Çağlayan Parkı’nda

Ayşemden Akın


Parkın ahı gitmiş vahı kalmıştı…
Şimdi Ankara’sı da gitti, inşallah Çağlayan’ı geri gelecek.
Hatırlarsınız, halkın onca tepkisine rağmen Cemal başkan ve Ankaralı mevkidaşı Melih Gökçek kurdele kesmişti Lefkoşa’da.
‘Kuş kondurmuşlardı’ parka. İsminin önüne de Ankara yazarak taçlandırmışlardı onu.
Lefkoşalıların toplanıp protesto ettiği ve tepki olarak da bir daha parkına hiç gitmediği Çağlayan’a iade-i itibar Kadri başkandan geldi.
Eminim birçoğu çok kızdı bu işe.
Çünkü onların Türkiye sevgisinden anladığı bu…
Türkiye’ye bağlılık, Türkiye ile kardeşlik onlara göre gösterişli bir tabeladan ibaret.
Pavyonlarımız gibi ışıklıysa hele süper.
Lefkoşa Belediye Başkanı Kadri Fellahoğlu, propaganda sürecinin başında parkı gezerken söylemişti...
“Parkın hali içler açısı, göreve geldiğimde eski ismiyle parkı gerçek sahiplerine iade edeceğim” diye…
‘Köşetutar’ dostlar hemen kaleme sarılıp köşelerini doldurmuştu:
“Belediye battı, sen parkın ismiyle uğraşıyorsun. Bunun adı düpedüz Ankara düşmanlığı. Yazıklar olsun!” şeklinde…
Solcularımız bile pek sevmemişti bu haberi.
Ankara’nın takibinden emin olan yazarlarımız ufaktan Kadri Bey’i jurnalliyor, “CTP’nin adayı Ankara’yı istemiyor” diyordu. 
Kulağı çekilecek adam var çekilmeyecek adam var işte, onu unutuyordu.
Belki bugün yine yazmışlardır.
İşleri güçleri nifak, işleri güçleri yalakalık nasıl olsa!
Hepsi de tamamen duygusal...

***

AŞK VE PARA


‘Bekarlık sultanlıktır’ sözü artık birçok ülkede geçerli değil.
Başta Almanya olmak üzere birçok AB ülkesinde yapılan araştırmaya göre bekarlar sevgili bulabilmek için her yıl milyarlarca Euro harcıyor.
Örneğin yalnız Almanya’da bu rakam 4.3 milyar.
Peki nasıl?
Görücü usulünün geçerli olmadığı bu ülkelerde tek başına seyahat, bar ziyaretleri,  dans ve dil kursları ve çöp çatanlık sitelerine katılarak...
Örneğin Almanya’da gençler tek başlarına seyahate çıkmadan önce Eros oklarına yakalanmanın hayalini kuruyormuş.
Önemli olan aşık olmakmış…
Kaliteli bir aşk arayanlar yani seçici olanlar daha çok tiyatro, konser ve müzelere takılıyormuş.
Çünkü onlara göre hem aşk hem kalite olmalı...
Ayrıca saadeti de parayla satın alabilmeli...
Bunu da araştırmalar kanıtlamış…
Yani gönüller bir olunca samanlık seyran olmuyormuş.
Ama bu işte de bir gariplik var.
İkinci dünya savaşı sonrasında hızla zenginleşen Japon toplumu çok zengin olmasına rağmen sosyal mutluluğu yani aşkı yakalayamamış.
Bizde ise durum ortada…
Kimin ne kadar mutlu olduğunu anlamak için herkes kendine bakmalı…
Vardığı sonucu da kimse ile paylaşmasa da en azından kendi gerçeğini bulmalı...
İşte size son bir haber...
Dillere destan Dubai’de kadınların kadın plajlarına gitmelerine nihayet izin verilmiş.
Bu plajlarda hiçbir şekilde erkek yok ve olamaz...
Denize ise haşema ile girilecek.
Peki Suudi Arabistan’da ne olmuş?
İlk kez özel liselerde kız öğrenciler için spor dersi konulmuş...
Devletin hiç bir ilk, orta ve lisesinde böyle bir şey yok.
Yani yasak.
Neden mi?
‘Kızların iffeti’ bozulurmuş...
Ne demişti Hasan Taçoy:
“Ankara bizi hizaya çek!”
Biz ne diyoruz?
Ankara elini yakamızdan çek,
Elimizden tut!