ÇELİŞKİ ve ÇÖZÜM

Cenk Mutluyakalı

Doğrusu ‘istemeye istemeye’ gitmiştim, Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın kahvaltısına ...
Hem sabahın köründe uyan!..
Hem de Alsancak’a uzan!..
Üstelik ‘kalbim’ de ‘git’ demiyor işte!..
Yine de ‘sorumluluk’ dedik, ‘görevimiz’ dedik çıktık yola...
***
Siyaset sahnesinde ‘son üç  ay’ın verdiği ‘iyilik’ hali mi bu yoksa bizim ‘ön yargılarımız’ mı fazlaca katı bilemiyorum, Bülent Arınç hepimizi kendine hayran bıraktı.
Olabildiğince samimi, saygılı, esprili ve sıcaktı...
***
O kadar ki, medyamızın sorunlarını konuşurken bizi ‘isyan’a teşvik etti adeta.
Türkiye’nin büyük bankalarının,  şirketlerinin ‘paramızı’ bayıla bayıla aldığını, ancak hiç reklam katkısı yapmadığını anlattık.
Haksız rekabet bu’ dedik...
Eğer durum buysa, siz de onların karşısına dikiliniz” dedi...
Halka çağrı yapınız, mevduatlarını çeksinler.. Bu ülkeden kazandığını, bu ülkeyle paylaşmayanları rezil ediniz” mealinde sözlerle özetledi meseleyi.
***
Örneğin, ‘futbolumuzun’ yaşadığı ‘yalnızlaşma’ halleri konuşuldu.
Şu ‘çelişki’yi dile getirdi:
“Kuzey Kıbrıs'ı biz tanıyoruz ama dünya tanımıyor, Güney Kıbrıs'ı biz tanımıyoruz ama dünya tanıyor. Bu 'çelişki' yaşananlara damga vuruyor.
İşte bu nedenle, tüm bu sıkıntıların aşılması için Kıbrıs sorununun çözümü kaçınılmazdır ve bundan dolayı masadan kalkmamamız gerektiğini hep söylüyoruz...”

***
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde taraf olmamak adına ‘ima’da dahi bulunmak istemediklerini anlatırken, yine kendisi örnek verdi:
“Diyeceksiniz ki geçmişte parti kongrelerine dahi müdahale edildi. Geçmişte olan oldu, bu seçime hiçbir durumda taraf olmayacağız...”
***
‘Kışkırtıcı’ kimi sorulara karşı ekonomik programla ilgili hükümeti eleştirmedi, Yunanistan ya da Rum tarafına yönelik ‘suçlayıcı’ ifadeler kullanmadı.
“Gazeteciler olarak çok saygı duyulan bir iş yapıyorsunuz, farklı görüşleriniz var ancak hepinizi takdir ediyor ve izliyorum” diyerek bir de ruhumuzu okşadı...
Böyle bir sabahtı işte...