Benzin okkalı zam yedi.
Elektrik de öyle…
Marketlere girmek artık kabus oldu.
Dövizle borçları ödenemiyor.
İnsanların gelirleri, giderlerinin çok altında kaldı.
Tasarruf yapılabilecek ne varsa yapıyor insanlar ama yine yetmiyor.
Vatandaş çaresiz.
Hükümet çaresiz.
Kimse ‘çıkış yolu’ bulamıyor.
Karamsarlık, kötümserlik, moral bozukluğu yaygınlaşıyor.
İnsanların yüzü gülmez, ağızlardan olumlu söz çıkmaz oldu.
Peki ama nereye varacak bu iş?
* * *
Karanlığın sonu şafaktır.
Ama bu ‘şafak’ kendiliğinden sökmeyecek, belli.
Onu istemek, uğrunda mücadele vermek gerekiyor.
‘Her derdin dermanı bulunur’ derler.
Mutlaka bir çare vardır.
Şimdiki mantıkla devam edilemeyeceği ortadadır.
Henüz ekonomik krizin asıl dalgaları Kıbrıs’ın kuzeyine ulaşmış değil.
Şu anda herkes ‘yağ yakma’ aşamasında.
Elde, avuçta, bankada, ihtiyat sandığında, yastık altında mevcut birikimi olanlar o kaynaklarla idare etmeye çalışıyor.
Birikimi olmayanlar da borçlanıyor.
İşte o birikimler bittiği, borçlar ödenmez noktaya geldiği vakit başlayacak asıl çöküş…
Hele bir de Ankara kaynaklı ‘yeni maceralar’ gelirse gündeme, korkarım bu ada hepimize dar gelecek!
* * *
O aşamaya kalmamak için çıkış yolunu bulup onu devreye koymak gerekiyor.
İki çeşit çare vardır.
Birincisi, Ankara’dan yüklü bir kaynak istemek…
Yani devletin TL cinsinden açıklarını kapatmak…
Bu şekilde maaşları ödemek, teşvikleri dağıtmak, mevcut yapıda kamu maliyesinden geçinen kesimleri rahatlatmak hedeflenebilinir.
Yani mevcudun devamını sağlamak istenebilinir ki bu ‘en kolaycı’ yöntemdir.
Böyle bir ‘yüklü kaynak’ aktarımı olur mu bilinmez ama, bu kadar büyük bir krize olsa olsa ‘pansuman’ olur. Bir sonraki krize de kalmadan Kıbrıs Türk ekonomisi darmadağın olur.
İkinci çare, orta ve uzun vadede ‘Euro’ya geçmek ve dünya ile entegre olmak’ üzerinden kurgulanabilir.
‘Tanınmama’ meselesi önümüzde bir engeldir ama Kuzey Kıbrıs’ın ‘AB toprağı’ olduğu gerçeği de orada duruyor.
Bu topraklarda yaşayan AB yurttaşlarına karşı AB’nin de sorumlulukları vardır. Sadece sorumlulukları değil, AB’nin çıkarları da vardır.
Ekonomideki gidişatı fırsata çevirmek ve geleceği daha sürdürülebilir bir rotaya oturtmak zordur fakat imkansız değildir.
Yeter ki ezberler bozulabilsin.
Yeter ki ‘asla izin vermez’ diyen Ankara’yı ikna edecek projeler ortaya konulsun.
Çaresiz hissediyoruz ama çare vardır.