Albert Einstein’e göre “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü hayal gücünüz geleceğinizi belirler.”
Çocuklarda hayal gücü oluşturan ve geliştiren yegane şey oyundur. Oyun, hayal ettiğinizin yaratıcı fikre dönüşmesini sağlaya en temel anahtardır.
Yüz yüze eğitimde iki haftayı tamamladığımız bu süreçte çok sayıda öğretmenle görüşme fırsatı buldum. İşte öğretmenlerin iki haftalık deneyimlerinden süzülenler:
- Çocukları arkadaşlarıyla oyun oynamayı beceremiyorlar bu nedenle de sınıfta tek başlarına oturmayı tercih ediyorlar. Arkadaşlarıyla bir araya gelip oyuncaklı veya oyuncaksız herhangi bir oyunu başlatmayı, bir oyuna dahil olmayı bilmiyorlar. Öğretmenin yönlendirilmesiyle dahil olduklarında ise oyunun kurallarına uymayı beceremiyorlar.
- Çocuklar boyama, çizgi çalışması veya diğer kağıt oyunlarını bile tamamlamada zorluk yaşıyorlar.
- Okuldan uzak kaldıkları 2 yılda bildiklerini de unuttular. Sadece zihinsel becerileri değil, psiko-motor davranışlarında da ciddi kayıplar var.
- İletişim kuramıyorlar, arkadaşlarıyla konuşamıyor, birlikte bir oyun oynayamıyorlar. Teneffüslerde ne yapacağını bilemeyen çok sayıda çocuğumuz var.
Genel anlamda öğretmenlerin ısrarla söyledikleri bunlar. Ancak okul öncesi öğretmeni olan yakın çalışma arkadaşımın şu sözleri tartışmaya gerek bırakmayacak biçimde durumun vahametini gözler önüne sermeye yeterlidir diye düşünüyorum:
- En çok 15 öğrencinin olması gereken sınıfımda 17 öğrenci var. Öğrencilerimin en az 5 tanesinin özel eğitime ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum. 2 öğrencim kalem tutmayı, boya tutmayı, kağıda bir şeyler çizmeyi bilmiyor. Geri kalanlar ise birbirleri ile konuşmayı, oyun oynamayı ya da bir araya gelip oyun kurmayı bilmiyor.
Bugün oyun kuramayan bir çocuk, gelecekte işini nasıl kuracak? Bugün arkadaşlarıyla konuşamayan bir çocuk, gelecekte tüm insanlıkla nasıl iletişim kuracak? Geldiğimiz noktanın, çocuk ve gençlerimizde açtığımız yaranın, kısacası eğitimdeki vahametin farkında mıyız?
Buraya Dikkat
Eğitimde Başarısızlığa Son Vermek İçin On Adım
Bir eğitim sisteminin başarılı ya da başarısız olduğunu söylemek, eğitime hangi pencereden baktığınıza bağlıdır. Ne var ki birçok eğitim bilimci, öğrencilerin kapasitelerine ulaşamamalarının temel nedenin eğitimde fırsat eşitsizliği olduğunu vurguluyorlar.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından; “Eğitimde Başarısızlığa Son Vermek” başlığı içeren detaylı bir rapor hazırlandı. Bu rapora göre başarılı bir eğitim sistemi için eğitim yöneticileri tarafından yapılması gereken temel uygulamaları 10 başlık altında şöyle toplanmıştır;
- Erken yönlendirmeyi sınırlandırın ve akademik seçimi daha ileri yaşlara erteleyin.
- Okul tercihlerini, fırsat eşitliğine yönelik riskleri dikkate alarak düzenleyin.
- Ortaöğretimdeki mesleki beceri veya pratikte üst öğrenime devam yeterliliği içermeyen seçenekleri iptal edin ve okul terklerini önleyin.
- Akademik ve mesleki kazanımlar sağlayabilecek ikinci kazanımlar sunun.
- Eğitimde geri kalan öğrenciler için mutlaka sistemli bir ders programı geliştirin.
- Okul ile ev arasındaki bağlantıyı güçlendirin.
- Eğitimde farklılıkları dikkate alın ve farklı beklentileri karşılayın.
- Okul öncesi ve temel eğitime öncelik vererek herkese iyi bir eğitim olanağı sunun.
- Kaynakları, en fazla ihtiyacı olan öğrencilere ve bölgelere yönlendirin.
- Eğitim-öğretim düzeyini yukarı çeken ve erken okul terklerini engelleyen somut hedefler belirleyin
Anlayana Gülmece
Yastık ve Dere
Ailelerinden kaçan bir adam ve bir kadın yolda buluşurlar ve en yakın boş bir eve sığınırlar. Kullanılmayan, viran bir ev olduğu için bir tek yatak bulurlar. Yatmaya hazırlanırken kadın sorar:
- Tek bir yatak var. Nasıl yatacağız deyip, kıkırdar.
Adam yanıt verir:
- Araya yastık koyarız,
Kadın, bu yanıtı tebessümle karşılar ve kabul eder. Ertesi gün kaçmaya devam ederler ve önlerine bir dere çıkar. Kadın sorar:
- Dereyi nasıl geçeceğiz?
Adam yanıt verir:
- Atlayıp geçeceğiz.
Kadın hemen lafı yapıştırır:
- Çok merak ederim. Küçücük bir yastığı atlayamayan, bu koskoca dereyi nasıl atlayacak!