BÜTÜN UMUT BİZDE…

Kafam ve yüreğim, koskoca ve çok ağır seyreden bir yılın yükünü taşımaktan ağır ve ağrılı…

Neriman Cahit

Yeni bir yıla yakın zamanda adım atmış bulunuyoruz….

Kafam ve yüreğim, koskoca ve çok ağır seyreden bir yılın yükünü taşımaktan ağır ve ağrılı… Ve hep aynı soru kendini dayatıyor: Acaba hayatın her yaşanan gün, daha da ağır gitmesinde – bugünlere gelmemizde – hepimizin sorumluluğu yok mudur?

Sırtımızdaki onca ağırlıkla nasıl geçeceğiz yeni bir yıla… Ama ben, yine de, yeni bir yılın yeni bir silkiniş için iyi bir başlangıç olabileceğini umuyor ve diliyorum…

Masamdaki takvime bakıyorum… Bitmiş…

Keşke zaman da, bütün yıl kullanıldıktan sonra attığımız takvimler gibi olsaydı… Yeni bir yıla girerken, eskisini tüm sorunlarıyla birlikte arkada bırakabilseydik…

Yeni yıla, yaşadığımız onca sorun için sözde sorunlarımıza çözüm olacak bir ‘tasarruf paketiyle’ giriyoruz; ama açıkça belli ki, çözüm değil, gelecek nesillerimizin göçünü dayatacak bir paket bu…

***

Dünyada da durum pek farklı değil…

Yeni yılda yeryüzünü karartan yığınla sorunun, çirkinliğin, haksızlığın, acının tam ortasına geleceğini biliyorum ama daha onurlu, daha özgün daha güler yüzlü olur belki diye de umut ediyorum…

Ellerimiz 2018’i yazacak artık…

Bakalım bu numara, insanlığa hangi büyük ikramiyeyi getirecek? Birleşik bir insanlık ulusunu mu, silahsızlanmayı mı, yoksa, ulusların birbirini boğazlamasını, çevrenin daha da kirlenmesini, betonlaşmanın yeşili daha da yok etmesini mi?..

Yaşama sevincimiz biraz daha mı kırılıp, kısıtlanacak?

***

Ama… Yine de, ben diliyorum ki, yeni bir yıl yeni bir başlangıç olabilmeli ve yeni bir yılda, en azından, kişi ve toplum olarak, hayatımızda kurumaya yüz tutmuş dalları, köhnemiş ilişkileri, çözümsüz görünen sorunları, tüm çirkinlik ve düzensizlikleri, katardan ayrılan bir vagonda bırakıp, ‘geleceğe giden’ bir trenin vagonuna atlayabilmek… Bu, çok mu zordur gerçekten?

2018 yılını karşılarken, çoktandır unuttuğumuz bir ‘Sevgi Sözüyle’, bir çoğunun güzelliğiyle, güneşin batışıyla, iki insanın sevgi içinde el ele tutuşmasıyla, bir kuşun kanadındaki ışıltıyla, insanın ekmeğini alın teriyle kazanma tutkusuyla sarsalım birbirimizi…

Ve, şu soruyu yöneltelim kendi kendimize: “Yaşamı, tam anlamıyla, hakkını vererek yaşıyor muyum?”

***

Deşin içinizi, diplere inin, derinlerden bir yanıt ele geçirmeye çalışın… Eğer bu yanıt, onaylayıcı bir nitelik taşıyorsa… Sorduğunuz sorunun karşısına: “Evet Yaşıyorum” gibi, güçlü ve yalın bir yanıtla çıkabiliyorsanız mesele yok! Ama eğer yanıtınız, “hayır”sa, lütfen hemen işe koyulun: Önce Sevgiyi getirin gündeme. Kendinizi, ailenizi, işinizi, insanları, doğayı sevmeyi öğrenin; gerekirse, uygulamalı bir ders gibi deneyin…

İnanın ki, pek çok şeye değer…

***

Biliyorum… Evet, biliyorum…

Ne bayram ne de yılbaşı, herkes için aynı bayram ve yılbaşı değildir…

Ama ben, yine de, nerede ve hangi konumda olursa olsun, herkesin, elinden geldiğince karamsarlıktan uzak olmasını diliyorum; çünkü, insan için, ölüm de, hastalık da, yokluk da doğal sayılmalı… Hayatın, çözümlenebilir sorunlarını göğüslemek, çaresizliklerini soylu bir davranışla sineye çekmek gerek…

Ama…

Haksızlık ve baskıların yoğunlaştığı ülkemiz ve dünyada, ortaklaşa yaşanan anlamlı günleri (de), yapay bir neşeyle geçiştirmemeli; önemli sorunları da anımsamalı, sorgulamalı ve geleceğe, yine de, her şeye karşın, UMUTLA bakmalı – bakabilmeliyiz… Çünkü geleceğe umutla bakmak, insanın, sert gerçekleri oldukları gibi görmesini engellemez, aksine onu daha güçlü kılar!

Tanyerinin ağaracağını düşünmenin bir zamanı varsa, bu gece yarısı karanlığının tam da en koyu olduğu andır.

Yoksa ne işe yarar düşünmek…

BİLİYORUM Kİ…

Biliyorum ki, bayram ya da yılbaşı günlerinde, karamsarlıktan uzak, hafif, eğlenceli yazılar yazmak medyada kuraldır; hem de iyi bir kuraldır!

Onun için yazımı iyi bir sonla bağlayacağım:

2017’yi 2018’e bağlayan süreçte… Elimizdeki kadehi, dünyanın neresinde olursa olsun… İNSANIN AYDINLIĞI – MUTLULUĞU için emek ve uğraş veren, tanıdığım ve tanımadığım tüm dostlar onuruna kaldıracağım…

Yurdumun ve dünyanın her yanına serpilmiş sevgili ve aydınlık yürekli arkadaşlarımı anacağım…

Evet, biliyorum… Yeni bir yıl hepimiz için aynı yeni yıl değil, hepimiz farklı koşullardayız…

Ama duygularımızın bütün uzaklıkları aşarak, aynı anda kesiştiğini bilmek mutluluğunu paylaşabiliriz…

***

2018’de pek çok şey değişebilir…

Biz istersek, değişebilir…

Biz, neyi – neden yaptığımızı… Ya da, yapacağımızı anlarsak, değişebilir…

Biz, kendimizle hesaplaşırsak değişebilir…

Biz, değiştirmek istersek, değişebilir…

Biz kendi gücümüzün farkına varırsak, değişebilir…

Biz, geçmişten daha güçlü olabilirsek, değişebilir…

Ve eğer…

Biz, “evet değişsin” diyorsak, değişecektir…

Kendi gücümüzü tanır ve gücümüze güvenirsek…

Ki, hade artık gücümüze güvenelim…

Gücümüzü daha da geliştirip, dayanışmamızı artıralım…

Vizyonumuzu kontrol edip, gerekiyorsa düzeltelim…

Neyi değiştirmek – kazanmak istiyorsak… Kesin hedef saptaması yaparak, yürümemizi sürdürelim…

 Ve unutmayalım: UMUT BİZİZ… KENDİMİZİZ…

EVET… UMUT BİZİZ…

Yeni kararlar almak… Yeni adımlar atmak ve umut etmek için daha iyi bir zaman olamaz…

2018 yılı, umut ışığını güçlendirmek için o kadar çok imkânlar taşıyor ki içinde…

İşe umutla başlayalım…

Umut, hepimizin hakkıdır… Çünkü

Çok uzun bir süredir:

Başarılarımız ve başarısızlıklarımızla…

İstediklerimiz ve istemediklerimizle…

Gönlümüzle ve zorlandıklarımızla…

Umduklarımız ve ummadıklarımızla…

Çalışkanlık ve tembelliğimizle

Dürüstlüğümüz ve üçkâğıtçılığımızla…

Dostluklarımız ve düşmanlıklarımızla…

Sevgilerimiz ve nefretlerimizle…

Kazıklar yiyerek ve kazıklar atarak…

İncinerek ve inciterek…

Yaralanarak ve yaralayarak

Her şeyi değiştireceğiz diyerek ama değiştirmeyerek…

Yine aynı şeyleri ‘mış’ gibi yaparak sürdürecek miyiz…

Bildiklerimizi tekrarlayıp…

Hep boyun eğip biad ederek sadece bekleyecek miyiz?

Tanrı aşkına artık uyanalım bu gafletten…

Umut biziz… Kendimiziz…

***

Yürekten diliyorum:

Yeni yıl, bunu hak edenlere kutlu olsun… Kutlu olacaktır… Hepinize sevgiyle ve umutla…

 

Dergiler Haberleri