Abdullah Çatlı isminin Kutlu Adalı cinayetiyle ilişkilendirilmeye başlaması Susurluk’taki kazanın sonrasına rastlar.
Kazada ölen Çatlı’nın üzerinden çıkan nüfus cüzdanında ‘Mehmet Özbay’ ismi vardır. Araçta bulunan ve hayatını kaybeden ‘Melahat Özbay’ ise aslında Çatlı’nın sevgilisi Gonca Us’tur.
Araç sürücüsü Polis Müdürü Hüseyin Kocabay da olay yerinde ölür. DYP milletvekili Sedat Edip Bucak ise tek kurtulan isimdir.
Susurluk skandalının patlak verdiği kazada Mercedes marka aracın bagajından çıkan bir Uzi ise Çatlı’nın Kutlu Adalı cinayetine karışmış olabileceği ihtimalini gündeme getirir.
TBMM Susurluk Komisyonu’nun bulguları, kısa bir süre önce İstanbul’da işlenen ‘Kumarhaneler Kralı’ Ömer Lütfi Topal cinayetinde de Uzi kullanıldığını ortaya çıkarır. Hatta olay yerinde bulunan bir şarjörde Çatlı’nın parmak izlerine rastlandığı söylenir.
Kutlu Adalı cinayetinin de Uzi ile işlenmiş olduğu iddiası vardır ve Susurluk Komisyonu’nun bu bulgularının ardından KKTC meclisinde ‘Kutlu Adalı Cinayeti, Faili Meçhul Saldırı ve Bombalama Olayları ile Susurluk Olayı Diye Adlandırılan Olayların KKTC ile Bağlantısı Hakkında Meclis Araştırma Komitesi’ kurulur.
Komite ilk toplantısını 8 Mayıs 1997 tarihinde yapar. Yani cinayetten 10 ay sonra…
* * *
Komitede, Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili ‘polisin neden sonuca ulaşamadığı’, ‘engel çıkaranlar olup olmadığı’ gibi sorulara da yanıt aranırken, Susurluk skandalıyla birlikte gündeme gelen Abdullah Çatlı ismi üzerinde sıklıkla durulur.
Basında ‘Çatlı’nın cinayetin işlendiği günlerde Kıbrıs’ta olduğu’ iddiaları yer almaktadır. Ancak polis bu bilgili teyit etmez. Sonraki yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tutanaklarına da giren ifadelerinde polis yetkilileri “Çatlı’nın daha önce adaya Mehmet Özbay ismiyle iki kez giriş ve çıkış yaptığı” belirtilir. Ancak polis cinayetin işlendiği 6 Temmuz 1996 tarihinde Çatlı’nın Kıbrıs’ta olmadığını söyler.
KKTC polisi bir yandan Çatlı’nın KKTC’ye giriş-çıkış kayıtlarına muhaceretten bakarken, diğer yandan da TC Emniyet Genel Müdürlüğü’nden de bilgi ister.
Ve bu talep üzerine Türkiye emniyetinden son derece enteresan bilgiler gelir.
* * *
TC Emniyet Genel Müdürlüğü KKTC Polis Genel Müdürlüğü’ne şu bilgileri aktarır:
Abdullah Çatlı’nın üç farklı ismi ve dokuz farklı kimlik ve pasaportu vardır!
Mehmet Özbay…
Mehmet Özbey…
Şahin Ekli…
Ve bu üç farklı isim için düzenlenmiş toplam dokuz farklı nüfus cüzdanı (kimlik kartı) ve pasaport…
Polisin tespitlerine göre Çatlı’nın ‘Mehmet Özbay’ olarak KKTC’ye iki kez giriş çıkışı vardır.
Birinci seyahatinde 4 Haziran 1994’te girip ertesi gün, yani 5 Haziran’da çıkmış…
İkincisinde ise 26 Nisan 1996’da girip, 1 Mayıs’ta adadan ayrılmış.
Meclis Araştırma Komitesi’nde görev yapan bazı üyeler bu bilgilerin üzerine giderek bazı kritik sorular sorarlar.
Madem üç farklı isim altında düzenlenmiş dokuz farklı seyahat belgesi vardı, acaba Çatlı her seferinde farklı bir karaktere bürünmüş olabilir miydi?
Türkiye polisinin tespit ettiği üç isim ve dokuz kimlik dışında, tespit edilememiş başka isim ve belgeleri de olabilir miydi?
Bir taksicinin basına yansıyan ‘Çatlı’yı VIP’de gördüm’ iddiaları yeterince araştırılmış, bu konuda yeterli soruşturma yapılmış mıydı?
Bu sorulara bir ekleme de ben yapayım:
Acaba Abdullah Çatlı’nın olayla alakası var mıydı yoksa bu hedef şaşırtmak ve cinayeti ölmüş bir isme yükleyip gerçek failleri gizlemek için ortaya atılmış bir ‘yem’ miydi?
* * *
Bizde hem Saray, hem de hükümet konuyu sümen altı etmeye çalışadursun, Atilla Peker’in iddiaları üzerine İstanbul Anadolu Başsavcılığı Kutlu Adalı cinayeti hakkında soruşturma başlattı ve KKTC’den de resmen bilgi ve belge talep etti.
Artık ok yaydan çıkmış durumdadır.
25 sene önce işlenmiş ve birincisi 1997’de, ikincisi 2001’de kurulan iki ayrı meclis komitesinde de sonuç alınmadığı gibi poliste ve mecliste kapalı tutulan bilgiler artık ayyuka çıkacaktır.
Emin olun, her ne kadar sonuç alınamadıysa da, o tozlu dosyalardaki ifadeler, bulgular, belgeler, çelişkiler ve bazı ihmal ya da yetersiz araştırmalarda birçok ipucu vardır.
Adalı cinayetinin çözülmesi artık çok daha mümkündür.
Gerekli olan siyasi irade, titiz araştırma süreci ve cesarettir.