Reyhan Yalovalı
reyhanyalovali@gmail.com
I
Carlos Saura’nın filmi, 1998 yapımı “Tango” gerçeküstücü anlatımıyla Arjantin’deki cunta faşizmini eleştiren filmlerden birisidir. Filmde tango ve dans, eleştiri için bir araç olarak kullanmıştır.
Film, fonda Lalo Schifrin’in Los Inmigrantes eseri ile açılır. Bir tango müzikalinin senaryosunu okuyan yönetmen Mario Suarez (Miguel Angel Sola) ile tanışırız ilk etapta (Bıçak, 2013). Senaryo üzerinden oyununu hayal ederken eve karısı gelir ve yaşananlardan, ikisinin aslında ayrı olduğunu öğreniriz. Ayrıca Mario’nun bir kaza geçirdiği ve baston ile yürüdüğü görülmektedir. Bir akşam dostlarıyla bir mekânda eğlenen Mario’nun yanına Angelo Larroca adında birisi gelip, ki Mario’nun oyununun yüzde ellisini finanse edecek olan adamdır, onunla konuşmak istediğini söyler. Bu kişi aynı zamanda mafya üyesidir. Yönetmenden, âşık olduğu ve dans konusunda da yetenekli olduğunu düşündüğü Elena (Mia Maestro) adlı bir kızı seçmelere kabul etmesini ister. Mario elemelerde kızdan etkilenerek, onu başrol için çalıştırmaya başlıyor. Ayrıca,ayrıldığı karısı Laura ve onun sevgilisi de aynı oyundadır. Bir yandan etkilendiği, hatta âşık olduğu genç kız da bir mafya babasının sevgilisidir. Fakat kız bir gece Mario’nun yanına gelir veböylece birliktelikleri başlar. Duygusal anlamda bir süre karışıklık yaşar Mario. Ancak onun tek sıkıntısı Elena’ya âşık olması değildir çünkü filmle, Franco döneminin faşist rejimine, asker baskısına, sorgulanmalara, kaybolan insanlara, işkencelere gönderme yapmak istiyor. Fakat filmi finanse edenler tarafından bu mesajlar lüzumsuz ve aşırı bulunuyor. Mario kendisini bir anda, hem filmini bir araya getirecek parçaları birleştirmeye çalışırken, hem Elena’yla Laura arasında duygusal gel-git yaşarken, hem de filmine müdahale etmek isteyenlerle mücadele ederken buluyor.
II
Filmde yönetmen Mario Suarez’in Tango adlı senaryoyu okumaya başlaması ve okurken ara verip yatağa uzanmasıyla birlikte hayal dünyasına dalışını görürüz. Bu arada yönetmen geçirdiği bir trafik kazası sonrasında bastonla yürümektedir. İlk hayalinde sonradan eski karısı olduğunu öğrendiğimiz kadının, sevgilisiyle bir sahnede tango yaptığını görürüz. Perde arkasında önce yönetmenin devasa gölgesi belirir. Daha sonra yönetmen dans eden bu çiftin yanına yaklaşır ve onların tutkulu dansını bir süre hırsla izledikten sonra bıçak çeker. Ve eski eşine bıçağı saplar. Bu hayalde onu terk eden ve şu anda mutlu bir beraberliği olan eşini öldürdüğü görülür. Filmin içindeki oyunda bir sahnede, bu hayal farklı kişilerle farklı bir koreografiyle somutlaşacaktır. Hayalinden uyandıktan sonra eski eşinin eve geldiğini görür. Yönetmen onu çok özlediğini, gittiğinden beri çok zorlandığını ifade eder ve onu zorla öpmeye çalışır. Karısı onu reddettikten sonra adam evden taşınmaya ve çalışma alanı olan, yani tiyatronun olduğu stüdyoya taşınma kararı alır ve taşınır.
III
Angelo Larroca yönetmen Mario Suarez’in Tango adlı yeni oyununun yüzde ellisini finanse edecek olan mafya babasıdır. Bir akşam yönetmen, dostlarıyla gittiği bir eğlence mekânında – ki bu mekânın sahibinin de o mafya babası olduğunu sonradan öğreniyoruz- masalarına Angelo Larroca gelir. Larroca yönetmen ile konuşmak istediğini söyler ve onu özel konuşabilecekleri kendi masasına davet eder. Mafya babası yönetmene, mekânın sahibi olduğunu ve oyunu kendisinin finanse ettiğini söyler. Kendinden çok emin görünür ve parası sayesinde her şeyi kontrol edebileceğini ima eder. Konuşma sırasında bir talebi olduğunu dile getirir. Bu da, âşık olduğu ve dans konusunda yetenekli olduğunu düşündüğü genç kızın (Elena Flores) oyunun seçmelerine mutlaka alınması gerektiğidir. Elbette ki, bu konuda bir zorlama yapmayacağını, sadece onu denemesini ister. Tüm bu konuşmanın içinde, net bir şekilde mafya babasının, bütün kibarlığının altında inceden inceye yönetmeni tehdit ettiği görülmektedir.
Seçmelerin olduğu gün kızın da orda olduğunu görürüz. Yönetmen kızı izler ve başrolde oynamasını uygun görür. Yönetmen kızdan etkilenmiştir. Bu etkilenmenin getirdiği tetiklemeyle yönetmen eski eşinden, evdeki kaba davranışı için özür diler, eski eşi de onu affettiğini söyler. Aslında böylelikle yeni duyguların, belki de yeni bir ilişkinin içsel olarak yolunun açıldığını görürüz. Genç kızın gelişiyle ve yönetmenin duygularının yoğunlaşmasıyla, süreç içinde bastonu artık kullanmadığını görürüz. Yürüyecek, dayanacak bir aşk bulmuştur artık.
Oyunun içinde bir sahnede, yönetmenin etkilendiği kız, eski eşi ve eski eşinin sevgilisinin trio dans sahnelerini izleriz. Bu sahneden sonra yönetmen genç kıza, onu daha yakından tanımak istediğini söyleyince kız da kendisini yemeğe davet ettirir. Yemek esnasında ikisinin de birbirine âşık olduğunu görürüz. Adam kızı gece için eve davet eder. Fakat kız mafya babasından dolayı bunu kabul edemeyeceğini söyleyip oradan ayrılır.
Bir gece yönetmen yalnız bir şekilde stüdyoda dolaşmaktadır ve kostümlerin arasında bir hayale dalar: eski eşiyle genç kız dans etmektedir. Zaman zaman çekişmeli ve hırslı olsa da genel olarak tutkulu ve neredeyse aşk doludur bu dans. Yönetmenin kafasında, iki kadının bir arada oluşu; hem geçmişle geleceğin birlikteliği hem tezatlığı şeklinde yorumlanabilir. Bir kadın siyah bir kadın beyaz giymektedir. Yönetmen hem duygusal gelgitlerini, hem de kendini keşfetmesine, kendinin gerçekten ne istediğine dair sorgulamasını anlatır bize bu hayalinde. Ve bu hayal diğer hayallerinde ve tüm hayatında olduğu gibi; dansla bütünleşmiştir.
IV
Bir gece geç saatlerde yönetmen yine stüdyodayken, genç kız bir anda gelir. Korkularını bir kenara itip, cesaretini toplayıp özgürlüğüne ve sevdiği adama kavuşmak ister. O gece birlikte olurlar. Birlikte oldukları esnada adamın hayalinde oyundaki savaş sahnesinden kesitler belirir. Belki de bu sahnenin belirmesi, tam da o anda, kendi iç çatışmasını simgelemektedir. Ya da, mafya babasının varlığını askeri bir rejimin tehdidi olarak da düşünebiliriz. Fakat, artık gelgitlerini bir kenara bırakma zamanı gelen yönetmen, kızın onunla birlikte yaşamasını ister. Kız mafya babasınınvarlığından dolayı endişe duymaktadır. Ve ertesi gün mafya babası kızın yanına gelerek, onu bırakmamasını söyler. Fakat kız artık yönetmenden de aldığı güven duygusuyla, mafya babasını aslında hiç sevmediğini ve sevmeyeceğini ifade edip, onu terk eder. Bu sahnede filmin başında yönetmenle eski eşi arasındaki ‘zorla öpme’ sahnesini, paralel olarak mafya babası ve genç kız arasında görürüz. Baskıcı askeri rejimi anlatan sahneler, oyunu finanse edenler tarafından ‘lüzumsuz’ bulunur ve bu sahnenin oyundan çıkarılmasını isterler.
V
Film Karakterlerine bakıldığında:
Mario Suarez: Yönetmendir. Kendi alanında başarılı ve tanınan biridir. Kendi hayat felsefesine uygun biçimde oyunlarını sahnelemektedir ve hiçkimsenin onu yönlendirmesine ve kontrol etmesine izin vermez. Hele de sanatsal anlamda gelen müdahaleler karşısında; inatçı, cesur, idealist bir davranış biçimi sergilemektedir. Kendi iş alanında, yenilikçidir. Genel geçer seyircinin eğlencelik oyun taleplerini ciddiye almaz, sanatının gereği ne ise onu yapar. Titiz, aynı zamanda kendi takım arkadaşlarına karşı saygılı ve fikir alışverişine sadık bir yönetmendir. Politik meseleleri estetik çerçevede oyunlarında kullanmaktan kaçınmaz. Hayal kuran biridir ve geçmişle bağını hiçbir zaman koparmamıştır. Hem işiyle ilgili hem ilişkileriyle ilgili hayaller kurar, tasarlar ve bunları oyununda kullanır. İlham denen şeyin varlığına inanır ve hayalleriyle birleşince ortaya sanat eseri çıktığnı görürüz. Sadece çalışmakla ilham geleceğini söyleyenlerin gerçek sanatçılar olabileceğini düşünmez.Hayal ettiği her şey dansla var olur. Öte yandan, çok yoğun duygu ve düşüncelerle yaşayan ve büyük kalabalıklarla çalışan bu adam, yalnızlığa ve sessizliğe daha meyillidir özünde. İlişkilerinde ve aynı evi paylaştığı insanlarla başarısız beraberlikler yaşadığını düşünür. Fiziksel olarak kendini yaşlanmış olarak görür fakat içinde genç bir erkek olduğunu da hisseder. Geçirdiği kaza sebebiyle bir elinde, filmin bir yerine kadarbir baston vardır ve bir ayağı aksamaktadır.
Laura Fuentes: Dansçıdır. Aynı zamanda yönetmen Mario Suarez’in eski eşidir. Filmde çok tutkulu bir dansçı olduğunu görürüz. Eski eşine karşı mesafelidir. Yeniden biraraya gelmeyi düşünmez. Başkasıyla mutlu bir beraberliği vardır. Elbette ki hırslıdır ve iyi bir gözlemcidir. Fakat kimseye zarar verecek bir davranışta bulunmaz. Tam aksine tüm bu duygular dansıyla bütünleşir ve ortaya çok tutkulu bir dans çıkar. Eski kocasının onu zorla öpmeye çalışması onu rahatsız etse de, kocasının özür dilemesinin ardından affedici bir yönü olduğunu görürüz.
Elena Flores: Daha yolun başında bir dansçı olmasına rağmen, yeteneği ve güzelliğiyle göz kamaştırmaktadır. Bir mafya babasının sevgilisidir ve onun sayesinde keşfedilir. Onu keşfeden ve ona âşık olan adama o da âşıkolur. Mafya babasını terk eder çünküonu hiçbir zaman sevmemiştir. Mafyanın baskısı altında yaşayamadığı sevgiyi ve özgürlüğü yönetmenin yanına giderek bulmuş olur. Çapkın bir hali vardır, tahrik edicidir. Zekidir. Güzel kadınların zeki olmadıklarına dair genel geçer kalıpları sorgular ve yanlış bulur. Bir kadının, çocuk doğurma, bakma ve besleme işlerinden ibaret olmadığını ve kendisine saygı duyulması gerektiğini ifade eder.
Angelo Larroca: Kendini beğenmiş bir mafya babasıdır. Maddi açıdan her şeye sahip olabileceğini düşünür. Hatta sırf bir sanat eserini finanse ettiği için, o eserle istediği gibi müdahale edebileceğini düşünür. Elena Flores’e âşıktır ve kadın onu terk ettikten sonra, kadına ona geri dönmesi için yalvarır fakat kadın ona dönmez.
VI
Film içinde film özelliğini taşıyan Tango, Arjantin'in dramatik tarihinden kesitlerin tutkuyla, dansla, müzikle, dekorlarla ve köstümlerle bütünleşmesiyle ortaya çıkmış bir film. Arjantin'in ulusal dansı Tango üzerine yarı kurgusal-yarı belgesel bir çalışma olmuştur.
Carlos Saura müzikle olan ilişkisini şöyle anlatıyor:“Tüm filmlerimin müzikal olduğunu düşünüyorum. Müzik kullanımı da şöyle ayırmak mümkün: Bazı filmlerde dans müziği söz konusu oluyor ama hepsinde değil. Benim hayatımın temelinde müziğin çok büyük bir yeri var. Annem piyanistti ve ben daima müzik dinlenen bir evde büyüdüm. Daha ilk filmimden itibaren de filmlerimde müziğin yeri çok ağırlıklı bir yeri oldu. Az önce sözünü ettiğim Los Golfos/ Sokak Serserileri flamenko müziği üzerine kurulu bir filmdi. Kariyerimin ilk yıllarında fotoğraf çekmeye başlamıştım. Fotoğraf çekmeye başladığım bu yılarda iyi bir flamenko dansçısı olabileceğimi düşünüyordum ve çok önemli bir flamenko hocasına gittim. Kika adında yaşlı bir çingeneydi. Gittiğimde teybe bir müzik koydu ve bana ‘Dans et!’ dedi. O zamanlar ince uzun, dans edebilecek yapıda bir delikanlıydım. Dans etmeye başladım. Henüz birkaç dakika geçmeden müziği kapattı ve bana ‘Başka bir şeylerle uğraşsan daha iyi olur dedi.’ Belki de bu yüzden müzikal filmler yapıyorum. Bir flamenko dansçısı olamadığım için.
Bunu tam olarak nasıl açıklayacağım size bilmiyorum ama müzikal film yapmak çok farklı bir duygu. Dünyanın en iyi dansçıları, sanatçıları sizin için dans ediyorlar; bu çok hoş bir duygu. Üstelik bazen çekimler kötü oluyor, tekrar dans ediyorlar sizin için. Bu daha da güzel bir şey. Müzikal film yaparken, süreç içinde gözlemlediğim en önemli şey; bütün ağırlığı dansa ve müziğin varlığına vermek oldu. Bunu yaparken öncelikle senaryodaki dansın, müziğin ve sanatçıların ön palana çıkmasını engelleyecek belirsizliklerden arındırdım sinemamı (Saura, 2002).”
Tango filminin müziklerinin çoğu, dünyaca ünlü müzisyenler (Astor Piazzolla, Juan de Dios Filiberto / Gabino Coria Peñaloza, Osvaldo Pugliese...) tarafından bestelenmiş eserlerin, Lalo Schifrin tarafından performe edilmesiyle oluşuyor. Ayrıca filmde kendi besteleri de kullanılmıştır (Cater, 1999)”
VII
Film İspanya iç savaş dönemini yani o dramatik Arjantin hikâyelerini film içindeki oyunda anlatır. Oyun dışındaki sahneler filmin çekildiği tarihlere ait olduğu söylenebilir. Filmin oyun dışında kalan bölümlerinde kostüm ve dekor filmin çekildiği döneme aittir (1998). Fakat oyunun içindeki bazı bölümlerde kostüm ve dekor, savaş dönemine ait realistik bir anlatımla ele alınırken, zaman zaman da sadece stilize anlatımlara başvurulmuştur. Siyah beyaz sahne ve siyah beyaz giyinen erkeklerin bulunduğu sahne, bu stilize anlatıma örnek teşkil edebilir.Ayrıca bu görüntü, düşman erkeklerin savaşı şeklinde yorumlanabilir. Oyun içindeki dekor genel olarak ışık ve projeksiyonla yansıtma şeklinde kullanılmıştır. Bu da, realistik mekânlar yaratıp alanı daraltmamak, yani kalabalık dansçı kadrosuna geniş alanlar sunmak için bu şekilde yapılmıştır. Yine oyunu tasarlayan kreatif ekip, ışıkları hem akıp giden zaman hem de tarihin tekerrürü manasında kullanmıştır. Örneğin; savaş ve sürgün. Göç sahnesinde gece ve gündüz görüntülerinin aynı anda gösterilmesi, sürgünün gündüz ve gecelerce sürdüğünü sembolize etmektedir.Günümüz sahnelerinde gerçekçi devasa prova sahneleri kullanılmıştır. Birçok grubun aynı anda ayrı ayrı prova yapabilmesine olanak tanıyan geniş mekânlar, bir eserin ortaya çıkma sürecinde neler yaşandığını bize tek sahnede aktarabilmiştir.
Müzik ve kullanılan görsel materyaller arası uyum birkaç örnekle anlatılabilir: savaş sahnesinde, erkeklere realistik asker kostümü giydirilmiştir. Tüm koreografi ve o anda çalan marş ritmleri bütünsellik içinde bulunmaktadır (La Represión). Sürgün sahnesinde, yukarıda bahsedildiği gibi gece-gündüz temasıyla birlikte Verdi’nin, Nabucco, Va Pensiero – Esirler Korosu eseri kullanılmıştır.Böylece, hem mana açısından hem de görsellikle bir bütün oluşturmuştur.Filmin başında yönetmenin bir trafik kazası geçirdiğini öğreniyoruz; bir baston kullanmaktadır.Kaza ve baston, hayatının aksadığını simgelemektedir. Tıpkı eşinden ayrılışı gibi. Daha sonra oyunu için, oyunu finanse eden bir mafya babasının âşık olduğu kızı yönetmene önermesiyle bambaşka bir hikâye başlar. Yönetmen, kıza âşık olur ve kız ona geldiği andan itibaren filmin sonuna kadar baston kullandığını görmeyiz.
VIII
Görsel açıdan filmin her karesi, her sekans son derece ince bir şekilde düşünülmüş. Bunun yanında, aynı zamanda bir fotoğraf sanatçısı olan Saura’nın başarısı mutlaka izlenmeli. Renkler, ışıklar ve gölgeler müthiş bir anlatım aracı olarak kullanılmış... Zarafet ve estetik... Dansçılarla müziğin uyumu izlenmeli... Hikâye anlatım biçimi ve hikâyesi içi içe geçen ve tarihsel gerçekliğe dayanarak politik tavrını da ortaya koyan sanat filmi. Filmin içindeki oyunda yaratılan çok özel koreografiler için bile bu film izlenmeye değer. Özellikle, baskıcı askeri rejimin sembolize edildiği sahneler, kullanılan müzik ve dansçıların bu ritimle bütünleşerek ortaya koydukları performans çok başarılı.
Filmde zayıf olan temel nokta; film içindeki oyunun seyirci önüne bir bütün olarak çıkıp çıkamayacağının bilinmezliğidir. Kesitler halinde gördüğümüz sahneler ve finansmanlar tarafından kabul edilmeyen sahneler mevcuttur filmde. Fakat bu kadar özenle hazırlanan ve yönetmenin özel hayatıyla paralel bir anlam teşkil eden bu oyunun akıbetinin belirsizliği filmin zayıf yönü olarak düşünülebilir. Buna ek olarak, finaldeki ‘sürgün’ sahnesi izlenirken mafya babasının tutumu, film içindeki genel tutumuna benzemediğinden kafa karıştırıcı duruyor.
Bizi tarihsel bir gerçeklikle yüzleştiren, dansçıların bedenlerinde ruhumuzu gezintiye çıkardığımız bu film yüreğime oldukça derin izler bırakmıştır. Sizler de TANGO filmini izleyerek ruhunuzu gezintiye çıkarmaya ne dersiniz?
KAYNAKÇA
http://www.academiadeltangoistanbul.com/tango-tarihi.html
http://acikradyo.com.tr/arsiv-icerigi/sinemamin-temelinde-fasizmle-mucadele-olacak
http://www.allmusic.com/album/tango-original-motion-picture-soundtrack- mw0000602329
http://www.otekisinema.com/carlos-sauranin-sinema-yolculugunda-dans-ve-muzik/
http://www.allmovie.com/artist/carlos-saura-p109977