Türkiye Cumhuriyeti 12. Cumhurbaşkanı olarak ve ilk defa halk oyula seçilen Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan Çankaya Köşkü’ne yerleşti. Türkiye’ye hayırlı olsun, kendisi de başarılı olsun.
Erdoğan’ın nasıl bir cumhurbaşkanlığı yapacağı üzerine yorumlar yapılıyor; hükümet ve AKP işlerine duhul olacağına kesin gözüyle bakılıyor. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görevden ayrıldıktan sonra siyasal yaşamı ile ilgili olarak da çok yorumlar yapılıyor, özellikle AKP’de etkili görevler alacağı, belki de kısa süre sonra partinin başına geçeceği tahminlerinde bulunuluyor. Olası… Gül’ün siyasal yaşamında farklı bir gelecek yaşaması da olası…
Politik ideolojisi ve tarzı beğenilir veya beğenilmez, tartışılabilir ancak Abdullah Gül’ün uluslar arası siyasette yüksek bir imajı vardır. Dış İşleri Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı dönemlerden oluşturduğu geniş bir uluslar arası siyasi ağı, bu ağ içinde de yüksek itibarlı bir konumu vardır. Aynı dönemlerde Dış İşleri Bakanlığı yaptığı şimdiki BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ile de yakın dostluğu vardır. Türki Cumhuriyetlerin ve İslam ülkelerinin en üst düzey siyasi kadroları ile iyi temaslar ve iletişim kurmuştur. İrili ufaklı birçok Afrika ülkelerine yaptığı ziyaretlerde başarılı bağlar oluşturmuştur. Çağdaş Türkiye siyasi tarihi içinde şimdi hayatta olan Türk siyasetçiler içinde uluslar arası itibarı en yüksek olan kişidir.
Gül’ün bundan sonrası siyasi yaşamı hep Türkiye içinde düşünülmekte ve yorumlanmaktadır. Ancak öyle olmayacaktır. Uluslar arası toplumun taraf olduğu önemli uluslar arası veya ulusal sorunlarda uluslar arası toplumun temsilcisi olarak görevlendirilmesi olasıdır. Finlandiya’nın eski Cumhurbaşkanı Ahtisaari’nin Kosova sorununun çözümünde ve sonrasında da başka sorunların çözümlenmesinde BM adına yaptığı görevler gibi görevlerin Gül’e de tevdi edilmesi olasılığı vardır.
Kısa vadede böylesi görevler alabilecek olan Gül’ün orta vadede daha önemli görevlere talip olması da sürpriz olmayacaktır. Beğenilir veya beğenilmez, AKP siyasi tarzı hep mega-projeler üzerine kurgulanmıştır. Dış politikada olsun, yurt içindeki merkezi hükümetin veya yerel yönetimlerin yatırımlarında olsun büyük projeler üzerinden siyaset yaptılar ve halen de yapıyorlar. Türkiye son on yıl, geçmişte düşünülemeyecek boyut ve hacimdeki projelere kolayca kalkışan ve tamamlayan bir AKP tarzı siyasetle yönetilmiştir. Dolayısıyla, Abdullah Gül bağlamında, uluslar arası siyasette de mega-proje düşünmeleri olasıdır ve olabilecek en mega-proje de Gül’ün BM Genel Sekreterliği veya NATO Genel Sekreterliği olabilir.
AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı için, yani 2023 için özel projeleri olduğu konuşulmaktadır. Bu yılda, BM veya NATO Genel Sekreteri’nin bir Türk olması projesi, AKP’nin siyasetteki ‘büyük vizyon’ tarzı ile örtüşen bir projedir. Ban Ki Moon’dan sonra görev yapacak BM Genel Sekreteri, Türkiye’nin de bulunduğu bölgeden seçilecektir. Gül’ün o günlere kadar değişik uluslar arası konularda başarılı görevler yapması halinde, bu göreve veya NATO Genel Sekreterliği’ne talip olması ve seçilmesi sürpriz olmayacaktır. Dolayısıyla Abdullah Gül’ün yeni siyasi yaşamının Türkiye sınırları içinde kalması olasılığı düşüktür, AKP’nin siyasal vizyon tarzı düşünüldüğünde de, onun için dar bir alan olarak kalır.
Bütün bunlar, Türkiye’nin son on yılının siyasi olay ve olguların irdelemesinden çıkan öngörülerdir.