Kıbrıs Türk Un Sanayicileri, dünyada buğday stoklama ve maliyet kontrolünün, bizdekinden farklı olarak dünya genelinde devletler tarafından yapıldığını açıkladı.
Yerli un üreticileri ve bir grup fırıncı basın toplantısı düzenledi, yeni bir birliğin oluşumu için de ilk adımların atıldığı duyuruldu.
Sektörün “kontrolsüz” olduğunu belirten üreticiler, “Özel şirketlerin kendi başlarına devletin asli görevi olan mal maliyeti ve yüksek kur riskini dengelemesi ve tüketici fiyat dengesini koruyabilmesi mümkün değildir” dediler.
“Devletimizin fiyat ve kalite dengeli buğday stoklaması ve tedarik etmesi gerekiyor” diyen üreticiler, halkın önüne adeta linç edilmek üzere atıldıklarını vurguladı, tehdidin doğrudan devletten geldiğini söyledi.
Kıbrıs Türk Un Sanayicileri adına şu açıklama yapıldı:
Dünyada buğday stoklama ve maliyet kontrolü politikası, özel şirketler değil devletler tarafından uygulanıyor
Her ülkenin tartışmasız en öncelikli ve stratejik besin kaynağı olan buğday; un, ekmek, unlu mamül ve tüketici zincirindeki ana etkendir.
Tüm ülkeler için yüksek sermaye gerektiren buğday stoklama ve maliyet kontrolü, bizdekinden farklı olarak dünya genelinde devletler tarafından yapılmaktadır.
Ülkemizde ise bu görev adeta un sektörünün üzerine yıkılmıştır.
Ekonominin stabil olduğu dönemlerde bile taşımakta zorlandığımız bu yük, kriz dönemlerinde ise taşıması imkansız hale gelmektedir.
Aslında tüm dünyada hali hazırda uygulandığı haliyle, özellikle kriz dönemlerinde buğday stoklama ve maliyet kontrolü görevi devletlerindir.
Özel şirketlerin kendi başlarına devletin asli görevi olan “mal maliyeti ve yüksek kur riskini” dengelemesi ve tüketici fiyat dengesini koruyabilmesi mümkün değildir!
Bu noktada Tarım Bakanlığı’nın, kendisine bağlı Toprak Ürünleri Kurumu’nu görevlendirerek devreye koyması ve “hammadde ve fiyat” dengesi kurması gerekmektedir.
Bilindiği üzere ülkemizdeki un fabrikaları DEVLET KURUMU DEĞİLDİR.
Devletimizin kuramayacağını söylediği bu dengeyi, özel sektör şirketlerinin sınırlı sermaye ve imkanlarla kurmasını istemek ve bu yönde baskı unsuru oluşturmak, en basit haliyle bir devlet sorumluluğuyla bağdaşmamaktadır.
Pandemi nedeniyle dünyanın genelinde yaşanan, bizimse dövizdeki dalgalanma nedeniyle daha da ağır olarak hissettiğimiz bir gıda ve hammadde krizi var olan bir dönemde, devletlerin dahi zorlandığı bir ortamda özel sektör şirketlerinin mal maliyeti ve yüksek kur riskini dengelemesi ve tüketici fiyatlarını dengede tutabilmesinin imkanı yoktur. Ayrıca; bunu özel sektörden talep etmek, sadece gerçekleşmesi mümkün olmayan bir yaklaşımdan öteye gitmeyecektir.
Sektörümüz; TC de DEVLET KONTROLLÜ, KKTC’de ise DEVLET KONTROLSÜZ
Un fabrikalarıyla ilgili oluşturulmaya çalışılan algının gerçeği yansıtmadığı, kısa sürede tüm çevreler ve halkımız tarafından da anlaşılmıştır.
TC ile KKTC un fiyatları arasındaki farklılığın en temel sebebi; TC de DEVLET KONTROLLÜ, KKTC’de ise DEVLET KONTROLSÜZ buğday stoklama ve maliyet kontrolünün olmasıdır.
Devletimizin asli ve temel görevi olan bir uygulamanın yükünü ve sorumluluğunu özel şirketlerin üzerine yıkmak, ortaya çıkan olumsuzlukları da suç unsuru olarak göstermek; suya sabuna dokunmadan, zahmetsiz ve maliyetsiz ancak kalıcı çözüm olmayacak bir uygulama olan ‘un, ekmek ve unlu mamül ithalatını’ devreye koyarak, kendi sorumluluğunu gözardı etmeye çalışmaktır.
Tehdit devletten üreticilere yapılır hale geldi; halkımızın önüne adeta linç edilmek üzere atıldık
Medyaya yansıtılan ‘Tehdit edilen devletttir’ sözlerinin aksine, devlet tehdit edilen değil, yerli un sanayicilerini tehdit eden pozisyondadır.
Bu ülkede, on yıllardır binbir zorlukta yaptığımız bu işin, sorumluluğunun da bilincinde olarak hizmet veren ve bunun yanında aslında devletin olan sorumlulukları da yüklenerek görevimizi yerine getirmekte zorlanan un sektörümüz, bağlı olduğumuz Bakanlığımız tarafından halkımızın önüne adeta linç edilmek üzere atılmıştır.
Tavsiyemiz; Tarım Bakanlığı ve hükümetimizin önce kendi sorumluluklarının farkına varması ve bunları yerine getirmesidir.
Baskı, tehdit ve suçlayıcı populist söylemler çözüm değildir. Sorun sadece ve sadece temelindeki probleme çare bulunarak üstesinden gelinebilmesidir.
Devlet suçlu aramak yerine, kalıcı ve sürdürülebilir çözüm yolları bulmalıdır
2000’li yılların başından bu güne kadar ileriye değil geriye giderek hala ayakta kalmamız; zorluklar ve güçlükler içerisinde var olmaya çalışmamızdan ve hizmet etmekten vazgeçmediğimizden dolayıdır.
Bakanlığımız, hükümetimiz ve devletimiz, adamızda mevcut buğday, un, ekmek, unlu mamül ve tüketici zincirinde kendisi dışında bir suçlu aramak yerine, TC’de devlet tarafından un sektörüne sunulan buğday fiyatlarını burada da hayata geçirebilmek adına formüller üretmelidir.
Böylece bizde de, TC’deki un ve ekmek fiyatları seviyesinde un ve ekmek üretim imkanı yaratılabilir.
Devletimizin fiyat ve kalite dengeli buğday stoklaması ve tedarik etmesi gerekiyor
Sonuç olarak, Bakanlığın dün yaptığı açıklamada olduğu gibi sorun kalıcı olarak çözülmemiş ve geçici olarak askıya alınmıştır.
Ancak sorun, yukarıda anlattığımız tüm bu gerçekleri kabul etmeden hareket edilir ya da ertelenirse çözülemez.
İhtiyacımız olan şey; gerçekçi, köklü, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümdür.
Sorunun kalıcı olarak çözülebilmesi için de; devletimizin fiyat ve kalite dengeli buğday stoklaması ve tedarik etmesi ve veya tedarik edilen hammaddeyi girdi desteği kapsamında desteklemesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde mal ve fiyat dengesi, hükümet politikalarına uygun şekilde oluşturulabilir.
Aksi taktirde bu sorun hiç bir zaman kalıcı olarak çözülemeyecek ve ileride yaşanması muhtemel döviz dalgalanması ve buğday fiyatlarındaki artış, bizleri yine bu sorunla yüz yüze bırakacaktır.