CANAN NURİ
Geleceğimizin kurucuları, hayatımızın anlamı, dünyamızın yeni nesli, bizim hayat meyvelerimiz; ÇOCUKLARIMIZ.
Hepimizin, özellikle de annelerimizin gözbebekleri onlar. Doğdukları andan itibaren vaktimizin büyük bir bölümünü ayırdığımız en değerli varlıklarımız onlar. Peki, onların aslında sizin kendi hayat yolunuzdaki kimliğinizi bulmak adına en büyük ve en güzel aynalarınız olduğunu biliyor muydunuz? Nasıl dediğinizi duyar gibiyim...
Yapılan birçok araştırmalara göre, hayatımızı etkileyen korkularımızın çoğunu 0-6 yaş arasında ediniyoruz. Geriye kalan kısmını da ailemizden, çevremizden ve yaşadığımız toplumdan ediniyoruz. Biz bu korkularımızı fark etmeye başlayana kadar sebeplerini bilmiyoruz. Bu fark etme sürecinde ise, bazı farkındalıkları kazanabilmek için hayatımızda önemli rol oynayan kişilerin bize karşı olan davranışlarını gözlemlememiz gerekir. Bize sergilenen bu davranışlar biz fark edene kadar devam edecektir. Fark ettiğimizde ise orada bizi etkileyen olayların temelindeki korkular enerjisel olarak çözülmeye başlar. Bu yüzdendir ki; spritüellik ile uğraşan birçok insan fark etmenin her şeyi değiştirebileceğine inanırlar.
Fark etmemize yardım eden insanlara ve olaylara kızmak yerine, bize aynalık ettikleri için onlara teşekkür edebilsek ve onların aslında sadece bize kendimizde çözmemiz gerekenleri göstermeye çalıştıklarını kabul etsek, hayatımızı nasıl kendimizin şekillendirdiğini ve kendi hayatımızın tek mimarının sadece kendimiz olduğunu da anlayabileceğiz aslında.
Hayatımızda birçok aynamız olduğu gibi çocuklarımız da bizim aynalarımızdır. Hem de en saf, en net ve en güzel aynalarımızdır. Davranışlarıyla bize aslında kendimizi gösterirler. Öfkelerinde; öfkelerimizi, korktukları şeylerde; korkularımızı, mutsuzluklarında; mutsuzluklarımızı gösterirler. Çünkü onlar saftır. Henüz aileden, toplumdan ve çevreden edindikleri hiçbir yargıları olmadığı için bize, bizim enerjimizi direkt olarak yansıtırlar. Nasıl ki aynaya nasıl bakarsanız öyle görürsünüz, onlara da nasıl bakarsanız onu görürsünüz.
Şimdi, çocuklarınızın davranışlarına bir de bu açıdan bakın. O gün öfkeliyse ona kızmak yerine, kendinize sorun ‘ben bu hayatta neye, kime öfkeliyim?’
Herhangi bir eylemi yapmak istemediklerinde onları zorlamak yerine kendinize sorun ‘ben bu hayatta yapmak istemediğim neleri, kabul edilmek adına yapmak zorunda kaldım? ‘
Herhangi bir şeye bağımlı olduklarında ki bu bir nesne veya canlı da olabilir; onlara bunun kötü olduğunu cezalarla anlatmak yerine kendinize bakın; hayatta nelere bağımlı hissediyorsunuz?
Bütün bunları kendinizde fark ettiğinizde, çocuklarınızın yavaş yavaş bu hareketleri sergilemekten kendiliğinden vazgeçtiklerini deneyimleyeceksiniz.
Unutmayın, fark etmek küçük bir eylem olarak görünse de çözümün başlangıcıdır. Şimdi, şu an, evet evet hemen gidin ve çocuklarınıza teşekkür edin. Çünkü onlar bu hayatta sizin en değerli varlıklarınız olmalarından öte, sizin kendinizi keşfetmenizdeki en büyük aynalarınız.