Dışişleri Bakanlığı, ne kadar da samimiyetsiz bir dil kullanıyor öyle, tümüyle aciz, mahcup, kendini ele veriyor ve aslında kendi dahil kimseyi kandıramıyor.
“Avrupa Birliği, Kıbrıs Türk üyelerini seçmeyi önerecek kadar ileriye gidebilmiştir” diyor ya!
Coğrafi tescil almış hellimle ilgili bir komite bu!
- Üstelik de son derece dengeli düşünülmüş. -
Oysa…
Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten baskıcı zihniyet, talimatla Dışişleri Bakanı atayacak kadar ileriye gidiyor.
Hem de partisinde yüzde altmış oyla genel başkan seçilmiş birisine yaptırıyor bunu!
“Meclis dışından bakan atamayacağız” diyen siyasi partinin meclisine lafını yediriyor.
“Kabinem değişmeyecek” diyen başkana!
Bir bakanı zorla istifa ettiriyor.
O da yetmiyor, bir başka bakanın yeri değiştiriliyor.
İşte böylesi bir talimatla ve demokrasi dışı müdahaleyle “atanan” bakan, dönüyor, Avrupa Birliği’ne laf atıyor.
Camdan evin varsa, başkasının camına taş atmayacaksın…
Kırıklar içinde kalırsın böyle…
Ellerin kirliyse dokunmayacaksın karşındakine…
Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’den atandığı, Cumhurbaşkanı’nın adeta insanların başına vura vura ve zorla seçtirildiği yerde kim saygı duyacak sana?
Kendi kendinize konuştuğunuz “egemenlik” masalıyla avunuyorsunuz. O koltuğa talimatla geldiğinizi bilmeyen tek bir kişi yok bu ülkede…
Ta-li-mat-la!
***
Otuz yıldır gazetecilik yapıyorum, hiç bu kadar aciz görmemiştim, ulusal siyaseti…
İrade yitimi böylesi olmamıştı hiç!
Bu kadar haysiyetten yoksun bir demokrasi yaşamamıştı ada yarısı…
İnsanın umudu, güveni, düşü üzerinde böylesine ağır, ölümcül yaralar açılmamıştı.
Toplum bir mengene içine sıkıştırılmış gerçeğiyle hiç bu kadar yüz yüze kalmamıştı.
Türkiye’ye söyleyemedikleri her sözü Avrupa Birliği’ne söylüyorlar.
“AB’nin yaklaşımı açıktır; ülkemizin yetkili makamlarını devre dışı bırakmak…”
AB yerine Türkiye yazınız, sayın Dışişleri Bakanı!
Örnek mi istiyorsunuz?
Siz!
Bizzat kendiniz!
Kıbrıs’ın kuzeyindeki tüm seçilmiş, atanmış, seçmiş, toplanmış makamlar devre dışı bırakıldı.
Sizi tahakkümle, müdahaleyle, dayatmayla, tehditle, zorla bakan yaptılar.
***
Kıbrıs Türk halkının “çaresiz” ve “muhtaç” olduğuna inanıyorlarmış!
Öyleyiz.
Hem de nasıl çaresiz haldeyiz.
Nasıl da muhtaç!
Hiç ayıp değil.
O nedenle bakanlar dileniyor resmen!
O nedenle itaat ve biat ve vesayet karşısında süklüm büklüm yaşıyorlar.
Maliye borç verecek banka dahi bulamıyor artık!
İlaç yok!
Santrale mazot yok!
O neden bir Başbakan birkaç hafta önce atadığı kabinesini değiştirmek zorunda kalıyor.
Yokluklar içinde çaresiz, muhtaç…
Yüz yok surat yok!
Daha ne olsun?