Hüseyin Rüstem Akansoy’un 14 Ağustos 1974’te Muratağa köyünde faşist EOKA-B üyesi bazı Kıbrıslı Rumlar tarafından katledilen annesi ve dört kardeşinin kalıntıları bulunarak geçtiğimiz Cumartesi gün defnedildi… Değerli arkadaşım, yoldaşım ve dahi ‘kaderdaşım’ Hüseyin Akansoy’un ve ailesinin derin acısını paylaşır, metanet dilerim; katledilen beş can da artık kendilerine ait bir mezarda ışıklar içinde uyusun…
Zor zanaattır kayıp yakını olmak... Bir yakınının ansızın kaybolması, başına nelerin geldiğini, nerede olduğunu bilmemek, haber alamamak, bilgi edinememek tarif edilebilir bir acı ve sıkıntı ve yoksunluk değildir… 23 Aralıktan itibaren hiç haber alamadığımız babamızı, annemiz vefat ettiği Ağustos 1999 tarihine kadar dönecek, dönebilir diye bekledi… Biz çocukları yıllarca hep her çalındığında gelen babamız olabilir heyecanı ile kapıya koştuk… Türkü, Rumu, Kürdü, Filistinlisi, İsraillisi, Arjantinlisi, Vietnamlısı ve tüm halklar savaşların böylesine dramlarını yaşadı, travmalarının süzgecinden geçti… Yaşamayan bilmez; yaşamasın ve bilmesin kimse de…
Onların iç dünyasını bilememek doğaldır, doğal olmayan ise onların iç dünyasına saygısızlık etmektir, dangalaklık etmektir… Onlar için kayıp olan yakınının bulunması acılı bir bekleyiştir ve bu bekleyiş zamanla da eksilmez, tükenmez ve hatta zaman geçtikçe daha bir yakıcı olur. Kayıpların bulunması için çabalar onlar için bir umuttur ve hırsla bekledikleri ve istedikleri bir umut… Bu umudu körelten siyasiler onların düşmanıdır; sadece umudun düşmanı değil insani değerlerin de düşmanıdır. Bu umudu anlamayan siyasi kişilerin kayıpların bulunmasını da “Milli dava” gerekçesi ile reddedişi kayıp ailelerinin yüreğindeki kurşundur.
O sözleri unutmadım
2000 yılı başlarında birlikte bulunduğumuz bir toplantıda Rauf Denktaş konuyu ansızın kayıp şahısların bulunması konusunda benim yazdığım bir köşe yazısına getirdi ve “Kalıntılarının bulunabileceğini nereden biliyorsun? Senin babanı Rumlar öldürdükten sonra kanını kendi yaralılarına kullanmak üzere boşalttılar, vücudunu da kıyma gibi doğrayıp dereye attılar; nesini bulacan?!” dedi… Toplantıda bulunanlar şahittir. Ama babamın kalıntıları kırk beş yıl sonra, 2008 yılında bulunup Mağusa mezarlığında annemizin yanına, onu ölene kadar bekleyen eşinin yanına defnettik. Defini devlet töreni ile değil, normal sivil bir tören olarak yaptık, ailemizin kararı idi… Dönemin siyasileri ve askeri makamları bu kararımıza saygı duydu, Kıbrıslı Rum barışseverler de katıldı… Ailemizin kararı babamızı küçük düşürmedi; Kıbrıs’ta savaşsız bir gelecek için, başka Kıbrıslıların da böyle kaybolmaması için, başka ailelerin de böylesine trajedileri yaşamaması için önemli ve değerli bir mesaj kaynağı oldu.
Halen bulunmayı bekleyen kayıp şahıslar var ve yakınları da halen onlara kavuşmayı bekliyor.
Kayıpların bulunması korkulu rüyaydı
Kayıp Şahıslar Komitesi 2004 yılına kadar adı var, ödenekli üyeleri var, fiilen ise yok gibi idi… Mehmetali Talat’ın başbakanlığı döneminde faal hale getirildi; CB Denktaş’ın engelleme girişimlerine rağmen… Nasıl engelliyordu Denktaş?! Kayıp Şahıslar Komitesinin Kıbrıslı Türk üyesi Rüstem Tatar marifetiyle… Denktaş için korkulu rüya idi Kuzey Kıbrıs’ta Rum kayıp şahıslarının aranması, hele ki toplu mezarlar endişesi; Kıbrıslı Türk kayıp şahısların bulunması ise umurunda değildi… Rüstem Tatar komite çalışmalarını Denktaş talimatlarıyla engellemeyi bir süre denedi, sonunda Talat’ın kararlılığı ile çalışmalar başladı ve Rüstem Tatar da görevden emekli oldu. Onlarca yıl Kıbrıslı halkların liderleri kayıp şahıslar konusunu iç ve dış siyasette malzeme olarak kullandı. Ve bu süre zarfında kayıp şahıs ailelerinin iç dünyasını yakıp kavurduklarına dair hiçbir his duymadan, algıya sahip olmadan ve dangalak yorumlarını da esirgemeden… Bu sürecin unsuru olan Rüstem Tatar, şimdiki CB Tatar’ın babasıdır, yani CB Tatar bu süreci izleyebilmiş olmalıydı, biliyor olmalıydı.
Şimdilerde kayıp şahısların kalıntıları bulundukça definleri yapılmaktadır. Nereye ve nasıl bir törenle defin yapılacağı konusunda karar ailelere aittir. Bazı aileler askeri tören ve şehitliğe defini tercih eder, bazı aileler ise sivil tören ve kendilerince uygun bir mezarlığı tercih eder. Askeri makamların bu konuda sorun çıkardığını duymadım. Siyasilerden beklenen de ailelerin kararına saygılı olmasıdır. CB Tatar’ın Akansoy ailesinin kayıplarını sivil törenle defnetmesini eleştirip, defin yapılanların şehit olduğunu söyleyerek bundan sonra devlet töreni olması için gerekeni yapacağını açıklaması, kayıp şahıs ailelerinin haklarına saldırıdan başka bir yaklaşım değildir ve kabul edilebilir bir zihniyet de değildir.
“Nutuk atacak, bir kürek toprak atacak ve gidecek…”
CB Tatar törenlere katılacak, milliyetçi şöven nutuklarını atacak, sonra da bir kürek toprak atıp gidecek. Onlarca yıl kayıp yakınının bulunmasını bekleyen ailelerin bu defindeki ihtiyacı şöven nutuklarla kin yüklenmesi değil, Tatar’ın babası ile Denktaş’ın ve dahi Kıbrıs Rum liderliğinin marifetiyle de onlarca yıl bir yerlerde atılı duran kalıntıların ebedi mezarına huzur ile defnedilmesidir. Kayıp şahıs artık kayıp değildir ve kendine ait olan ve yakınları tarafından defnedildiği bir mezarı var. Kayıp şahıs ailelerinin onlarca yıllık kahırlı beklentisi artık son bulmuştur ve artık iç dünyalarında rahat edeceklerdir. İnsanları bırakın, iç dünyalarını nasıl yatıştıracaklarsa öyle yapsınlar… Devlet törenini gidip de nutuk atmak için isteyen siyasiler, siz bu konulara hiç girmeyiniz… Hele ki siz CB Tatar hiç girmeyiniz ve karışmayınız da… Denktaş’ın talimatları ile 2004 yılına kadar kayıp şahısların bulunmaması için çaba sarfeden bir babanın oğlusunuz… Şimdi bize ayar çekmeye kalkışmayınız…
“Başka törenler bulun…”
Hem bilmeniz gerekiyor ki Sn Tatar, o “Şehitimizdir” dedikleriniz var ya, aslında onlar resmi kayıtlarda yıllarca şehit olarak değil, “Hadise kurbanı” olarak yer aldı; şehitler cephede ölenlerdi… Ve Sosyal Yardım Dairesi tarafından “Hadise kurbanı” ailelerine verilen ödenekler de şehit ailelerininden daha az idi… Bilmiyorsanız babanızdan öğrenebilirsiniz, uzun süre Kıbrıslı Türklerin Maliye’sini yönetmişti… “Hadise Kurbanı” denilen kayıpların da şehit sayılması uzun ve meşakkatli çabalar sonucu olmuştur; bir seçim öncesine denk gelmesini de not edelim… Dolayısıyla, şimdi sizin “Şehitlerimiz” dedikleriniz daha önce ve yıllarca “Şehitleriniz” değildi ve özelde bunu yapan genel bir siyasetin ve zihniyetin bir unsurusunuz siz…
CB Tatar, kayıp yakınlarını rahat bırakın, onlarca yıl acısını içinde yaşayarak beklediği yakınını kendi iç huzurunu bulacağı bir törenle defnetsin… Şöven nutuk atabileceğiniz onca devlet törenleri size yetmiyorsa, başka törenler bulun; mesela TC CB Erdoğan’ın KKTC’ye ilk ayak bastığı günü kutsayan dualar eşliğinde milli bir tören… Nutuğunuza da besmele çekerek başlamayı unutmaynız…