Brüksel’e gittik birkaç gün, Avrupa’nın kalbinde farklı gündemler peşine yürümek istedik.
Kış, hem yağmuru hem de iliklerimize kadar işleyen, kemiklerimizi titreten soğuğuyla oralarda rolünü çaldırmamış.
Güz, griliği dayatmış.
Sararmış yapraklar dolanmış ayak uçlarımıza…
***
İnsan yurdundan uzaklaştığı zaman onca köhnemiş gündemin, gözü dönmüş rant kavgasının, iştahı irermiş servet avcılığının, sahte mülkiyeti yeniden sahteleyen yığınla yardakçının yerli yerinde kalacağını biliyor.
Yine geriye dönecek, yine tümünü yerinde bulacak, yine yüzleşeceksiniz.
Yine derin düşüncelere dalarak “nereye gidiyoruz böyle” gamlı cam kırıklarına basacak, yine kanayacaksınız.
***
Kaç kişi tutuklandı bugün sahi?
Evrakların üzerindeki ıslak imzaların kurumuş masumluğundan kaç hayalet çıktı? Anasını bıçaklayan delikanlıdan yeni bir itiraf var mı ya da yüksek promilli ölüm makineleri kaç yeni canın peşine düştü yollarda?
Sahte cennetin köşe başlarını tutmuşlardan kaçı daha içeride şimdi?
Toprakları toprak yapan üstündeki yolsuzların ne kadarı mahkeme avlularını uygun adımlarla yürüdü?
***
İnsan, yersizliğin ve yurtsuzluğun penceresinden bulutlara bakarken sarsılıyor.
Hem seviniyor uzaklaşacağı için...
Özlüyor hem de...
***
Brüksel’de şunu sorduk, kendi kendimize:
Kıbrıs’ın kuzeyi daha ne kadar “ana”sı oldu acaba, biz yokken? Daha ne kadar “yavrusunu” yuttu?
Sararmış yapraklar dolandı ayak uçlarımıza ve güz, maviyi çaldı.
Mesele ‘şaka’ değildir
“Tatar yurt dışına gidebilir mi” diye yazmıştım, tam da Brüksel’e uçacağım gün…
Bu soru salt bana ait değildir.
Gündeme de şimdi gelmedi aslında...
Ancak bu yöndeki makalemin Yenidüzen’de yayınlanmasının ardından hem Başbakan Ersin Tatar’ın mektubu, hem de Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na yönelttiği “İnterpol tarafından aranıyor muyum, hakkımda soruşturma var mı?” sorusu epeyce gündem oldu.
Bir ayağımız Avrupa’nın kalbindeyken, nefesimiz de buralarda kaldı.
***
O makalede ifade etmiştim; Polly Peck hisselerinin yapay olarak yükselttiği iddiası ile ortaya çıkan Polly Peck Davası’nda Ersin Tatar’ın suçlu olduğunu hiç düşünmedim.
Brüksel’deyken Polly Peck’in (eski) patronu Asil Nadir de aradı, görüşemedik.s
Ersin Tatar’ın “Polly Peck’in muhasebeden sorumlu ismi olduğunu” yazmıştım.
Elbette, o dönem, dünyanın en önemli şirketlerinden birinin başında çok daha deneyimli, şöhretli, uluslararası aktörler vardı.
İşin doğrusu Ersin Tatar, o kadroda, muhtemelen genç bir çalışan ya da asistandı.
Kendisi de benimle yaptığı paylaşımda, benzer bir ifade kullanmıştı:
“O dönem ben 27 yaşında, yeni mezun biriydim, minör bir görevdeydim.”
Şunu da sordu Ersin bey: “32 yıldır bu SFO neden peşime düşmedi?”
***
Ancak…
Ersin Tatar’ın İngiltere Yolsuzlukla Mücadele Kurumu ya da Ağır Dolandırıcılık Masası (SFO)’nun “tanık” olarak belirlediği isimlerden biri olduğuna dair de pek çok yayın vardır.
Üstelik bu iddianın sahibi isimler de uluslararası anlamda bilinen gazeteler, gazetecilerdir.
Bir davada “tanık” olarak aranmak illaki suçlu ya da üst düzey görevde olmayı da gerektirmez.
***
Sanırım bir de yanlış anlama oldu.
“Kıbrıslı Türk lideri” unvanına sahip olmak için aranan özellikler çok daha başkadır.
Bunu bir başka yazının konusu yapabiliriz.
Çünkü “KKTC Cumhurbaşkanı” ötesinde “Kıbrıslı Türk liderliği” gibi dünyanın, bu toplum adına tanıdığı tek unvana aday olmak bazı özelliklere sahip olmayı gerektirir.
Hani “Tamamdır, Ersin bey İngiltere’de aranan kişi değildir, o halde Cumhurbaşkanı seçelim” gibi bir ortam da yaratılmasın.
Ama eğer ki bir “temsiliyet” olacaksa çok berrak, açık, net sonuçları bilinmelidir.
Böyle de bir “iddia” varsa, temizlenmelidir.
Tek derdim buydu.
***
Uzatmaya gerek yok.
Burada ne GKK ne de Polis…
Ne de Asil Nadir ya da bir başkası değildir muhattap…
Aslında açıklama yapması gereken makam İngiltere Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’dur.
SFO’dur.
İngiltere’nin Kıbrıs Büyükelçisi’dir belki…
İngiltere’deki Türkiye Büyükelçiliği’nin yapacağı girişim önemlidir.
İddiaya doğrudan muhatabı yanıt vermelidir.
Elbette “stop list” kamusal bir doküman değildir ve mahkeme süreçleri “gizlilik” yasaları gereği paylaşılmaz.
Bunun için girişim şarttır.
O nedenle zaten “görev Dışişleri’nin” demiştim…
Yoksa…
Ersin Tatar’ın “yolsuzluk” yaptığına dair benim bir düşüncem yoktur.
Önemli olan İngiltere’de böyle bir düşünce ya da gerçeklik olup, olmadığıdır…
Mesele “şaka” değildir!
Not aldım!
Polly Peck davasını merak eden yeni kuşaklar için iyi bir özet:
https://ekoavrasya.net/duyuru.aspx?did=92&Pid=10&Lang=TR
Türkiye ‘git’ derse gider
Tatar, seçim öncesi İngiltere’ye seyahat eder mi?
Kaç gündür bunu soruyorlar.
O kadar çok mesaj aldım ki, buna yönelik…
Yanıtım net: “Türkiye git derse gider.”
Bunu “Türkiye’nin sözünün dışına çıkmaz” anlamında söylemiyorum.
(Bu da bir başka gerçektir ya…)
Niye?
Çünkü, Kıbrıslı Türk siyasetçiler, yurt dışı seyahatlerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomatik pasaportunu kullanırlar.
O nedenle, Türkiye devleti, kendi diplomatik pasaportunu” kullanan birisinin, herhangi bir ülkede, “yakışıksız” bir durumla baş başa kalmasını istemez.
Türkiye gerekli araştırmayı yapacak, İngiltere’den de taahhüt isteyecektir.
Eğer…
“Gelsin, bir sorun yoktur” yanıtını alırsa…
Ve eğer “sıfır risk” varsa, Ersin Tatar, o zaman İngiltere’ye gidecektir.
(Belki de bu araştırma yapılmış ya da girişim başlatılmıştır.)
Not aldım!
* İlginçtir, siyasilerimiz, büyük çoğunlukla Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportuna sahiptirler, hatta, bu pasaportu hak ettikleri anayasanın bir garantörü de Türkiye’dir. Ama nedense, Türkiye’nin diplomatik pasaportu ile seyahat kuralını bozmazlar.
** Çok yakın bir zamanda, Türkiye’nin, bir “KKTC” milletvekiline “diplomatik pasaport” vermeyi reddettiği iddiası da notlarımız arasındadır.