Çevre Dairesi birkaç kezdir tekrarlıyor;
“Nergiz toplamayın, toplayanlardan da satın almayın” diye… Bu nasıl bir çelişki, bu nasıl bir iki yüzlülük! Pazar gün Karpaz’da yaşananlar ve bu olaylara yol açan izinsiz, projesiz yol genişletme, doğayı mahvetme faaliyetleri ortadayken “nergiz toplamayın” çağrıları ne kadar ciddiye alınabilir!
Bu katliam ortadayken Çevre Dairesi nerede peki… Açılan yollar dere tepe dümdüz giderken, ne nergiz, ne sümbül, ne diğer endemik bitkiler, ağaçlar tanınmazken “nergiz toplamayın” çağrıları yapan Çevre Dairesi veya hükümet nerede?
Tabii ki bu soruları sormanın da anlamı yok çünkü yolun açılmasından hükümetin haberi olduğunu da sanmıyorum.
Çünkü daha dün hükümet üyeleri tarafından yapılan açıklamalarda yol çalışmalarıyla ilgili haber alındığında Bayındırlık Bakanı’nın bölgeye gittiği ve incelediği söylendi. Bu nasıl bir açıklama! Yolun izni var mıydı, proje var mıdır, onay almış mıdır? Böyle bir izin varsa o iznin dışına nasıl çıkılabilir?
Böyle bir izin veya ortada proje olduğuna inanmıyorum. Gelişme şöyle olmuştur; Dipkarpaz Belediye Başkanı ve bölgenin ağaları Büyükelçi’ye gitmiştir, “efendim bize bir yol yapın” demişlerdir, Elçi de bölgeye dozerleri göndermiştir. Elçi’nin kimden ne gibi bir izin alma gereği var ki!? Vatandaşları (Elçi’nin bakış açısından söylüyorum) ondan bir şey istemiştir, O da gereğini yapmıştır.
Bölge insanının gözünden bakalım bir de konuya;
Dipkarpaz köyünden Apostolos Andreas Manastırı’na giderken yol bozuk, bir giden bir daha gitmek istemiyor. Onun için de yolun düzeltilmesi gerekiyor.
Haklı bir gerekçe ancak o bölgenin Milli Park olduğunu, özel koruma alanı olduğunu unutmamak gerekiyor. Karpaz’da yapılan hata daha önce de kuzey sahil yolunda yapıldı. Yol tamir edilebilir, iki arabanın rahatça geçebileceği bir genişliğe getirilir ve baştan başa asfaltı yenilenir. Şimdiki gibi istenildiği yerden istenildiği genişlikte açılan yollar bölgenin mahvedilmesini getirir. Bu çalışmanın özeti ‘cehalet’tir. Bu çalışmayı yapanların koruma alanlarıyla bilgisinin olmadığı anlaşılıyor!
“Gelirimiz artmalı, onun için de yol istiyoruz” diyen bölge halkına bu gelir artışının milli park alanının şimdiki haliyle korunması ile olabileceğini anlatabilmek gerekir. Tabii bunun için de bölgenin yöresel özellikleriyle tanıtımını yapacak politikalar lazım. Altın Kuma dozerleri sokarak ve bölgede 80 bin kişinin gelmesi düşünülen rock konserleri ile değil. 80 bin kişinin o milli parkta yapacağı yıkımı bir düşünün. Öyle bir durumda ne Karpaz kalır, ne milli park, ne eşekler, ne endemik bitkiler, ne de başka bir şey…
Ha bir de yol açılması gibi, elektrik gitmesi gibi yatırımların başka nedenleri olabilir. Bölgenin özellikle Türkiyeli yatırımcılara hazırlanması ve müzakereler yeniden başlarsa o zaman da “biz Karpaz’a dünya kadar yatırım yaptık, orası artık geri verilecek yerler arasında olamaz” diyebilmek için…
Nedeni her ne olursa olsun veya sadece bilgisizlik, ‘cehalet’ olsun, Karpaz’a yazık ediliyor, Kıbrıs’a yazık ediliyor, Karpazlı’ya yazık ediliyor.