“Siz değil biz karar veririz.”
Kıbrıslı Türklere dayatılan bu!
Hem güneyden ne yazık, hem kuzeyden…
“Sizin aklınız ermez.”
***
İlkokul kitaplarını aldılar ve Ankara’da değiştirdiler.
Kıbrıs’ta okutulacak kitaplar bunlar!
Toplumun temellerini sarsmak istiyorlar çünkü…
Çok iyi eğitimcilerimiz var, geçmişte bu kitaplar için araştırmışlar, çalışmışlar, üretmişler.
“Niye karışıyorsunuz bizim kitaplarımıza” demeliyiz.
Biz kendi kitaplarımızı yazabiliriz.
***
Ankara’dan gelen yeni kitaplarda “öğretmen”in başı örtülü…
Tesettürlü sınıf öğretmenimiz olmadı bizim…
Filistin ve Hindistan üzerinden anlatılıyor aile, ne alaka…
***
“Eğitim Bakanı” sıfatını yozlaştıran zat koltuğunu nasıl koruyor anladınız mı?
Laik ve çağdaş eğitimi batırarak!
Öğretmensin sen, eğitimcisin, utan!
İstifa et, git, ortak olma böyle bir haysiyetsizliğe!
İmama öğretmen yetkisi veriyor, aşiretlere yol açıyor, camileri okul gibi yetkilendiriyor.
Ankara’daki komisyon ilkokul kitaplarını ellerken seyirci kalıyor.
Yazık…
***
“Siz yoksunuz” diyorlar açık açık!
“Biz ne kadar istersek, yaşam alanınız o kadardır” diyorlar.
“Biz karar veririz” diyorlar.
Sonra da eşit, egemen, yalan, dolan, zırva!
***
İnsani Gelişme Endeksi'nin bileşeni olan Uluslararası Eğitim Endeksi'nde 80'inci sırada Türkiye...
Kıbrıs 37!
Çocuklarımıza niye Ankara’da yazılan kitapları okutalım?
Niye siz karar veriyorsunuz her şeye?
Kitap yazacak aklı var bu toplumun!
Görgüsü de var, bilgisi de!
İnsan kaynağı da var, kapasitesi de!
***
İşin enternasyonal boyutunu geçtim ama bu saygısızlık nereye kadar gidecek?
Dayattığınız yaşam buraya uymuyor işte!
Siyaset de uymuyor eğitim de...
Kimlik de uymuyor kültür de…
Biraz da saygı, biraz da hürmet!
***
Eğitime müdahale, kültüre müdahale, nüfusa müdahale, seçime müdahale!
Siz "garantör" müsünüz müdahaleci başı mı?
Nereye gidiyor bu ilişkinin sonu?
***
Kıbrıs bir başka ülke ve bunu ortadan kaldırmak istiyorsunuz.
Din ve milliyetçilik dayatıyorsunuz bu topraklara yıllardır.
Nüfus dayatıyorsunuz, siyaset dayatıyorsunuz, yaşam biçimi dayatıyorsunuz.
Zorla!
İnsanlık suçu işliyorsunuz, yok sayarak…
“Greve gerek yok, bu kitapları
okullarda kullanmayın, yeter”
Önemli eğitimcilerimizden biri Ahmet Güneyli…
“Ders kitaplarındaki güncelleme ve değişiklikler akademik danışman ve ders kitabı yazarı olarak bilgim ve onayım dışında gerçekleşmiştir” dedi.
Üstelik talep de etmiş, kitapları görmek, incelemek için!
Bu talebi karşılık bulmamış.
“Kitaplarda keyfi bir şekilde içerik değiştirilmiş, birtakım ekleme ve eksiltmeler yapılmıştır. Güncellenen kitaplarda medyaya yansıyan değişiklikler yalnızca birkaç görseldeki dini sembolden ibaret değildir” diyor Ahmet Güneyli hocamız…
Önemli bir öneri yapıyor:
“Bu konuda eylem-grev yapılmasına gereksinim yoktur. Ders kitaplarını okullara göndermeyin, gönderilirse de kullanmayın. Ben yaptım olur zihniyetine verilebilecek en iyi cevap budur!”
Greve gerek yok, diyor, haklı…
Çünkü özellikle de grev kaynaklı “ders kayıpları” aileleri kamusal okullardan uzaklaştırıyor, ortak mücadele zeminini çökertiyor.
En iyi başkaldırı, bu kitapları devre dışı bırakmak olacaktır…
Bu ülkenin inanı ve eğitimcisi devre dışı bırakıldığı gibi…
Kimse emir vermemişse eğer…
"Dış" Bakan Tahsin Ertuğruloğlu "kimse emir vermedi" dedi.
Demek ki, tam bir laçkalık var bu ülkede, yönetim yok, otorite yok.
En kritik noktada, haddini aşmış demek ki, yapım şirketi!
Kimse talimat vermediğine göre, yol yapım işini sürdüren şirket, ustabaşı, sorumlu müteahhit, her kimse hesap sorulmalı...
Kıbrıslı Türkler rezil edildi çünkü...
***
Meclis'in önünde yol ihale edilse örneğin...
İnşaat sırasında biri gelse "dur" dese...
Dozerin içindeki kişi de polisin üzerine sürse iş aracını...
TC Elçiliği'ne sürse...
Meclis'e sürse...
Tutuklanır değil mi?
İşlem yapılır!
***
Meclis'teki tartışma sırasında Karpazlı vekil Biray bey ayağa kalktı, "Şoförlükten buralara geldim, hiçbir dozer şoförü, ustasından talimat almadan, aracını bir başka insanın üzerine sürmez" dedi.
***
"Kimse talimat vermedi" derken doğruyu söylüyorsa Bakan, ortada çok ciddi bir ihmal, suç, sorumsuzluk var demektir.
"Gereğini yapsınlar" diyeceğim ama hadlerine değil ki...
İhaleyi bile yapamadılar...
Yabancı kim?
Dünyanın pek çok ülkesinde yabancıların mülk sahibi olması sınırlandırılmıştır.
Nüfus ve mülk politikası vardır, ülkelerin…
Kıbrıs’ın kuzeyinde “ganimet”e ciddi bir yönelim var.
Mülkiyet el değiştiriyor, yeniden…
Rant kapısı oluyor!
Dünyanın benzer coğrafyalarına baktığımız zaman rakamlar son derece cazip…
Tüm “çalıntı” mallarda olduğu gibi (!)
***
Şimdi gündemde “yabancılara mal satışının sınırlandırılması” var ya!
Ama sanırım yanıtlamamız gereken ilk soru şu: “Yabancı kim?”
***
Taşınmaz Mal Birimi'nden resmen talep ettiğim 2022 verilerini daha önce de paylaşmıştım.
“Yabancı uyruklu” kişilerin adanın kuzeyinden mal almakla ilgili bir yılda yaptığı başvuru sayısı 5 bin 194.
- Toplam 5.194 başvuru yapıldı.
- 2.810 başvuruya Bakanlar Kurulu kararı ile satın alma izni verildi.
- TC uyruklu 2.063 başvuru onaylandı.
- Diğer ülkelerden 747 başvuru onaylandı.
Bunlar elbette “resmi” rakamlar!
Avukat ya da noter belgesiyle alım satımların çok daha fazla olduğu konuşuluyor.
***
Mülkiyet ya da yurttaşlıkla ilgili yasalarda “yabancı kim” sorusuna açıklıkla yanıt vermek gerekiyor, bir an önce…
“Yurttaş olmayan” herkes mi?
Yoksa…
Etnik kimlik ya da ırk temelli bir ayırım mı?
Daha açık soracak olursak…
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları mülkleri aldığı zaman “mülkiyet el değiştirmiş” olmuyor mu?
Rus, İsrailli, İranlı mı sadece tehlike?