"Savaşta Ne Yaptın Baba" isimli kitabında Can Dündar, bir yazısına 'Önce Leylekleri Vurdular" başlığını verir!
Leylekleri vurma sebebi, sofralarına taşımak ve "zengin bir menü" sunmak değildir midelerine...
Çok daha acıdır...
Çünkü leylekler, şehirlerin üzerine bomba yağdırmak için havalanan savaş uçaklarının motorlarına girmektedir !
***
"Tüyden kanatlıların ölmesi gerek, çelik kanatlılar uçabilsin diye semada" der Can Dündar!
***
"Militarizm" öylesine kanımıza işlemiştir ki bizim...
Silahları sevmemiz de bundandır...
Hemen her erkeğin çocukluk albümünde "küçük asker" fotoğrafı eksik olmaz, 'kamuflaj' içinde....
Peki niye yoktur ki "küçük bilim insanı", "küçük çevreci" ya da "minik barış elçisi" pozları...
Çünkü "militarizm" üzerine kurgulanmıştır öğretiler...
***
Hemen her bayramda adanın güneyine akmak için uzun kuyruklar oluşturduğumuz, aynı denizde yıkanarak, aynı devasa alış veriş merkezlerinde gezindiğimiz unutularak; bu yüzyılda, illa ki "düşmanlar" yaratırız kafamızda...
Ve kanıksarız şehir ortasında karşımıza dikilen nöbetçi kulübesini, plajın ortasına çekilen dikenli teli, üniversitenin karşısına konuşlanmış tankı, topu, köy yolundaki barikatı...
"Kimi kimden koruyorlar" diyenlere kızarız hatta...
***
Yine "Savaşta Ne Yaptın Baba"ya dönelim ve bir satır daha paylaşalım sizlerle...
"Savaş korkuyor kazlardan, kuğulardan, bülbüllerden, ille güvercinlerden..."
***
Bu acılı adada, bu kadar çok avcının, hem de onbinlerce; böylesine silahı sevmesi rastlantı mı sizce?
Yoksa barut kokusu ve kurşun seslerinde 'büyütülen' bir 'militarizmin' dayatması mı?
Sahi sormaz mı çocuklar babalarına, "Avda ne yaptın" diye...
Hiç derler mi, "Su içen bir kuşa, ateş ettim..."
***
Ve son söz:
"Bir avuç 'kuşsever', bunca 'kuşsavar'a karşı ne yapabilir ki sizce?!