Yeni iktidar döneminde başta ekonomi olmak üzere Muhafazakâr Parti’nin önünde duran pek çok önemli sorun var.
İlk toplantısını dün gerçekleştiren yeni kabine, seçim öncesinde halka vadettiklerinin ne kadarını hayata geçirebileceğini ya da seçim vaatlerinin ne kadarı için irade ortaya koyma niyetinde olduğunu, önümüzdeki dönemde gösterecek.
Hükümet tek başına ‘Muhafazakâr Parti’ olduğuna göre de, beş yıl boyunca günahlar da sevaplar da aynı adreste birleşecek.
Ancak ülkede yaşanan sorunların ortadan kaldırılması ve refahın artırılması adına atılacak adımlar bir yana, David Cameron şu anda öncelikli olarak iki konuya odaklanmak zorunda; bunlardan ilki ise şüphe yok ki seçim öncesinde, 2017 yılında düzenleme sözünü verdiği AB referandumu.
Cameron, en geç 2017 sonunda referanduma gidileceğinin altını, seçimin ardından da net bir biçimde çizdi, ancak tabii ki bunun öncesinde, AB’den talep edilecek reformlarla ilgili Brüksel’le pazarlık masasına oturulacak.
Avrupa Komisyonu Başkanı Junker, seçimin sonucunun belli olmasının hemen ardından yaptığı açıklamada, reformlar konusunda Birleşik Krallık ve AB arasında adil bir anlaşmaya varılabilmesi için Cameron ile birlikte çalışacağının sözünü verirken, birlik içinden pek çok önemli isim de Muhafazakar Parti’nin seçim zaferinin ardından, AB kuralları bünyesinde birtakım reformlar yapılmasının mümkün olabileceğinin mesajını vermeye başladı.
Günün sonunda kimse Birleşik Krallık’ın AB dışında olmasından yana değil.
Ancak, Brüksel’in üye devletler üzerindeki gücünün kısmen budanabileceği birtakım reformlara sıcak bakılsa da, AB sistemini inşa eden temel özgürlükler konusunda herhangi bir değişikliğin söz konusu olamayacağı da net bir biçimde Cameron’a verilen mesajlar arasında.
Üye devletlerin vatandaşlarına tanınan serbest dolaşım hakkı da bunlardan biri.
Cameron’un, AB içinde serbest dolaşım hakkına kısıtlama getirilmesi yönündeki talebine yanıt çok net; bu mümkün değil!
Ancak gerek Avrupa Komisyonu Başkanı Junker, gerekse AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, bir başka AB ülkesinde göçmen olarak yaşayan AB vatandaşlarının, göç ettiği ülkenin sosyal güvenlik sistemiyle sosyal yardım olanaklarından nasıl faydalanacağını düzenleyen ‘ikincil hukuk’ seviyesindeki yönetmeliklerde birtakım sıkılaştırmalara sıcak baktıklarını ifade ediyorlar.
***
Tümünün değilse de, Muhafazakar Parti’nin aldığı oyların bir bölümünün arkasında yatan etmen de kuşkusuz göçmenler konusunda sıkılaştırma sözünü verdiği düzenlemeler ve AB ile bu konuda verdiği kavga.
Ancak AB ile yapılacak pazarlıkların ardından talep edilen reformların bir bölümü dahi kazanılabilirse, Muhafazakâr Parti seçmeninin ‘AB’den ayrılmak’ gibi sert bir tavır ortaya koyacağını düşünmüyorum.
Cameron’un göçmenler konusunda Brüksel ile sürdürdüğü kavganın arkasında biraz da, oylarını giderek yükselten UKIP’le rekabet etme, partisinin oylarını UKIP’e kaptırmama gailesi vardı.
Seçim artık geride kaldı.
Cameron referandum tavrından geri adım atmış değil elbette ancak AB ile restleşen değil, uzlaşma arayan bir ilişki biçimine girme niyetini okuyabilmek, çok zor değil.
Çünkü partisindeki bazı ayrılık yanlısı milletvekillerinin zorlayıcı tutumlarına rağmen, Cameron’un AB dışında olmak gibi bir politik hayali yok.
***
Gelelim, yazının başında değindiğimiz, şu anda Cameron’un önünde duran diğer önemli meseleye; yani Başbakan’ın, 2014 Eylül’ünde İskoçya’da düzenlenen bağımsızlık referandumu öncesinde, ‘Hayır’ oyu karşılığında İskoç halkına vadettiklerine...
İskoçya’nın, Birleşik Krallık’tan ayrılmasına karşı olan Cameron, referandumdan önce düzenlenen karşıt kampanya süresince, İskoçya Parlamentosu’na tarih boyunca sahip olmadığı pek çok yetkiyi devretme sözü vermişti.
Örneğin vergilendirme...
İskoç Parlamentosu’na, merkezi hükümetin topladığı gelir vergisinin oranını bir miktar yükseltme yetkisi verilmesi öneriliyor ki bu şekilde İskoç Yönetimi’nin yıllık ortalama 8 milyon Sterlin gelir elde etmesi söz konusu.
Örneğin sağlık sistemi…
Sağlık sisteminin (NHS-Ulusal Sağlık Sistemi) bölgesel yönetiminin İskoç Parlamentosu’na devredilmesi öneriliyor.
Ve örneğin sosyal yardım hizmetleri...
İskoçya’da ev yardımı alacakların merkezi hükümet tarafından değil İskoç yönetimi tarafından belirlenmesi gibi birtakım hakları,bahse konu sosyal yardım hizmetleri arasında saymak mümkün.
Bu imtiyazların tam olarak nasıl şekilleneceği belli olmasa da Muhafazakar Parti’nin bu yeni dönemde, ivedilikle bu konuyla da ilgilenmesi gerekecek.