TDK, “cahil”i, “öğrenim görmemiş, okumamış” diye tanımlar. Bu tanımdan hareketle değerlendirirseniz, “okumuş cahil” deyimi bir oksimoron olarak kabul edilebilir. Çünkü TDK’ya göre insan okumuşsa cahil, cahilse okumuş değildir. Oysa Sakallı Celal’e atfedilen bir sözde daha da ileri gidilmekte ve “bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür” denilmektedir. Bu durumda cehaleti gideren bir eylem olarak yola çıkan okumak, önce “okumuş cahil” uğrağından geçerek zaman zaman cehaleti gidermeye muktedir olmayan bir eyleme dönüşmekte, nihayetinde cehaletin sebebi haline gelmektedir.
Google’da ve youtube’da kısa bir gezinti yaparsanız, son zamanlarda “cehalet” konusunda en çok konuşan (ya da konuşturulan) insanlardan birinin Prof. Dr. İlber Ortaylı olduğunu görürsünüz. Kendisine yakıştırılan, “cahilsin keşke ölsen”, “hayatımda bu kadar cahil insanı bir arada görmedim”, “gözlüksüz bakıyorum hala cahilsin”, “cahil cahil konuşup sinirimi bozma benim” gibi cümleleri okuduğunuzda, Hoca’nın cahillerden nefret ettiği zehabına kapılabilirsiniz. Oysa bir televizyon programında söylediği gibi, Hoca, aslında cahilleri değil, kendi deyişiyle “yarı cahil”leri topun ağzına koymaktadır. Ona göre, “cahillik hiç de ayıplanacak bir şey değildir; hatta cahil tutarlıdır kendi içinde. Kötü olan yarı cahillerdir” ve “cahiller cahil olduklarını kabul eder, yarı cahiller etmez”. Hoca’nın yine bir televizyon programında söylediği “bilmeyene kızılmaz, bilmediği halde konuşana kızılır” cümlesi sanırım onun esas derdini en açık biçimde ortaya koyandır.
Bu durumda “yarı cahil”, Hoca’nın deyişiyle “çeyrek çepelek eğitimli” olup, bilmediği konularda konuşmaya pek hevesli olanlara denir. İşte bunlar, gerçekten de, okumamış ve öğrenim görmemiş olmasına karşın neyi bilmediğini bilen ve bilmediği konularda konuşmaya tevessül etmeyen sözlük anlamıyla cahillerden çok daha tehlikelidir. O çeyrek çepelek eğitimi veren eğitim sisteminin rahle-i tedrisinden geçmiş, oradan geçer geçmez kendilerini allame-i cihan sanmaya başlamışlardır. Bunların önünde ne adap, ne de edep engel teşkil eder. Okuldan çıkar çıkmaz ışık hızına ulaşmış, başta ar duvarı olmak üzere aşılmadık duvar koymamışlardır.
Meseleye buradan bakıldığında, internet ortamlarında Ziya Paşa’ya ve Fuzuli’ye atfedilen (internet bilgilerine pek güvenmediğimden, gerçekten onlara ait olup olmadığını tespit edebilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyduğum) “okumak cehaleti alır ama eşeklik baki kalır” ve “Mey biter saki kalır/ Her renk solar haki kalır/ Diploma insanın cehlini alsa da/ Hamurunda varsa eşeklik baki kalır” söz ve şiirlerini kullanarak eşeklere hakaret etmeye kanımca gerek yoktur.
Mesele eşeklik, hamur falan değil, düpedüz yarı cahilliktir. “Çeyrek çepelek” eğitim alıp, bu “eğitim” sayesinde her şeyi öğrendiğini sanıp, bununla da yetinmeyerek alemi irşat etmeye kalkışmaktır.
Bu günlerde kendimizi, aklımızı ve özellikle de sinirlerimizi yarı cahillerden korumak için insan üstü gayret göstermek gerekir. Çünkü maalesef memleket ortamı, bunların envai çeşidini yetiştiren mümbit bir arazidir.