Anadilimizde böyle bir deyiş yoktur. Varsa da ben duymadım. Yıllar önce Londra’da doğup, büyüyen ve halen yaşamını Londra’da sürdüren yeğenim ziyaretime gelmişti. O dönemde Türkiye’den büyük bir şirketin Londra ofisinin müdürüydü. Ben de ona şirket yetkilileriyle nasıl anlaştığını sormuştum.
Yeğenim biraz düşündükten sonra, herhalde İngilizceden Türkçeye tercüme ederek iyi anlaştıklarını ama kendisine “bütün doğruyu söylemediklerini” söyledi.
Ben de o günden sonra yeri geldiğinde bu deyimi kullanıyorum.
Son birkaç gündür yine saatlerce elektrik kesintisi yaşıyoruz. Ama başbakan ve Kıb-Tek yönetim kurulu başkanı yakıt sıkıntısı olmadığını, kesintilerin programlı bakım onarım çalışmalarından kaynaklandığını söylüyorlar.
Biraz araştırdım Teknecik’te yakıt kalmadığını, Aksa’nın depolarından tankerlerle taşınmaya başladığını öğrendim. Zaten bunu yönetim kurulu başkanı da açıkladı.
Teknecik çalışmadığı için Aksa’nın tam kapasite üretimi ve güneyden satın alınabilen elektrik enerjisi ne kadar yeterse o kadar dağıtılıyor.
Buna rağmen yetkililer bizi elektrik kesintilerinin yakıtsızlıktan değil, bakım çalışmalarından kaynaklandığına inandırmaya çalışıyor.
Açıkçası yüzümüze baka baka gerçeği söylemiyorlar. Üstelik bu ortaya çıkınca da hiç bir şey olmamış gibi işlerine devam ediyorlar.
Başbakan TPIC’in gemisinin olumsuz hava koşulları nedeniyle geciktiğini ama gerekli önlemleri aldıklarını açıklıyor. Ama geminin hala yakıtı yüklemediği ve yüklemek için İzmit körfezinde sıra beklediği açıklanıyor. Yükü aldıktan sonra da en erken 4 günde Teknecik’e ulaşabileceği biliniyor. Elbette normal hava koşullarında. Ama dün ve bugün Marmara ve Ege denizinde kuvvetli rüzgar var. TC Meteorolojisi rüzgar ve fırtına nedeniyle 39 ilde sarı kodlu uyarı yaptı.
Bu şartlarda TPIC’in gemisi yakıt yüklese bile yola çıkamayacak. Bu durumda karanlıklara hazır olmalıyız. Üstelik hava biraz daha soğuyacağı için tüketim de o oranda artacaktır. Şimdiki tüketimi bile karşılamaktan aciz olan Kıb-Tek artan tüketimi hiç karşılayamayacak ve karanlıklara gömüleceğiz.
21 inci yüzyılda karanlıklar kaderimiz değil elbette. Ama bunu değiştirmek için bir şeyler yapmalıyız.
Unutmayın “ağlamayan çocuğa meme vermezler”. Biz karanlıklara razı olmayacağımızı yüksek sesle dile getirmezsek, yani gerekli tepkiyi ortaya koymazsak her gece karanlıklarda oturacak ve elektrikle ısınıyorsak soğuktan donacağız.
Başbakan bize bütün doğruyu söylemiyor. Kıb-Tek yöneticileri de doğruyu söylemiyor. Unuttukları bu adanın küçük olduğu ve herkesin neredeyse herkesi tanıdığı gerçeğidir.
Birilerinin ceplerini doldurması için ihalesiz yakıt alacaksınız diye halkı karanlıklara mahkum ettiniz. Bari çıkın da bu halka doğruyu söyleyin.
Doğruyu söyleyemediğiniz için masal anlatmayın çünkü kimse masal dinlemiyor. Herkes neyin ne olduğunu sizden çok çok iyi biliyor.
Ülkeyi yönetemiyorsunuz. Kurumu batırmak için elinizden geleni yapıyorsunuz.
Bilerek mi batırmaya çalışıyorsunuz, yoksa beceremediğiniz için mi batmaya sürüklüyorsunuz anlamadım.
Ama anladığım Kıb-Tek’te vurgun ve talan son hızla sürüyor.
Yok mu bu ülkede bu gidişe dur diyecek namuslu yöneticiler?
Sendikalar nerede, bu gidişe neden sesini çıkarmıyorlar?
El-Sen neden yetkililerin kesintilerle ilgili halka anlattıkları masalları duymazdan geliyor?
Sivil toplum örgütleri, Mimar Mühendis odaları, Sanayi ve Ticaret odaları, Esnaf Zanaatkarlar odası bu kurum hepimizin malıdır batarsa hepimiz altında kalırız. Bu gidişe dur
Bu nedenle diyecek adımları atmaz ve sessiz kalırsak bedelini hep beraber ödeyeceğiz.
Muhalefet sadece mecliste konuşmakla sınırlı değil. Bu konuda tüm sivil toplum örgütleriyle birlikte çok daha aktif bir mücadele örgütlenmelidir.
Bugün sessizliğe bürünürsek, yarın kurtaracak bir kurum, ardından da kurtaracak bir ülke bulamayabiliriz.