Bir milletvekili “sahte diploma” aldığını kendi ağzıyla dile getirdiğine göre “Yüce Meclis”ten ortak bir iradeyle yolcu edilecek herhalde…
Göreceğiz!
İsmine “Hükümet” denen üçlü ilhak masasının nasıl bir savunma yapacağı elbette ayrı bir merak konusu…
Yine ya inkar edecek ya da görmezden gelecekler muhtemelen…
“Bu kadar kir içinde nasılsa leke tutmayız” diye düşünebilirler.
Kim bilir, belki bunu da “Rum-Yunan ikilisinin” bir oyunu olarak görürler (!)
***
“Sahte Diploma” sahibi Ulusal’cı vekil diyor ki, “çete var ve beni tuzağın içine çektiler.”
Mana mou!
Güzelyurt’taki üniversiteye hiç gitmemiş.
Üniversite diploması vekile gitmiş (!)
Hani tam da gökyüzünden zembille inmiş gibi…
Diplomayı almış tabii…
Üç yıl bir başka üniversitede okumuş…
“Tamamdır” demişler…
“Gelmesen de olur…”
Dört yıllık “lisans” diploması vermişler.
Bu meselede iki sahtekar varsa, biri diplomayı veren, bir diğeri de alan değil mi?
O zaman “çete” nerede?
***
“Milletvekili dokunulmazlığı” istismar ediliyor açık açık…
Haksızlık, eşitsizlik, adaletsizlik bu!
Bir vekile bahşedilmiş dokunulmazlık zırhı sahte diploma alması için değildir.
Ah bir de seçenler gözünü açsa..
***
Meclis’teki “sabıkalı” tek isim ilgili vekil değil elbette… En az “sahte diploma skandalı” kadar onca kirlilik var.
Kimse üzerine almıyor tabii...
“Seçilmek” vekil olmaya yetiyor ama insanı haysiyetli yapmıyor.
***
Gelelim “çete”ye!
“Çete” varsa, yıllardır talanla, yalanla, yolsuzlukla hepimizin üzerine kabus gibi çöken “siyasi” çetedir herhalde.
Sizce rastlantı mı onca karanlığın aynı muhitten olması, milliyetçiliği ve şükrancılığı kazıdıkça altından hileli işler çıkması, birileri semirirken geleceğin hiçleşmesi, sahteliğin paçalarından akması…
Bulanık suya bakıyor ve temiz yüz arıyoruz, nafile…
***
Çok uzatmadan…
İstifa etmelidir bu vekil…
Yargılanmalıdır diğer isimler gibi…
Meclis’i terk etmelidir.
Sahte diplomadan daha büyük ayıp halkla alay etmesidir. Aptal yerine koymasıdır onca insanı…
Tam bir hokkabazlık bu!
Politik gücü kötüye kullanmak
OpenAl tarafından geliştirilen yapay zeka modeli ChatGPT’ye sordum, “siyasi çete nasıl olur” diye.
Buyurunuz!
"Siyasi çete", genellikle yasadışı faaliyetlerde bulunan ve politik güç elde etmek veya korumak için organize olan bir grup insanı ifade eder. Bu terim genellikle hükümet içinde veya hükümetle ilişkili olabilen gruplar için kullanılır. Siyasi çeteler, yasadışı faaliyetlerde bulunarak, yolsuzluk, rüşvet, şantaj veya şiddet gibi yöntemlerle güç kazanmayı amaçlar. Bu terim, politik gücü kötüye kullanarak yasa dışı yollarla kontrol sağlayan grupları tanımlamak için kullanılır.
***
Şimdi soruyorum…
Kıbrıs’ın kuzeyinde “politik gücü kötüye kullanarak yasa dışı yollarla kontrol sağlayan grup” diye anlatılsa…
Kim(ler) gelir aklınıza?
Umut her zaman, her yerde
Umarım Türkçe’ye de çevrilir.
Alex Christofi'nin “Cypria: Akdeniz'in Kalbine Yolculuk” kitabından söz ediyorum.
Kitabı değil, yorumunu okudum.
Güneyden bir dostum, The Guardian’da Steven Poole imzası ile yayınlanan kitap tanıtımını gönderdi.
“Antik efsaneden modern militarizme, Kıbrıs'ın uzun kültürel direniş tarihine dair muhteşem bir keşif” diyor yazar...
Steven Poole, kitabı yorumlarken, Kıbrıs’ı da farklı betimliyor.
“Dünyaya hellimi ve George Michael'ın babasını veren ada, aynı zamanda RAF jetlerinin İran insansız hava araçlarını vurduğu, batmaz bir uçak gemisidir.
Kıbrıs bir zamanlar cüce fillere ve minik suaygırlarına ev sahipliği yapıyordu, ancak buranın en önemli ve güzel yerlisi muhtemelen babası Uranüs'ün köpüklü menisinden doğan ve Baf'ta karaya çıkan tanrıça Afrodit'ti.”
Kitaba göre 1974’te yaşananlar, darbe ve askeri müdahale CIA'nın gizli anlaşmasının bir sonucu… Kıbrıs trajedisini Amerika Gizli İstihbarat Teşkilatı’nın bağlayan ilk kişi elbette Alex Christofi değil…
Eğer öyleyse…
Kıbrıs’ı bölenlerden şimdi birleştirmesini bekliyoruz.
Ah kendi işimizi kendimiz görebilsek, hep bir kurtarıcı beklemeden…
“Kitap kötü bir sonla bitmiyor. Christofi baştan sona adanın tarihini yansıtıyor, Kıbrıslı babasıyla birlikte dağlara tırmanıp kafelerde eğlenerek günümüz Kıbrıs'ına dair bir seyahat günlüğü tutuyor.”
Zeytin ağaçlarına dair göndermesi önemli…
“En umutsuz zamanlarda ve her koşulda hayatın devam ettiğinin bir göstergesi…”
Cüce filleri, minik su aygırlarını yetişmesek de zeytin ağaçları halen, her yerde…
Umut da öyle!