Büyük Birader Merhaba !

Tacan Reynar

Başka yerde olsa mesela, MOBESE sistemini kuran bu zihniyet ulusal güvenliği tehlikeye atmaktan yargılanırdı.
Net yazıyorum.
Yargılanırdı.
Çünkü eğer vesayet altında yaşadığımız bu kurulu düzen yerine “devlet” vasfını haiz bir yapıda olsaydık öncelikle bu sistemin “ulusal güvenlik” için tehlikeli olduğunu anlardık.
Şimdi ise her an karşımıza çıkıyor bu demir yığınları, ve uzaklarda kamera karşısında oturanlar gülümsüyorlar bize,
“Gördüm” diyerek hem de!

Demokratik teammülleri ve özgürlük anlayışı olan bir toplum kendisini an be an izleyecek bir sistemi başka bir devletin yetkililerinin eline vermemeliydi. Hem de suçu önleyecek diyerek sahte bir gerekçeyle.
Toplumsal aidiyeti güçlü bir toplum da bunun sadece suçu önlemek için olmadığını anlardı.
Ama olmadı.
Tüm yasal itiraz süreler geçtikten sonra bir anda sokaklarımız, evlerimizin önleri, işyerlerimizin sokakları devasa demir örgülerle doldurulmaya başlandı. 
Artık her an bizi izliyor ve dinliyorlar.
Aksini söylemek en hafif terimle saflık olur.
Bunun kamusal yarar için yapıldığını söylemek bile birilerinin doldurduğu silaha mermi sürmek gibidir adeta. Çünkü özgürlüğümüz hep böyle gerekçelere kurban verildi geçmişte ve bugün de aynısını seve seve kabulleniyoruz. 
Güvenlik Kuvvetleri eliyle Türkiye’deki otoritelere bağlı olan polis teşkilatının yetkilileri, kontrol edemedikleri suçu gerekçe gösterip daha fazla yönetim yetkisi ve kamusal röntgencilik talep ediyorlar. Bununla Polis içinde bir birim oluşturulacak ve bizi izleyecek, ama bunlara erişim yargı izin vermedikçe olmayacak. Peki sahiden bugüne kadar böyle mi yapılıyordu ?
Hukuk çevreleri gibi bu işlerinin içinde olanlar gayet net bilirler ki istendiğinde herkesin telefonu dinlenebilir, operatörlere verilecek bir paragraf yazıyla kişilerin yazdıkları mesajların içeriği anında döküm halinde çıkarılabilir ve ilgili makama sunulabilir. Suçu tahkikat aşamasında böyle dökümlere sıklıkla rastlanır.
Mecliste kurulan komisyonlardan geçen yasalarla şimdi herşeyi kılıfına uydurmanın zamanı sadece.
Komisyonlarda görüşüp, meclisten bu ulusal güvenliğe de aykırı yasayı geçirip, bizi gerçekten yönetenlerin ekmeğine irademizi sürenler, dönüp sonrasında bağımsızlıktan bahsediyorlar. Ya da zaten alt yönetimiz yapabileceğimiz bu kadar diyebiliyorlar.
Yapmayın o zaman !
Oturmayın o koltuklarda!

“Duydum” diyerek hem de, dinliyorlar!

Bakın kameralar donatıyorlar her bir tarafı, her şeyi gözetleyecekler.
İradelerinin zayıflığı yüzünden kontrol edemedikleri sınırlardan girenleri, muhaceretten geçen kara parayı, sanal suç faaliyetlerinden tutun da, gece klüplerinde yapılan fuhuşu, buna onay veren Devlet Hastanelerini, adli tıp kurumu dahi olmayan bir devlette meçhule yazılan ve yanlış yapılan tahkikatları görmezden gelenler, şimdi kalkmış bu demir yığınlarını savunuyor!
Ve bu toplum susuyor ve o toplumun seçtikleri susuyor. Çünkü dert özgürlük, demokrasi, insan haklarına sahip çıkmak değil artık, sadece ve sadece üretimi onaylı iskemle sahibi olmak. 
İktidar bir yanılgıdır burada, A4 sayfasına yazılan bir mazbatadır. Gülümseyerek alınan ve verilen. O mazbatalardan verdiğim için söylüyorum.Kağıttan yapılıyor, fotokopi makinesinde çoğaltılıyorlar.
İrademizi küçümsemek mi?
Hangi irademiz kalıyor ki geriye?

Kimi seçiyoruz da şu bizim hayatlarımızı işgal eden demir direklere bile söz geçiremiyor?
Bu mudur demokrasi, gözetlenmek midir bu kadar küçük bir ada yarısında?
Vesayetin vesayetini yaşıyoruz artık.
Mali İşbirliği Protokolü’nün lafzına ve ruhuna bakınca egemenlik kelimesi falan filan bir palavra, gülünç geliyor artık.
Bu protokollerde öngörülen usuller, bakanlıklara yerleşecek bürokratlar Kıbrıs’ın kuzeyinin idaresini açıkça Ankara’ya bağımlı kılıyor. 
Memleketi parayla satıyorsunuz!
Öyle değil miydi zaten diyeceksiniz.
Öyleydi.
Sadece şimdi artık ses çıkaracak kimsenin kalmadığını görüyoruz buralarda.
İtirazı olan?

“Kaydediyorum: Alo Efendim, ...dit dit...az önce sağa dönüp eve girdi, telefonda konuştu, içeriğini size atacağım, yarın sizin hakkınızda yazacakmış, siteyi dün yaptığımız gibi hackleyeceğiz, masaya oturdu şimdi, bilgisayarda yazmaya başladı, birazdan yazıyı gazeteye gönderecek, şimdi yemek yiyor... dit dit... şimdi uyumaya başladı. 
Bir gelişme olursa daha detaylı bildireceğim.İyi uykular efendim.”