“Daha görüşüyoruz. Demek ki dünya müzakere masasına oturmamızdan daha usanmamıştır. Öyle anlaşılıyor ki daha çok oturacağız”
‘Çooook’ oturacakmış daha....
Ve gülüyor...
Hatta “çok gülüyor” bunu söylerken...
Çok güldüğünü biz uydurmuyoruz, röportajı yapan Cumhuriyet’in deneyimli muhabiri Leyla Tavşanoğlu not düşüyor...
Özellikle ‘parantez’ açıyor bu gülüşe...
***
Bir insan niye güler?
Üzüntüden mi?
Hüzünden mi?
Yoksa ‘keyiften’ mi çok güler insan...
“Daha çok oturacağız”ın gülecek neyi var sayın Eroğlu?
Yani “müzakere masasında daha çok oturacağız” diyerek “çözüm”ün gelmeyeceğinden niye bu kadar “keyifleniyorsunuz” ki?
Üstelik, oturmak zorunda da değilsiniz.
Siz kalkarsınız ‘çözüm’ niyeti olan başkaları oturur...
Dalgasını geçmeden...
***
Oysa bir gün önce ne demişti tören meydanında....
“Samimi olarak anlaşma istiyorum..”
Hatta eklemişti:
“Bunun aksini iddia edenler haksızlık yapıyorlar ya beni tanımıyorlar ya da siyasi istismar peşindeler...”
***
Çok gülüyoruz!..
Çünkü sizi tanıyoruz...
Sayın Eroğlu, biraz vicdan.
Siz, siyasi öykünüzün hangi diliminde ‘Birleşik Kıbrıs’a inandınız ki?
Ömrünüzde ağzından tek bir kez ‘federasyon’ lafı çıktı mı, samimi, içten!..
Ne yaptınız hayatınız boyunca ‘federal kültür, barışma’ adına!..
Tek bir ‘ortak’ anınız var mı, ‘barış mücadelesi’ adına, tek bir Kıbrıslı Rum’la?
Onca sene parti başkanlığı yaptınız, tek bir satır karar metniniz var mı, Kıbrıs’ın birleşmesine dair..
Siz ‘ayrı’ KKTC’ye inanıyorsunuz...
Siz iki ayrı devlete inanıyorsunuz...
Siz ‘Annan Planı’ndaki ‘hayır’ınızla gösterdiniz duruşunuzu, biliyoruz, tanıyoruz sizi...
***
Diyorsunuz ki röportajınızda Kıbrıslı Türkler ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ yurttaşı değil...
İnsanlar okuyorlar...
Ve gülüyorlar, çok gülüyorlar hem de...