Levent Özdağ
Surlariçi’nin yeni, otantik mekânı Tezgâh… Farklı sektörden esnaflığa adım atan Buğçe Küçük, hobi olarak başlattığı tatlarını şimdilerde mekânında sunuyor. Buğçe Küçük dükkânı ilk kapattığı gün duygularını şöyle dile getiriyor; “İlk kapattığım ve cebime anahtarı alıp yattığım gece benim için çok farklıydı. Ertesi gün çok farklı bir hayat beni bekliyordu.”
• Yıllardır başka sektörde hizmet veriyordunuz. Şimdilerde esnaf olma fikri nasıl gelişti?
• “Tabii ki esnaflık zor bir zanaattır. Gerçekten başlı başına sabahtan dükkânı açıp gece kapatmak esnaf ruhunu gerektiren bir iştir. Böyle bir iş yapmadan önce yemek üzerine seyahatler yapardım. Gezdiğim noktalarda ne yiyelim ve ne yememiz gerekir gibi tartışmalar yapardık. Hatta yemek turizmi üzerine turlara çıkıyorduk. Gittiğim noktalarda aldığım lezzetleri kendi evimde pişirerek sevdiklerimle paylaşmaya başladım. Arkadaşlarım seyahat edeceklerinde bana nereye gideceklerini sorarlar. Buraya gidiyoruz burada ne yiyelim gibi sorular yöneltmeye başladılar. Sonrası karşılıklı konuşma içerinde olmak için internet ortamında blog portalına aktardık. Gezdiğim yerleri yazıya dökmem istendi, konu oldu ve yapmaya başladım. Blog danışmanlığı yapan arkadaşım sayesinde onun da yardımı ile tezgâh isimli bloğu oluşturduk. Burada sürekli paylaşımlar ve sunumlar yapmaya başladım. Bir müddet sonra ev adresiniz nerededir, yer ayırabilir miyiz gibi sorular gelmeye başladı. Dışarıdan da dikkat çekmeye başladığını anladım. Sonrasında uzun yıllar beyaz yakalı (özel sektör çalışanı) iş ortamından esnaflığa geçiş yaptım. Gerçekten dükkânı ilk kapattığım ve cebime anahtarı alıp yattığım gece benim için çok farklıydı. Ertesi gün çok farklı bir hayat beni bekliyordu. Maaş alırken veren durumuna geldim.”
• Tezgâh ismi nereden geldi?
• “Emek benim için çok kıymetli bir şeydir. Hayatım boyunca her zaman için içerisinde emek olan ve bir kültüre ait olan lezzetler üzerine durdum. Tezgâh emek verilerek ürünün ortaya çıkarıldığı yer anlamına gelir. Her şey bir tezgâhta üretilir. Hamur da tezgâhta açılır, bir tahta da tezgâhta yontulur. Yazı yazmak da, düşünceleri paylaşmak da tezgâhta yoğrulan bir şeydir. Yine blog üzerinde çalıştığım arkadaşım ile böyle olsun mu diye düşündük ve karar verdik. Yakıştığını düşünüyorum.”
SADECE YEMEK DEĞİL, PAYLAŞIM İÇİN
• Tezgâh Cafe’nin içeriğinde neler var?
• “Öncelikle çok severek ve mutlu olarak yaptığımız lezzetler var. Ama insanların sadece burada bir şeyler yiyip kahve içtiği bir ortam olarak değil, sosyal anlamda buluşup paylaşım yaptığı bir ortam haline gelmesi beni mutlu ediyor. Dekorumuz dikkat çekiyor. Kıbrıs kültürüne ait mavilerle bezenmiş ortamdan çok huzur bulduklarını söylüyorlar. Tabii ki lezzet ve insanların yedikleri şeyden keyif almaları önemli ama buraya gelip oturmak ve sohbet etmek istiyoruz diyenler de var. Bir müşterim geldi ve eve gitmeden bir şeyler içip dinlenmek istiyorum dedi. Demek ki insanların pozitif enerji toplayabildiklerini görüyorum.”
• İç tasarımı size mi ait?
• “İç tasarımı eşim ile birlikte yaptım. Mobilyalar Kıbrıs kültürüne ait ve ikinci eldir. Tablolar eski, annem ve kayın validemden. Hepsi de bir anısı ve emeği olan ürünler. Hepsinde pozitif enerjinin olduğu düşünüyorum. İkinci el bir yaşanmışlıktır.
• Sulariçi’ni seçmenizde özel bir neden var mı?
• “Sulariçi benim için her zaman kültürün hissedildiği bir yerdir. Surlariçi ülkemiz ve Lefkoşa’nın en güzide yerlerinden biridir. Gerek bina yapıları olsun gerek esnaflık ilişkileri olsun gerekse merkezde olması önemli. İnsanların çocukluklarını buralarda geçirmelerini de düşünürsek enerjisi olan bir yer. İnsanların Surlariçi’ne geri dönüşünü hissettiğim için burayı tercih ettim. Sabahtan geldiğimde iyi ki burayı açtım ve iyi ki buradayım diyorum. Bu bir yatırım ve uzun yıllar burada olacağım.”
• Daha önce yaptığınız iş ile mi yoksa şu anda mı daha mutlusunuz?
• “Günün sonunda özel sektörde rakipleriniz var. Takım arkadaşınız bile bir anlamda rakiptir sizin için çünkü özel sektörde bir çalışan olarak para kazanma şansınız aldığınız terfilere göre şekillenir. Bu şekil beni cezbeden bir halde değildi. Bu şekilde çalışmak beni mutlu etmiyordu. Çok fazla hırsları olan biri değilim. Çalışıp müdür olayım gibi hırslarım yoktu. İşimi severek yapıyordum ama şu anda sevdiğim pastaları yaparak daha çok mutlu oluyorum. Kendi hayatıma yatırım yapmayı tercih ettim. Enerjimi o sektörde değil de bu sektörde harcamayı tercih ettim.”
“SURLARİÇİ’NDEN KORKMAYIN!”
• Buğçe Küçük’ün hobileri nelerdir?
• “Cafe’den önce yapmayı sevdiğim en önemli şey pasta yapmaktı. Şimdi profesyonel olarak yapıyorum. Bir Çin atasözü der ki ‘Hobin olan işi yap ki işsiz kalasın’, ben şu an işsizim diyebilirim. Çok keyif ile pasta yapıyorum. Onun dışında şiir yazıyorum. Daha önce Haziran isimli şiir kitabımı çıkartmıştım. Şimdilerde günlük tutuyorum. Özel anları ayırarak ilerde bir kitap haline dönüşebilir. Özdemir Asaf okuyup ondan keyif almaya çalışıyorum. Onun dışında her Türk kadını gibi alış veriş yapmayı seviyorum.”
• Surlariçi’nde daha iyi neler olabilir? Size göre sıkıntılar neler?
• “Bu bölgeye gelmeden önce bu kadar çok turistin buraya geldiğinin farkında değildim. Dükkanım mecburi turist istikametinde yer alıyor. Ama turist kafilelerinin çok fazla dolaşma vakitlerinin olmadığını görüyorum. Turistlerin daha çok gezmeleri, tarihi yerleri görmeleri açısından bir şeyler yapılması gerekiyor. Gelen turistlere yediklerinden ziyade buradaki kültürü anlatmaya çalışıyoruz. Bir de Surlariçi’ne gelmekten çekinen bayanların ön yargılarından kurtulmalarını tavsiye ederim. Geldikten sonra korkulacak bir şey yokmuş dediklerini görüyorum.”