Tuncer Bağışkan
Akdeniz ülkelerindeki hamamların tarihi geçmişi genellikle antik Yunan hamamlarıyla ele alınıp incelenmektedir. M.Ö 445 – 386 yılları arasında yaşayan antik Yunan yazarlarından Aristophanes, Yunanlıların önceleri Balnea (Balaneia) adıyla bilinen ve “yıkanma” anlamına gelen küçük ebatlı hamamlarda yıkandılarını yazmıştır. Kıbrıs’ta Balaneia kapsamına giren hamamlara Amathus ile Kition’da rastlanmıştır. M.Ö V. yüzyılda gymnasium ile arenalarda oyun oynayan Yunanlı genç atletler, oyun sonrasında hamamlarda yıkananırlardı. Daha sonraki Klasik dönemde (M.Ö 480 – 310) halk hamamlarının adı kötüye çıktığından, Yunanlı tarihçiler ile yazarlar tarafından alay konusu yapılmışlardır. O dönem Yunan hamamları genellikle soyunmalık, buhar odası, sıcak ile soğuk su havuzları ve masaj odası gibi odalar içermekteydi. Yunanlılar yıkanma sırasında vucutlarındaki kirlerin kabarması için önce yağla ovunurlar, sonra da vucutlarını strigilis adıyla bilinen kavisli bir alet yardımıyla kazıyarak kabaran kirlerin vucutlarından kolaylıkla çıkmasını sağlarlardı.
Hellenistik devre (M.Ö 310 – 30) tarihlenen ve Balaneia adıyla bilinen küçük bir halk hamamı Kition’da bulunmuş olup dönemin hamam yapılarına ışık tutmaktadır. Bu dönemin hamamları genel olarak, yıkanma, temizlik, dinlenme, eğlence ve sosyal toplantıların yapıldığı bir mekan olarak kullanılmaktaydı. Üç odası olan Kition hamamı alttan ısıtılmakta ve sular kanallar aracılığıyla hamamın içine veya dışına akıtılmaktaydı.
Vuni sarayında Kıbrıs’ın ilk hamamı saptandı
Kıbrıs’ta en eski ilk hamam kalıntıları Klasik Devre (M.Ö 480 – 310) tarihlenmekte olup Vuni sarayındaki merkezi avlunun kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Sarayın birinci yapı evresinde yapılan iki hamam odası, ikinci ile dördüncü yapı evrelerinde ek yapılarla geliştirilmiştir. İkinci yapı evresinde odaların zeminleri iğimli olup, ortalarında su kanalları ve su teknesine ait izler saptanmıştır. İki odadan birincisi yağlandıktan sonra sıcak suyla yıkanılan oda (Caldarium), ikincisi ise soğuk suyla yıkanılan (Frigidarium) odaydı. Böylesi bir sistem Roma döneminde görülmesine karşın, Kıbrıs’ta ilk kez M.Ö V’inci yüzyılda bilindiği anlaşılmaktadır. Sarayın ikinci yapı evresinde hamam odalarına buhar banyosu yapılan bir Sudatorium ve ateş yakılan tonozlu bir külhan (Praefurnia) eklenirken, dördüncü yapı evresinde ise Caldarium odasının yanına ikinci bir külhan da eklenmiştir. Böylece külhan ile Sudatorium arasına açılan deliğin üzerine konan büyük bir kazanın (Ahena) dibi külhan odasında, ağzı ise Caldarium odasında bulunmaktaydı. Külhanın ateşiyle ısınan kazandaki su, Caldarium’da yıkanan insanlar tarafından taslarla alınıp kullanırdı. Ayrıca buharın Sudatorium’a girmesi için duvarda delikler de bulunmaktaydı.
Roma ve Erken Hıristiyanlık Devri Hamamları (M.Ö 310 – M.S 330/395)
Roma döneminde hamamların önemi bir önceki döneme oranla daha da artmıştır. Romalılarda sınıf farkı olduğundan, hamamlara kölelerle asillerin giriş kapıları ve yıkanma yerleri ayrıydı. Romalıların en tipik özellikleri yıkanma alışkanlığı olmasına karşın bugüne kadar Roma devrine (M.Ö 30 – 330/395) ait hamam kalıntıları Kıbrıs’ta sadece Limasol kazasına bağlı Kourion’da tespit edilebilmiştir. Tiyatronun yanındaki EUSTOLİOS evinde bulunan bu hamam, Roma ile M.S IV’üncü yüzyılın sonu veya M.S V’inci yüzyılın başına tarihlenen Erken Hristiyanlık dönemi hamamları hakkında bilgi vermektedir. Bu hamam Yunan hamamları gibi Hypokaust sistemine göre ısıtılmaktaydı. Külhan’da (Praefurnia) yakılan ateşden çıkan sıcak hava, Tepidarium ile Caldarim’un altındaki tuğladan yapılmış payelerin üzerine oturan döşemenin altından, ayrıca duvarlardaki borulardan geçerek hamamı ısıtmaktaydı. Dönemin diğer hamamlarında olduğu gibi bu hamamda da sırasıyla apodyterium (soyunmalık), tepidarium (ılıklık), caldarium (sıcaklık + sıcak su havuzu), praefurnia (Külhan) ve frigidarium (soğukluk+soğuk su havuzu) odaları bulunmaktadır.
Salamis hamamlarının, Roma dönemindeki hamam kalıntılarından da yararlanılarak Erken Hristiyanlık döneminde yeniden inşa edildiği tahmin edilmektedir. Mozaik süslemeli büyük odanın döşemesi altında bulunan tuğladan yapılmış payeler ile duvarlardaki pişmiş toprak borular, hamamın Hypocaust sistemiyle ısıtılmasına ilişkin bilgi verebilecek niteliktedir.
Lüzinyan dönemi hamamları
Lüzinyan dönemine rastlayan 1412 yılında Lefkoşa hamamlarıyla ilgili olarak Nicolo d’Este, hamamların zengin bir şekilde dekore edildiklerinden, zenginlerin hamamlara hizmetkarlarıyla birlikte gittiklerinden ve oradan temiz ve dinlenmiş olarak çıkıldığından söz etmiştir. Stephan Von Gumpenberg ise 1449-1450 yıllarına ait Lüzinyan hamamlarıyla ilgili olarak, Lefkoşa’daki bir çok hamamın divanlarının, sandalyelerinin ve diğer süslerinin ipekten yapıldığının kendilerine söylendiğini kaydetmiştir.
Bu döneme ait bazı hamamların kullanımına Osmanlı döneminde de devam edilmiştir. Kıbrıs klasik Osmanlı hamamlarından farklı bir plan özelliğine sahip olan bu hamamlar arasında Aşaği Baf’taki Osmanlı çeşmesi yanındaki “Frenk hamamı”, Baf Hasan Ağa Tekkesi Hamamı, Piskobu (Yalova) Muslu Çavuş Vakfı Hamamı, Limasol Hamam-ı Cedid (Yeni Cami Hamamı / Yeni Hamam /Çarşı Hamamı) ve Mağusa Keltikli (Gedikli) Hamam yer almaktadır. Mağusa’daki Ceneviz hakimiyeti sırasında kentin kuzeybatı kesiminde bulunan St. Dominic Manastırına bağlı olan bir hamamdan söz edilmiş olduğundan, Osmanlı döneminde bu alanda bulunan hamama Keltikli (Gedikli) adı verilerek kullanımına devam edildiği anlaşılmaktadır.
Osmanlı dönemi hamamları
Kıbrıs’ın Osmanlı idaresine girmesiyle birlikte halkın kullanımını amaçlayan inşaat faaliyetlerinin belki de en önemlisi hamam yapılarıdır. Yapılan hamamların halkın kullanımına sunulmasının nedeniyse, büyük bir olasılıkla zenginlere ait evlerin dışında kalan evlerde banyo ile alttan ısıtılan hamamların olmamasıydı. T.C. Başbakanlık Osmanlı arşivindeki 14 numaralı mühimme defterine kayıtlı bulunan 16.Kasım.1570 tarihli bir hükümde, kalelerin tamirinin yanı sıra, Girne ile Baf Kalelerine birer cami ile hamamın inşa edilmesine gerek duyulduğu belirtilmektedir.
Kıbrıs’ta ilk hamamın ne zaman yapıldığı şimdilik kesin olarak bilinmemektedir. Yine de Osmanlı İdaresinin ilk yıllarında kurulan ve Lala Mustafa Paşa Vakfı’na ait olan Büyük Hamam ile Ömerge Hamamı’nın ilk yapılan hamamlar arasında yer aldığı sanılmaktadır.
Vakıfların yaptırdığı hamamlardan ayrı olarak özel kişilerin yaptırdığı hamamların da umuma açılması girişimlerinde bulunulmuştur. Nitekim Lefkoşa ile Girne Kadısının kaleme aldığı 17.Ekim.1573 tarihli bir belgede, Girne Kalesi’nin içiyle dışında hamam olmadığı ve Alanya Beyi Ahmet Bey’in kale dışındaki iskele kenarına bir hamam yaptırmak arzusunda olduğu kayıtlıdır. Yine 1573 yılına ait mühimme Defterindeki 26.Temmuz.1581 tarihli bir hükümde, Kıbrıs Defterdarı Abdullah’ın yaptırdığı hamamı halkın kullanımına açma başvurusuna izin verildiği kayıtlıdır.
Lefkoşa’nın Osmanlı idaresine girmesinden 150 yıl sonra gerçekleştirilen bir sayımda, Lefkoşa’da 5 hamamın saptandığı 1136 H (1723) tarihli tahrir Defteri’nde kayıtlıdır.
Osmanlı hamamları genellikle tekke, cami ve mescit gibi dini yapıların idamesine mali katkı sağlamaları itibarıyle vakıflar içinde ayrıcalıklı bir yere sahiptirler. Kıbrıs’taki Osmanlı hamamları, soyunmalık (camekan), soğukluk, sıcaklık (Halvet) ve külhan olarak dört ana bölümden ibaret olmaları itibariyle klasik devir Osmanlı hamamlarının plan şemasını devam ettirmektedir. Bu hamamlar, sıcaklık bölümlerinin düzenleniş şekline göre bir kaç tipe ayrılmaktadır. En çok rastlanan tip, Büyük Hamam, Mağusa Cafer Paşa Hamamı ve Ömerge Hamamında olduğu gibi, ortasında göbek taşı bulunan merkezi kubbeli bir mekan etrafına simetrik bir şekilde yerleştirilen tonozlu dört eyvan (sofa) ile bunların aralarında kubbeli köşe odaları (halvet) bulunan haçvari planlı tiptir. Lefkoşa Ömerge hamamı ile Baf Mehmet Bey Ebubekir hamamının soyunmalık odasının üstünü örten kubbenin merkezindeki yuvarlak aydınlatma penceresi, M.S XV’inci yüzyıldan başlayarak M.S XVII’inci yüzyıla kadar tarihlenen Adana’daki Çarşı Hamamı, Mestan Hamamı ve Irmak (Yalı/Paşa) Hamamı’nın bir benzeridir.
M.S XVI’ıncı ve XVII’inci yüzyıllara ait bazı siciller ile arşiv belgelerinde Kıbrıs’taki hamamlar, hamamcılar ve tellaklar hakkında bilgiler bulunmaktadır. Bu dönemdeki hamamlardan sadece Korkut Efendi Hamamı, Emir Hamamı ve günümüze kadar gelemeyen Kızıl Kule mahallesindeki Çaker Hamamıdır.
Müslümanlar ile Gayrimüslimlerin Lefkoşa hamamlarına gidebilecekleri günler de, 1744-1748 yıllarına ait Şeri Mahkeme kararı (ilam/bildiri) olarak kayıtlara girmiştir. Bu ilamdan Lefkoşa’daki Müslümanlar ile Müslüman olmayanların hamamlara birlikte değil de belirlenen ayrı ayrı günlerde gitmelerinin uygun görüldüğü anlaşılmaktadır. Vakıflar İdaresi arşivindeki 17 numaralı Şer’i Mahkeme Sicil Defteri’nin 103’üncü kaydında bulunan 24.7.1746 tarihli Şer-i mahkeme kararı, Lefkoşa hamamlarının Müslümanlar ile Hıristiyanların kullanma günleri hakkında bilgi edinilmesini sağlamaktadır. Osmanlıca olan Şer-i mahkeme ilamının Türkçe tercümesi şöyledir: “Kadının ilamı (Bildirisi - Genelgesi) . Bilindiği üzere eskiden olduğu gibi Lefkoşa’da bulunan Büyük Hamam, Ömerge Hamamı, Müftü Hamamı, Korkut Efendi Hamamı ve Emir Hamamı, her hafta Cumartesi ve Salı’dan mada günlerde öğleden ikindiye kadar İslâmiyet’e mensup olanlar (Müslümanlar) tarafından, Müslümanlara öngörülen günlerin dışındaki günlerde (Cumartesi ve Salı) Nasraniler (Hıristiyanlar) tarafından kullanılacaktır. Eskiden olduğu gibi Müslümanlar ile Nasranilerin (Hıristiyanların) hamamları bir arada (karışık olarak) kullanmamasına özen gösterilsin ve bu konuda gereken önlemlerin alınması ve hamamcılara da gerekli talimatın tembih edilmesi ve bu yasağa uyulmasının öneminin duyurulması. Ayarlanan bu düzenin sürekli olmasının gereğini ve öngörüldüğü gibi belirtilen günlerde hamamların kullanılmasının sağlanması için, söz konusu genelgenin (duyurunun-ilamın), mübaşir (duyuruyu yapan) Ağa vasıtasıyla ve dini kurallara uygun olarak hamamları icar ederek çalıştıranlara hatırlatılması üst makam (Vali) tarafından istenmiştir. Gereği . 5 Recep 1159 (24.7.1746)”
1693-1695 yıllarına ait esnaf kanunları, hamamcılar için şu kuralları öngörmekteydi:“Ve hamamcılar dahi hamamları pak ve temiz tutalar ve suyu mutedil ve suya ise ola ve dellaklar cüst ve çalak (çevik ve atik) ola ve usturaları keskin ola ve baş traşı etmeden kamil (yaşlı) kimesne zahmet etmeğe ve nazır olan futaları (önlükleri) pak ve temiz ola ve kafire verdüğü peştemalları Müslümanlara vermeye, kafir peştemalunun ayru alameti ola, inat ederse muhkem hakkından geline”
2.Kasım.1838 tarihinde İskele’de bulunan Lorenzo Warriner Pease, bir sünnet hamamıyla ilgili tespitlerini şu şekilde aktarmıştır: “Geçen gün bir kaç erkek çocuk İskele’de sünnet oldu. Dün birkaçı daha Larnaka’da Türk yapıldılar. Bu vesileyle yürüyüşe geçen alayın önünde giden müzisyenler, zurna, keman, davul v.s çalıyorlardı. Onların da arkasında sünnet olacak çocuklar birer adamın tuttuğu atlara biniliydi. Atın başı bezemeli mendillerle, çocuğun başı ise altın ve gümüşlerle süslüydü. Dün beş veya altı çocuğun arasında bir de siyahi çocuk vardı. Bunlar törenin gerçekleştirildiği hamama götürüldüler.”
1873 yılında adayı ziyaret eden Archduke Louis Salvator, Lefkoşa’da özel olarak ziyaret ettiği Büyük Hamam, Emir Hamamı, Yenicami yanındaki Yeni Hamam ve Ömerge Hamıyla ilgili bilgiler verirken, şu genel bilgilere de kiabında yer vermiştir: “Lefkoşa’da 8 tane sıcak hava hamamı vardır. Bunlar olagan Türk tarzında düzenlenmiş olup, küçük yıkanma odalarının tonozlarında camla kapatılmış aydınlık delikleri, yerlerde mermerler ve camekan (soyunmalık) kısmında sekiz köşeli bir havuz bulunmaktadır. Öğleden önceki saatler erkeklere ayrılırken, öğleden sonraki saatlerde ise kadınlar kabul edilmektedir. Pazartesi ve Perşembe günleri Türk kadınlar, Salı ile Cumartesi günleri ise Rum kadınlar yıkanmaktadır. Bu düzen tüm hamamlar için geçerlidir, ancak sadece erkekler tarafından kullanılan küçük hamamlar bunun dışındadır. Eğer bir kişi sadece kendine veya ailesine hamamı ayırmak istiyorsa, bir gün önceden bunu hamamcıya bildirmesi gerekiyor. İki hamam hükümete, diğerleri ise şahıslara ait özel mülktür.” Salvator’un Lefkoşa’yı ziyaret ettiği sırada kentteki “Büyük Hamam” ile “Sarayönü Hamamı” Evkaf’a ait iken, diğerleri ise özel kişilere aitti. Evkaf’a ait olan tarihi Sarayönü Hamamı 1960’lı yılların başında Evkaf İdaresi tarafından yıktırılarak yerine Saray Otel ile sıra dükkanlar inşa etmiştir.
Bugüne kadar varlığı bilinen Osmanlı-Türk Hamamları arasında, Evdim Cami-i Şerif Vakfı Hamamı, Mağusa Kızıl Hamam, Mağusa Cafer Paşa Hamamı, Lefkoşa Ömerge Hamamı, Lefkoşa Büyük Hamam ve Baf Mehmet Bey Ebubekir hamamı (Baf Yenicami hamamı) yer almaktadır. Ayrıca inceleme olanağı bulabildiğimiz Lefkoşa’daki diğer hamamlar arasında Asmaaltı meydanında Elmaslı Hamam (Asmaaltı hamamı), Karamanzade mahallesinde Korkut Efendi Hamamı (Çukur Hamam), Abdiçavuş mahallesinde Emir Hamamı (Kadınlar Hamamı) ve Aykasyano (Kafesli) mahallesinde Tandi’nin Hamamı da yer almaktadır.
Kıbrıs genelindeki büyük hamamların yanı sıra, özel kişilerin yaptırıp hizmete sundukları küçük ebatlı aile hamamları, ayrıca bazı zengin evlerinde de alttan ısıtılan ev hamamları bulunmaktaydı. Bunların en önemlisi ise Ayandon (Ayios Antonios) mahallesindeki Dragoman Hacıyorgacis Kornesios Konağındaki hamamdır. Ancak 1950’li yılların ilk yarısından itibaren evlerde hamam yapımının yaygınlaşması ve Lefkoşa Belediyesi’nin işçiler için Ömerge Mahallesi’ndeki elektrik santralının yanına 40-50 duşluk bir yıkanma yeri yapması üzerine hamam müşterilerinde bir düşüş olmuştur. İlerleyen yıllarda umuma açık hamamların ısınmalarını sağlayan altlarındaki tünellerin (Hipokaust sisteminin) tıkanması, ısı kaybetmeleri, müşeri profilinin değişmesi ve bakımları ile temizliklerinin yeterince yapılmaması nedenleriyle, hamamlara olan rağbetin zamanla azaldığı ve bu geleneğin yok olma noktasına geldiği izlenimi edinilmektedir.