir.
UBP’ye baktığımız zaman ise karşımıza, 2015’ten çok daha farklı bir tablo çıkıyor.
Ersin Tatar, bir Derviş Eroğlu değil.
Tatar, Eroğlu’nun sahip olduğu liderlik vasıflarına sahip olmadığı gibi, zaman zaman bir gülmece malzemesine de dönüşerek, toplum nezdindeki ‘etkisini’ sıkıntıya sokuyor.
Fakat öte yandan Tatar, Eroğlu’nun o dönem parti içerisinde yaşadıklarına benzer sıkıntılarla karşı karşıya değil.
Geçmişten gelen ve 2010-2013 yılları arasındaki başbakanlığı döneminde ayyuka çıkan İrsen Küçük ‘problemi’, Eroğlu için 2015 seçimlerinde etkisi azımsanamayacak bir ayak bağına dönüştü.
Tatar ise bugün, her ne kadar parti içerisinde farklı pekçok fraksiyonla mücadele adiyor olsa da, 2020 seçimine aday olması durumunda arkasında, çok daha kenetlenmiş bir UBP bulacak.
Hele de Akıncı’nın Türkiye ile yaşadığı sorunlar üzerinden pohpohlanan bir milliyetçilik rüzgarı eserken…
Kıbrıs Türk siyasi hayatına deyim yerindeyse ‘depar’ atarak giren Kudret Özersay ise gelinen aşamada tam bir saman alevine dönüştü.
Adaylığı, bundan bir sene öncesine kıyasla daha düşük bir olasılık.
Ancak aday olması durumunda, geçen seçim ulaştığı yüzde 21’i yeniden görebilmesi imkansız olsa da, alacağı her oy, resmin geneli için önem taşıyacak.
Aday olmamayı tercih etmesi durumunda o yüzde 21’in bu kez nereye dağılacağı ise tam bir bilmece.
Bu oylar Akıncı’ya da gidebilir, Tatar’a da, Erhürman’a da…
Serdar Denktaş’ın YDP destekli olası adaylığı da yine sağ oyların dağılımı adına etki yaratacaktır.
Dolayısıyla bu kez denklem, 2015’e kıyasla biraz daha karışık ve ama aynı zamanda çözüm direncinin sandığa taşınması bağlamında da daha fazla risk faktörü barındırır durumdadır.
Kesin olansa, bu seçimin, kimse için kolay bir lokma olmayacağıdır.