Geçtiğimiz hafta Girne Belediyesi’nde örgütlü sendika olan DEV-İŞ’in gerçekleştirdiği iki saatlik uyarı grevi, belediye başkanı Nidai Güngördü tarafından “art niyetli bir eylem” olarak nitelendirildi. Güngördü, uyarı grevini tasvip etmediğini söyleyerek, konuyu “böyle bir dönemde bayramlık parası istediler”e getirdi. Gerçek durum ise bundan oldukça farklı!
2018 yerel seçimlerinde Girne’den partili tek aday olarak katıldığım yerel seçimlerde yoğun bir şekilde tartışılan konulardan birisi de BELPAZ’ın yapısı ve geldiği durumdu. En temelinde sendikasızlaşmanın önünü açan ve eşit işe eşit ücret prensibine aykırı bir taşeronluk sistemi olan bu yapıyı ortadan kaldıracağımızı söylemiştik. Sonradan mevcut yönetimin bu söylemleri nasıl çarpıtıp, gencecik işçileri tedirgin ettiğine de tanık olmuştuk.
Oysa söylediğimiz açıktı... Sendikal güvenceden yoksun bir biçimde çalıştırılan gençlerin geleceğini, başkanın iki dudağının arasından almaktan bahsediyorduk. Ortaya koyduğumuz program, bu genç işçilerin öncelikle toplu iş sözleşmesi kapsamına alınması, yani başkanın iki dudağı arasından çıkarılmasıydı. Ardından yasal durum elverdikçe BELPAZ işçilerinin belediyenin asli kadrosuna aktarılmasından sonra bu ucube yapıdan kurtulmaktı! Aday olduğum parti olan CTP’nin temel ilke ve değerlerine uygun olan da buydu.
Gelin görün ki, bu yapının mimarı da -ne yazık ki- önceden aynı partiden belediye başkanı olan bir kişiydi. 2014 yılında gerçekleştirilen yerel seçimlerde görevi devralan Güngördü önünde bulduğu bu ucube yapıyı tepe tepe kullandı! O kadar ki, geçtiğimiz hafta sendikanın da ortaya koyduğu gibi artık BELPAZ’ın personel sayısı belediye personelinin asli kadrosunu aşacak boyuta geldi. Geçtiğimiz haftalarda ise bu konuda yeni bir aşama kaydedilerek Girne Belediyesi sınırları içerisinde görev yapacak bir psikolog için açılan münhali bile BELPAZ açıkladı. Kendince şeffaf bir taşeronluk sistemi!
Şimdi sendikanın eylemi üzerine, mevcut belediye başkanı sorumluluk almaktan kaçınarak “bu sistemi ben kurmadım ki” diyor. Haksız değil! Ancak eksik bırakılan nokta, kucağında bulduğu bu yapının kendisi tarafından çok daha fütursuzca kullanıldığıdır. Bu, konunun Girne Belediyesi ile ilgili olan kısmı! Üzücü olansa bu tip yapıların Girne Belediye sınırlarını çoktan aşmış olmasıdır.
Bugün Girne Belediyesi yanında birçok belediyede de bu sistem hayata geçirilmiş durumda. Bilindiği üzere Belediyeler Yasası her belediyenin istihdam edebileceği personel sayısını o belediyenin nüfusu oranında sınırlıyor. Bu sınırın aşılması ise belediyelerin büyük ortak olarak kaydettirdiği bu özel şirketler kanalıyla aşılabiliyor. Yani bir yandan yasanın amir hükmü yok sayılıyor, öte yandan mali ve idari denetimin de dışına çıkılmış olunuyor.
Seçim dönemine gelindiğinde ise iş güvencesi belediye başkanının iki dudağı arasında olan bu genç işçilere kısa mesaj atılarak belediye başkanının kampanyasına destek olması “rica ediliyor”!
Şimdi sendikanın eylemi üzerine, başkanın verdiği tepkiye bakınca insanın üzülmemesi elde değil. Ancak bana kalırsa daha üzücü olan böyle bir konu üzerinden başkanın sınırlı da olsa bulduğu destektir.
Bir siyasi karakteri veya bir siyasi partiyi desteklemek elbette güzeldir. Ancak, belirli siyasi ilkelere ve etik değerlere, koşullar ne olursa olsun bağlı kalmak bana göre daha güzeldir. Hele ki söz konusu olan şey; özelde bir kentin, genelde ise bu ülkenin gençlerinin iş güvencesi, yaşam koşulları ve gelecek kaygısıysa…